21 yıldır Zeki Müren'siz
Türk sanat müziğinin önemli ismi Zeki Müren'in aramızdan ayrılışı 21 yıl oldu... Ancak son yıllarında inzivaya çekildiği Bodrum hala onun anılarıyla yaşıyor. Her köşede ayrı bir iz, farklı bir hikaye... Komşuları, şoförü paşanın günlük yaşantısını, insan ilişkilerini, verdiği ziyafetleri, paraya önem vermeyişini ve bıraktığı kültürü anlattı.
demet yalçın güneşBodrum'da her yer Zeki Müren
Elimdeki fotoğraf makinasını bir kenara bırakıp sırtımı dayadığım Zeki Müren'in Maksim Gazino'lu günlerine ait dev afişinin olduğu Bodrum'daki evindeyim. Plakta çalan "Şimdi uzaklardasın... Gönül hicranla dolu" şarkısının yankılandığı bu ev, adeta sanatçının elinin ve gözünün değdiği bir anılar dehlizi... On yedi yaşındayken bestelediği “Zehretme hayatı bana cananım” mısrasıyla başlayan acemkürdi şarkısı, “Bir demet yasemen”, "Gözlerinin içine başka hayal girmesin", "Manolyam" eserleri ardı ardına çalarken insan adeta bir nostalji yolculuğuna çıkıyor.
Türkiye'de önemli bir ses sanatçısı olmakla beraber tabuları yıkan bir isim olarak da zihinlere kazınan Müren, eşcinsel kimliğini hiçbir zaman tam olarak açıklamasa da; makyajı, topuklu ayakkabıları, ojeli, uzun tırnakları ve kendi tasarımlarını yaptığı farklı sahne kıyafetleriyle, dinleyicisine bunun işaretini verdi. Özel hayatı yerine, sesi ve sanatıyla müzikseverleri kendine hayran bıraktı. Sadece o dönemde değil günümüzde de aykırı sayılabilecek olan sanatçı, tepki almak bir yana, müzikseverlerin kısa sürede avuçlarını patlatırcasına alkışlarıyla yıllarca sahnede kaldı. İşte tam da bu nedenle "Alkışlarla yaşıyorum" sözleriyle hayran kitlesine gönülden bağlılığını ve de saygısını dile getiren Müren, kalp-şeker hastalığı sonucu aldığı kiloları ve bu zor evreyi gözlerden uzakta yaşamak için son yıllarını bu ölümünün ardından müzeye çevrilen bu evde inzivaya çekilerek geçirdi. 12 Eylül darbesinde, sahnelerde tek tip şarkıcı görmek isteyenler aykırı nitelikli olan şarkıcılara yasak koymalarına rağmen bu yasak, Türk sanat müziğinin Paşa'sına konulmadı. Ancak günü geldiğinde Zeki Müren'i sahneden indiren siyasi yasak değil, kalbinin ve doktorlarının ona koyduğu engel oldu. Kuşadası'nda birincisini, Fransada'da ikincisini geçirdiği kalp krizi sonrasında, Bodrum'da satın aldığı bu evde inzivaya çekildi. Bu istirahatın sonsuz bir yolculukla noktalanacağını kim bilebilirdi...
Bodrum'u Bodrum yaptı
Günümüze kadar gelen besteleri ve benzersiz icraacılığıyla, Türk sanat musikisinin köklü çınarının anılarının yaşatıldığı, giysi, kullandığı eşyalar ve yaptığı tabloların sergilendiği bu evin önünde karşılaştığımız dönemin tapu müdürü Nail Koç, bizzat evine giderek Sanat Güneşi'nin tapu işlemlerini kendi eliyle başlattığını ve onunla ilk tanışmasını şöyle aktarıyor: Bir sabah tapu dairesine gittiğimde çalışma arkadaşlarıma, Zeki Müren'in Bodrum'dan ev aldığını ve tapu işleri için bu kadar değerli bir sanatçının değil de benim onun ayağına gidip akit (imza) alacağımı söyledim. Onlar da bana onay verdi. Velhasıl yasal olarak gereğini yaptım. Ve bu sebeple de tanışmış olduk. Evine gittiğimde beni çok nazik karşıladı. Mesai saatlerinde olduğum için, bira ya da soğuk bir şampanya teklifini kibarca reddetmek zorunda kaldım. Ancak bunu bir akşam yemeğiyle telafi ettik. O günden sonra da çok iyi bir komşuluk ilişkisi geliştirdik.
Sanatçının kendisine "müdürüm" diye hitap ettiğini söyleyen Koç, "Açıkçası Zeki Müren, Bodrum'u Bodrum yaptı. Mahallemize taşındığı an hepimizin tavrı ve hitabı değişti. Örneğin başta karım ve çocuklarım olmak üzere sokağa çıkarken daha itinalı giyinmeye, davranmaya dikkat ettik. Çünkü fevkalade bir biçimde Türkçeyi konuşan ve özenli giysilerle dolaşan Sanat Güneş'i ile her an karşılaşma ihtimalimiz vardı. O sebeple hepimizin hayatlarına biraz olsun değmiştir. Her zaman için yolda gördüğünde selam vermeden ve gülümsemeden geçmezdi. Misafirperverdi. Verandasında ne insanları ağırlar ve ne sofralar hazırlatırdı. Her konuğuna özenle hizmet ederdi. Son zamanlarda ise hem medyadan hem de insanlardan uzak kaldı. Bizlere bile gözükmemeye çalışırdı. Bizler de bu duruma saygı gösterdik. Aramızda birkaç ev olmasına ve her gün evinin önünden geçmemize rağmen onun kendini gösterdiği kadar görürdük. Belli ki herkesin hafızasında güçlü ve neşeli haliyle kalmak istiyordu.
