27 yıl sonra gelen mektup
12 Eylül darbesinin ardından Adana 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nin kararıyla idam edilen Mustafa Özenç'in ailesine yazdığı son mektup 27 yıl sonra Cumhuriyet Gazetesi muhabirleri tarafından ailesine ulaştırıldı. Özenç'in kardeşi Fatih Özenç (30), yüzünü bile hatırlamadığı ağabeyinin mektubunu okurken çok duygulandı.
cumhuriyet.com.tr12 Eylül darbesinin ardından Adana 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kararıyla idam edilen Mustafa Özenç’in ailesine yazdığı son mektup 27 yıl sonra gazetemiz muhabirleri tarafından ailesine ulaştırıldı. Özenç’in kardeşi Fatih Özenç (30), yüzünü bile hatırlamadığı ağabeyinin mektubunu okurken çok duygulandı.
Samsun’da 1959’da doğan Özenç, 1976-77 öğrenim yılında Yüksek Mühendislik Okulu için gittiği Adana’da Dev-Yol’a katıldı. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından yakalanan Özenç, 20 Ağustos 1981’de Adana 1 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nin kararıyla idam edildi.
Özenç’in idamından 45 dakika önce ailesine yazdığı son mektubu, 12 Eylül dönemiyle ilgili bir araştırma yapan gazetemizin İskenderun Muhabiri Akın Bodur’un eline geçti. Mektup, Bodur tarafından Samsun muhabirimiz Cemil Ciğerim’e iletilerek Özenç’in kardeşi Fatih Özenç’e ulaştırıldı. 19 Mayıs Sanayi Sitesi’nde bir mobilya atölyesinde çalışan Fatih Özenç, fotoğraflarından tanıdığı ağabeyinin son mektubunu okurken duygulandı. Ağabeyinin son mektubunu kalp hastası olan 75 yaşındaki babası Şevket Özenç’e veremeyeceğini belirten Özenç, “Mektup, ağabeyimle benim aramda sır olarak kalacak. Babam, yıllardan beri mektubu alamadık diye üzülüyordu.” diye konuştu.
Özenç’in son mektubu özetle şöyle;
“Sevgili babacığım,
Sizlere bu satırları yazmamın en önemli nedeni kendinizi benim için suçlamamanız ve bu konuda soğukkanlı davranmanıza katkıda bulunabilmek istememdir. Sizler elinizden geldiğince bana destek olup iyi bir şekilde yetişmeme çalıştınız. Ancak içinde bulunulan toplumsal şartlar benim ister istemez bir tercih yapmamı gerektirdi. Bu tercih bir yanda sermaye ve onun uşaklığını yapan faşist güçler, diğer yanda emekten yana olan güçler arasında söz konusu idi. Ben de seve seve bugüne kadar uzanan sonuçlarını gördüğüm halde faşizme karşı emekten yana olmayı seçtim. Ve doğru bildiğim değerler uğrunda onurluca savaştım. (…) Hiçbir baskı veya cebir karşısında bir an dahi inandığım değerlere ihaneti düşünmedim. Sizler beni anlamak için her şeyden önce yaşamalısınız. (…) Sömürü ve zulüm düzeni sürdüğü müddetçe bu savaş yok edilemez. İnkâr etmek gerçekleri de değiştirmez. Er ya da geç bu bozuk düzen tüm pislikleriyle tarihin çöp sepetine atılacaktır. Bu uğurda gelen ölüm de, nereden gelirse gelsin hoş geldi, sefa geldi.”