2021 İstihbaratı Tehdit Değerlendirmesi Raporu: ABD YPG'ye desteğini sürdürecek
ABD istihbarat kurumlarının ortak çalışması ile hazırlanan ve ABD Kongresi’ne sunulan “2021 ABD İstihbaratı Tehdit Değerlendirmesi Raporu”nda Biden yönetiminin yakın dönemde Suriye’de izleyeceği politika hakkında ipuçları var.
Hüseyin HayatseverABD Ulusal İstihbarat Direktörlüğü Dairesi’nin (ODNI) “ABD İstihbarat Topluluğunun Yıllık Tehdit Değerlendirmesi” başlıklı raporu, üst düzey istihbarat yetkililerinin ABD Kongresi’nde ülkenin bu yıl karşı karşıya kalacağı en büyük tehditler hakkında konuştuğu oturum öncesinde yayımlandı.
27 sayfalık raporda, ABD çıkarlarına tehdit oluşturan birincil aktörün Çin olduğu belirtilirken tehdit unsuru diğer ülkeler Rusya, İran ve Kuzey Kore olarak sıralandı.
Çin’in etki alanını genişletmek ve ABD’nin nüfuzunu azaltmak için çabalarını sürdüreceği tespiti yapılan raporda, Çin’in son dönemde askeri gücünü de giderek artırdığı ve büyük bir nükleer füze gücü oluşturduğu belirtildi. Koronavirüs salgınının da Çin’in uluslararası alanda etkinliğini artırmasını yavaşlatmadığına dikkat çekildi.
Raporda Rusya’nın, ABD’nin uluslararası alandaki etkisini sarsmak ve Batı ittifakını zayıflatmak için çabalarını sürdüreceği kaydedilirken Rusya’nın, eski Sovyetler Birliği coğrafyasındaki etki alanını kabul etmesi konusunda ABD’yle karşılıklı bir uzlaşı arayışında olduğu tespitine yer verildi. Raporda Rusya’nın, halen kitle imha silahları, siber tehditler, istihbarat operasyonları ve uzay alanında ABD’nin en büyük ve donanımlı rakibi olarak kalmaya devam ettiği de vurgulandı. Raporda koronavirüs salgını ve iklim değişikliği ABD çıkarlarına tehdit oluşturan meseleler arasında sayılırken, küresel terörizmin de halen hem ABD topraklarında hem de ülke dışında ABD çıkarlarına yönelik tehdit oluşturduğu vurgulandı.
‘ABD SURİYE’DEN ÇEKİLİRSE...’
Raporun ABD çıkarlarına tehdit oluşturabilecek “Çatışmalar ve İstikrarsızlık” başlığı altında bulunan Ortadoğu, Libya ve Suriye bölümlerinde Türkiye’nin de ismi geçiyor. “Ortadoğu” altbaşlığında “Rusya, Türkiye ya da başka ülkelerin müdahalesiyle bazı çatışmaların alevlenmesi riski bulunuyor” denirken ‘Suriye’ altbaşlığında “ABD askerlerinin çekilmesi durumunda Suriye rejimi, Rusya ve Türkiye’nin Kürtler üzerindeki baskısı artacaktır” ifadeleri yer aldı. Libya altbaşlığında “Mısır, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye’nin vekil güçlerine verdikleri mali ve askeri destekleri sürecektir. Buradaki tartışmalı mesele, Rusya ve Türkiye’nin Ekim 2020’de BM arabuluculuğunda varılan ateşkes ile yapılan tüm yabancı güçlerin ülkeyi terk edip etmeyecekleri çağrısına uyup uymayacaklarıdır” denildi.
ESLEN: TÜRKİYE ÇOK BİLİNMEYENLİ DENKLEME UYGUN POLİTİKA GELİŞTİRMELİ
Raporla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan emekli tuğgeneral Nejat Eslen, Suriye bölümündeki tespitlerle ilgili “Rapor, Suriye’de ABD’nin YPG’ye desteğinin süreceğini yeniden göstermiş oldu. Suriye’deki düğüm çözülmedi, kolay çözülecek gibi de durmuyor. Türkiye’nin bu çok bilinmeyenli denkleme uygun olarak politika geliştirmesi ve YPG konusunda işbirliği için Suriye yönetimiyle ilişki kurması ve Suriye’de Rusya’yla işbirliğini arttırması gerekiyor” dedi.
Raporun ağırlığını Çin ve Rusya’nın oluşturduğunu belirteren Eslen, “Çin-ABD ilişkileri rekabet içinde mi gelişecek, ABD küresel liderliğini Çin’le mi paylaşacak, bunlar belirsiz. ABD’nin bu konuda yeterince hazırlığının olmadığı ve Çin’i durduracak gücünün yeterli olmadığını görmeye başladığı hissediliyor” dedi.
Raporda Rusya’nın doğrudan doğruya ABD’ye tehdit olarak tanımlandığını kaydeden Eslen, “ABD, önceliği Rusya’ya veriyor. Fakat kanımca ABD Rusya’ya karşı da tam olarak ne yapacağını bilemiyor. Bunu Donbass geriliminde doğrudan gördük. Ukrayna’ya destek açıklamaları yapıldı ancak sonunda ABD geri adım attı. Karadeniz’e gönderilecek savaş gemilerinin gönderilmesinden vazgeçilmesi ABD açısından büyük bir jeopolitik kırılma anıdır. ABD’nin zafiyeti burada ortaya çıktı” diye konuştu.
ABD’nin son dönemde Çin, Rusya’yı giderek daha büyük tehdit olarak tanımlamasıyla Soğuk Savaş dönemindekine benzer iki kutuplu dünya görünümünün öne çıktığını belirten Eslen, “Bu, zaman içinde küresel bir denge oluşturabilirse dünya için hayırlı olabilir. Fakat bu iki kutuplu yapı çatışmaya evrilirse bu durum dünya için bir felakete de dönüşebilir” değerlendirmesini yaptı.