'21. yüzyılda artık sembollerin çatışmasına yer olamaz'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türklerin yüreğinin her zaman Balkanlar'daki kardeşleriyle bir attığını belirterek, ''21. yüzyılın dünyasında artık sembollerin çatışmasına yer olamaz. 21. yüzyılın dünyasında artık inançların husumetine yer olamaz'' dedi.

cumhuriyet.com.tr

Kosova'nın başkenti Priştine'deki temaslarını sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Priştine Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muie Rugova tarafından fahri doktora unvanı verildi.
Kosova Başbakan Haşim Taçi'nin de katıldığı törende konuşan Başbakan Erdoğan, kendisine verilen fahri doktora payesi için Priştine Üniversitesi'ne, rektör ve senato üyelerine şükranlarını bildirdi. Kosova'nın en önemli ve en eski üniversitesi olan Priştine Üniversitesi'nin, şahsına bu unvanı tevdi etmesinden büyük heyecan ve gurur duyduğunu ifade eden Erdoğan, bağımsızlık ilanının ardından Kosova'yı ziyaret eden ilk Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmanın, eşsiz memnuniyeti içinde olduğunu dile getirdi.

Erdoğan, şöyle konuştu: ''Şunu bilmenizi isterim; Kosova, bizim için uzak bir diyar, uzak bir ülke asla ve asla değildir. Kosova, bizim komşumuzdur, Kosova bizim dostumuzdur, daha ileri gidiyorum Kosova bizim kardeşimizdir. Kosova ile Türkiye'nin kardeşliği hasbelkader bir kardeşlik değil, ortak tarihe, ortak kültüre, ortak değerlere dayanan bir kardeşliktir. Sadece şu kadarını söylemek isterim; Türkiye'nin İstiklal şairi, o muhteşem İstiklal Marşı'nın dizelerini yazan büyük mütefekkir Mehmet Akif Ersoy, Kosova kökenlidir, İpek'tendir. Milli Şairimizin babası Mehmet Tahir Efendi Suşitsa köyünde doğmuştu. İşte o büyük şair ve mütefekkirin şu dizelerini burada, Priştine Üniversitesi'nde sizlerle paylaşmak isterim: beni bunlar tabii gerçekten çok duygulandırıyor, çok heyecanlandırıyor. Ne reng-i muzlime girmiş o yemyeşil Kosova/Şimale doğru bütün pirzerin, ipek, yakova/ Feza-yı mahşere dönmüş gıriv-i matemden/ Hem öyle arsa-i mahşer ki, yok şefaat eden/ Ne bir yaşındaki masum için beşikte hayat/ Ne seksenindeki mazlum için eşikte necat/ O, baltalarla kesiktir, bu, süngülerle delik/ Öbek öbek duruyor, pıhtı pıhtı kanla kemik. Evet... Şair Mehmet Akif Ersoy, yaklaşık 100 yıl önce Kosova'nın yaşadığı dramı, Kosovalıların acısını işte bu satırlarla dile getiriyor. Sanki 2008 öncesinde olduğu gibi. Ne yazık ki Kosova, geride bıraktığımız 100 yıl içinde de acılar yaşadı. Eğer yaşasaydı, eğer merhum Akif bugünlere erişseydi eminim ki, en az Kosovalılar kadar, sizler kadar bağımsızlığa sevinir, Rabbine şükrederdi. Zira, Türklerin yüreği her zaman Balkanlar'daki kardeşleriyle bir attı. Kosova acıyı tattığında, aynı şiddette biz de yüreğimizde acı hissettik. Kosova hüzünlendiğinde biz de hüzünlendik. Kosova sevindiğinde sevindik, Kosova coştuğunda biz de coştuk. İşte onun için, Kosova bağımsızlığını ilan ettiğinde ben Bakanlar Kurulumla toplantı halindeydim. Hiç geciktirmeden hemen telefonu aldım, bizler bu sevinci paylaşarak, Kosova'nın bağımsızlığını tanıdık. Milletimizin bu sevincini, Kosova'yı ilk tanıyan ülkelerden biri olarak somutlaştırdık. Kosova'nın tüm dünya tarafından tanınması için de Türkiye olarak samimi çaba sarfediyor, Kosova'nın refahı, huzuru, istikrarı için kararlı şekilde gayret gösteriyoruz. Ve bu tanınma sürecini desteklemeye de devam ediyoruz.''
 

Sultan Murat Hüdavendigar

Bugün Obiliç'e gideceğini, Osmanlı Devleti'nin tek şehit Sultanı Murat Hüdavendigar'ın kabrini ziyaret edeceğini, orada da restore edilen selamlığın açılışını yapacağını bildiren Başbakan Erdoğan, Sultan Murat Hüdavendigar'ın, Türkiye ile Balkanlar arasındaki dostluğun, kardeşliğin ve dayanışmanın bir nişanesi olduğunu belirterek, ''Kin gibi, intikam gibi, husumet gibi kavramlar, Sultan Murat'ın kişiliğine de, hatırasına da uygun düşmeyen kavramlardır. Nitekim, Sultan Murat'ın Kosova'da şehadeti, onun engin hoşgörüsünün, şefkat ve merhametinin bir neticesidir'' dedi.