İnsan ayırmazdı
80'li yıllarda Bodrum'da taksicilik yapan ve özellikle de Zeki Müren'in şöförlüğünü de üstlenen Yüksel Bey, sanatçıyı gündüz Bardakçı koyuna gitmek için evden alıp teknelerin olduğu yere, akşamları da limandaki Han restorana götürüşünü, kısa sohbetlerini ve son zamanlarını anlatıyor. Yüksel, "O zaman ki Bodrum şimdiki gibi değildi. Gösteriş yarışı başta olmak üzere çok büyük oteller de yoktu. Tahsilli, görgülü ve entellektüel birikimi olan insanların çoğunlukta olduğu dönemin Bodrum'unu yaşadı Paşa. Böylelikle, doğasıyla birlikte insanının da bozulmadığı zamanların Bodrum'unda inzivaya çekildi" sözleriyle o yıllardan bu yıllara değişen Bodrum'a dikkat çekiyor.
Zeki Müren'in çok fıkra anlattığını ve espiriler yaptığını anlatan Yüksel Bey, "Bana Sarı derdi. Arabayı kullandığımda, önce gideceği yerin adını söyler, benden onay almak için de, gülümseyerek "Sarı, yes de be gari" diyerek gülümser, zayıfladığım zamanlarda da "Ulan Sarı, saman çöpü gibi oldun gari" diye espiriyi patlatırdı. Yani demem o ki insan ayırt etmezdi. İnsanları statüleriyle değerlendirmezdi. İnanılmaz mütevazi ve sevecendi. Tam toplum insanıydı. Kimsenin kalbini kırmaz, köylüsüyle köylü, fakirle fakir, küçükle küçük olurdu. Ben Bodrum'da ne ünlülerle bir arada oldum. Ancak Zeki Müren gibi insanı ve Bodrum'u seven kimseyi tanımadım. İnsanların, ırkını, maddi durumunu, dilini ayırt etmeden eşit davranırdı. Ben böyle bir insan daha görmedim. Burada 1 Temmuz'da Kabotaj ve Denizcilik bayramı nedeniyle yarışlar olurdu. İzmir'den gelen saz ekibiyle konser verirdi. Bodrum etkinliği olduğu için para almazdı. O kadar ki Bodrum aşığıydı. Kimseyi kırmaz ve kötü söz söylemezdi.
Şöhretini kötüye kullanmadı
Yüksel Bey, "Akşam olduğu zaman kuğu gibi tüm endamıyla Halikarnas'ın limanının giriş yolunda belirirdi. Tüm esnaf kendi yerine otursun diye seferber olurdu. Ancak hesabını ödemediği masaya oturmazdı. Hesap ödemeden asla kalkmazdı. Şöhretini, kötüye ve hayranlarına karşı hiç kullanmadı. Giyisisi ve takıları sanki özel bir televizyon programına çıkar gibi özenliydi" sözleriyle Müren'in Bodrum halkının gözündeki yerini tanımlıyor.
Sanatçının Sarı lakabıyla hitap ettiği Yüksel Bey, Sanat Güneşi'nin inzivaya çekildiği dönemi özetliyor: O dönemde ben su işi yaptım. Onun evine de suyu ben verirdim. O zamanlar yanına yaklaştırmasa da mutlaka verandasına çıkar uzaktan bile olsa beni selamlardı. Evinde çalışan karı-koca hizmetli ve yakın bir iki dostundan başkasının kendisini görmesine istemezdi. İç dünyasına kapanan Zeki Müren'in yakın bir dostundan, sevenlerinin onu en son sahnelerde ve ekranlarda olduğu gibi hatırlamalarını istediğini duymuştum.
Tekne yapımcısı Uğur Susam da Sanat Güneşi'yle olan bir anısını şöyle aktarıyor. Ben tekne yapımcısıyım. O günlerde Zeki Müren'i Karadağ'a kaplıcalara götürdüm. Köşede durup beklerken elindeki güneş kremini gösterip sırtına sürmemi işaret etti. Heyecandan elim ayağım titriyordu. Böylece panikten bütün kremi sırtına boşaltığımı farkettiğimde, Müren tüm mütavaziliği ile gülümsüyordu.
Sevenlerinin zihninde, bitkin ve hastalığının izini taşıyan bedeniyle hatırlanmak yerine, ekranlardaki pırıldayan elbiseleri ve güçlü haliyle kalmak isteyen kimilerinin Paşa'sı, kimilerinin hitabıyla Sanat Güneş'i, Türk sanat müziği sanatçısı Zeki Müren... Dilimde "Elbet bir gün buluşacağız. Bu böyle yarım kalmayacak", şarkısıyla, 21 yıl önce bugün son nefesini verdiği İzmir TRT stüdyolarına gitmek için veda ettiği Bodrum'dan ayrılma vakti.