30 dereceden 15 dereceye uçuş

İki yıldır Covid-19 pandemisi yüzünden adeta evlere, yaşadığımız şehirlere hapsolduk. Nihayet yazla birlikte tablo biraz olsun hafifleyince kısıtlamaların azalmasıyla özgürlük, seyahat umutları yeniden canlandı.

Tevfik Dalgıç / ABD (Dallas)

İki yıldır Covid-19 pandemisi yüzünden adeta evlere, yaşadığımız şehirlere hapsolduk. Nihayet yazla birlikte tablo biraz olsun hafifleyince kısıtlamaların azalmasıyla özgürlük, seyahat umutları yeniden canlandı. Geçen yıl Avrupa’da tatil yapma hayalimiz Amerikan uçak şirketinin pandemi önlemleri gerekçesiyle uçuşları iptal ettiği için yarıda kalmıştı. Üstüne üstelik biletlere ödediğimiz parayı uzun uğraşların ardından bir ay sonra geri alabilmiştik. Ama bu yaz sonunda aylardır hayalini kurduğumuz seyahati yaşama geçirmeyi başardık. Eşimle birlikte Dallas’tan ilk olarak New York’a, oradan da Amsterdam’a biletimizi aldık. New York rotasının bizim için ayrı bir anlamı vardı. Yaklaşık iki yıldır pandemi nedeniyle bir araya gelemediğimiz büyük oğlumuzla buluşma noktasıydı. Üniversitede öğretim görevlisi olan oğlumuzun yaşadığı New York’un, iki saat kuzeyindeki New Paltz kentinde aylar sonra, bu kez online görüşme olmaksızın fiziken yan yana geldik, hasret giderdik. Sıcak ve nemli havadan vakit buldukça uzun yürüyüşlere çıktık. Pek çoğumuz gibi “ne olacak bu dünyanın hali” bezeli sohbetlerimizde kâh hüzünlendik kâh umuda yelken açtık..

Covid formları...

New York’ta yaklaşık bir haftalık kalıştan sonra istikamet eski kıta. Amsterdam uçuşu için havayolu şirketi görevlileri Hollanda Sağlık Bakanlığı’nın isteği üzerine birer Covid bilgilendirme formu doldurttu. Virüs taşımadığınızı, hastalık belirtileri göstermediğinizi, testi pozitif çıkan biriyle son dönemde temasta bulunmadığınızı içeren belgeyi imzaladık. Aslında Dallas’tan yola çıkmadan önce, ikinci BioNTech aşımızı 6 Şubat’ta olduğumuz için bir antikor testi yaptırmıştık. Aşının vücudumuzda antikor yarattığını öğrenmiştik. Bu sonuç da dahil tüm pandemi belgeleri pasaport gibi artık neredeyse uçuş yapmak için zorunlu işlemler.

Nihayet Amsterdam’a sabah 07.30’da indik. Uzun aradan sonra ilk yurtdışı gezisi deneyimi... Heyecanlıyız... Pasaport polisinin soruları Covid-19 önlemleriyle de bağlantılı. Hayatımızın yeni normalleri... Polis “seyahatinizin amacı nedir” diye sordu. Ben de “22 yıl önce burada profesördüm, sonra ABD’ye gittim, şimdi de buraya dostlarımı, komşularımızı ve öğrencilerimizi görmeye tatile geldik” dedim. Görevlinin “Hoş geldiniz” diyerek uzattığı pasaportlarımızı almamızla Amsterdam’a giriş yaptık. New York’un 30’lu derecelerindeki bunaltıcı sıcağının, nemli havasının ardından Amsterdam bizi 15 dereceyle karşıladı...

Amsterdam’ın güneyindeki Utrecht kentine doğru yola çıktık. Bir aylığına kiraladığımız ev yeni kanala bakıyor.... Utrecht’te de tıpkı Amsterdam’da olduğu gibi çok sayıda su kanalları var. Ama Amsterdam’daki gibi turist kalabalığı yok. Daha sakin, daha temiz ve daha sessiz.

Hava değişken, ama yürüyüş için bire bir. Utrecht’ın meşhur Kanal Straat isimli caddesi mağazalarıyla canlı. En son iki yıl önce geldiğimiz bu bölgede dükkânların çoğu Türklere aitti. Şimdi ise Fas kökenli Araplarda. Türkler son dönemde gıda perakendeciliğini bırakıp daha değişik iş alanlarına gitmişler. Birkaç tane Türk dükkânında ülkemizden gelen taze meyve ve sebze bulmak mümkün. İlk işim özlediğim şekerpare kayısılarını aramak ve satın almak oldu. Bir de Gaziantepli bir arkadaşın dükkânında Antep baklavası tatmak... Sonra da Utrecht’teki Türk camisinin altında Kebap Factory isimli lokantada Konya etli ekmeğe yumuldum. Şimdilik ay sonuna kadar buradayız. Sonra ise yolculuk güzelim Ege...

tdalgic@gmail.com