Erdoğan, şöyle konuştu: ''Biz, bir Osmanlı Padişahı'nın Kosova'daki kabrini, iki ülkeyi, iki toplumu, hatta Balkanlar'la Türkiye'yi birbirine yakınlaştıran bir vesile olarak gördük ve görüyoruz. 21. yüzyılın dünyasında artık sembollerin çatışmasına yer olamaz. 21. yüzyılın dünyasında artık inançların husumetine yer olamaz. İnsanlığın kadim tarihi, semboller savaşının geride bıraktığı enkazla doludur. İletişim çağında, bilgi çağında, küreselleşme çağında hoşgörüsüzlük, tahammülsüzlük ülkelerin kaderinde, toplumların kaderinde rol oynayamaz. İşte onun için, anlamsız sembol savaşlarına, tarihin tozlu raflarında kalmış meselelere, sebebi unutulmuş husumetlere Balkanlar'da artık bir son verilmesini en az Balkan halkları kadar biz de istedik. Kosova'nın bağımsızlığını, bir umut olarak gördük, Balkanlar'da barış adına yeşeren bir umut olarak değerlendirdik. İnanıyorum ki Kosova'nın bağımsızlığıyla yeşeren bu umut, koca bir çınara dönüşecek ve bu topraklarda barış daim olacaktır. Bundan sonrası için temennimiz, geçmişte büyük acılar yaşanmış bu coğrafyada, tarihten ders alınarak kalıcı barışın, güvenliğin ve istikrar ortamının sağlanmasıdır.''
 

İkili ilişkiler

Türkiye olarak, tüm Balkan halklarının, dünya refahından hak ettiği payı alabilmesini, küreselleşmenin getirdiği fırsatlardan en üst düzeyde yararlanabilmesini istediklerini dile getiren Erdoğan, ''Kosova'nın Avrupa-Atlantik yönelimini ve bu yöndeki çabalarını güçlü şekilde destekliyoruz. Hükümetlerimiz ve halklarımız arasındaki dostluk ve kardeşlik her geçen gün daha da pekişiyor, daha ileri bir seviyeye ulaşıyor'' dedi.

Özellikle askeri, iktisadi ve eğitim gibi alanlarda ilişkilerin giderek derinleştiğini belirten Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''Ülkemiz, KFOR ve EULEX'e önemli katkılar yapıyor. Giderek daha çok Türk şirketi Kosova'da yatırım yapıyor, Kosova'nın geleceği için kilit öneme sahip altyapı projelerini hayata geçiriyorlar. Öte yandan, eğitim alanındaki ilişkilerimizin de her geçen gün daha çok geliştiğini memnuniyetle müşahede ediyoruz. Eğitim alanındaki yakın ilişkilerin, halklarımızı birbirine daha çok yakınlaştırdığına, iki ülke arasındaki işbirliğine kalıcı katkılarda bulunacağına inanıyoruz. Her yıl yaklaşık 100 Kosovalı öğrenci, ülkemizdeki yükseköğrenim kurumlarında devlet bursu ile lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi alıyor. Bunun 100 olması önemli değil, bunu daha da artırılması gerektiğini değerli dostum Taçi'ye de söyledim. Bunu daha da artırmamız her zaman için mümkün. Birçok sivil toplum kuruluşu tarafından sağlanan burslarla bu sayı yaklaşık 400 öğrenciye ulaşıyor.''

Türkoloji bölümünün katkıları

Priştine Üniversitesi'nin de Türkiye'de birçok üniversite ile ilişki içinde olmasını, bu vesileyle ülkeler arasındaki öğrenci değişimine değerli katkılarda bulunmasını da çok yararlı, çok isabetli gördüğünü belirten Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı: ''Üniversitenizdeki Türkoloji bölümü bünyesinde, bizleri birbirimize bağlayan en önemli unsurlardan birini teşkil eden Türk dilinde eğitim verilmesi de yine bizim için özel bir anlam taşıyor. Bu bölüm, iki ülkenin genç nesilleri arasındaki anlayışın gelişmesine değerli katkılar sağlıyor. Kosova'nın ikinci kamu üniversitesi olan Prizren Üniversitesi'nin kuruluyor olmasından da büyük memnuniyet duyduğumuzu ilave etmek istiyorum. TİKA aracılığıyla söz konusu üniversitenin hayata geçirilmesine önemli katkılarda bulunduk. Temennimiz, bu üniversitenin Prizren'in çok kültürlü, çok etnili yapısına uygun bir şekilde birçok farklı dilde eğitim vererek, bölgede bir çekim merkezi olmasıdır. Kosova'nın her zaman yanında olmaya devam edeceğiz. Kosova'nın sevincini paylaşmaya, bağımsızlık coşkusunu paylaşmaya devam edeceğiz. Priştine Üniversitesi'nin şahsıma tevdi ettiği bu fahri doktora unvanını, kadim Kosova-Türkiye kardeşliğinin bir nişanesi olarak kabul ediyorum.'' Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda üniversite rektörü, öğretim üyeleri, senatosu ve Başbakan Taci'ye şükranlarını dile getirdi.