2019’a tek adayla gidebiliriz

KESK Genel Başkanı Lami Özgen, yalnız basit bir kişi karşıtlığından değil, topyekûn yeni bir yaşam talebiyle yola çıkıldığı için hayır demeyi sürdüreceklerini belirtti. Hayır cephesindeki partilerden DP’nin Genel Başkanı Gültekin Uysal, 2019 seçimlerine adayla gidilmesi gerektiğini söyledi.

Selda Güneysu / Olcay Büyüktaş

Referandum sürecinde ‘hayır’ bloku içinde yer alan Demokrat Parti (DP), bundan sonraki yol haritasını da şekillendirmeye çalışıyor. “2019’da nasıl bir süreç izlenecek” sorusu önem taşırken, parti bu anlamda ‘hayır bloku’ içinde yer alan diğer siyasi partiler ve siyasi organizasyonlara da kapılarını tümden kapatmış değil

Anayasa değişikliği referandumunda yüzde 48.6 sonucunun çıkmasıyla birlikte gözler ‘hayır bloku’na çevrildi. Siyasette yeni bir partinin kurulup kurulmayacağı tartışmaları yapılırken, mevcut partilerden ‘hayır bloku’ içinde yer alan DP de bundan sonraki yol haritası için düğmeye bastı. DP’nin genel başkanı Gültekin Uysal, referandumun ardından ortaya çıkan tabloya ilişkin Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, “referandum sonuçlarının siyasetin bütün kurumları ve aktörleriyle iyi değerlendirilmesi” vurgusunu yaparak, DP’nin de süreci en iyi şekliyle değerlendirmeye aldığını söyledi.

Referandum sonuçlarının “Türkiye’nin, demokrasi ve Cumhuriyetin ortak paydasını kuşatacak, merkez sağ denilen yapıya, yeni bir siyasi akla, her şeyden daha çok ihtiyacı olduğunu ortaya çıkardığını” vurgulayan Uysal, “Bu noktada Türkiye’nin DP’ye çok daha fazla ihtiyacı var. Bu manada makul çoğunluğun sesi olarak, siyaset kürsüsü bulamamış kişilerle de bir araya gelerek ortaya çıkan siyasi dinamiğe yeni soluk getirmek adına rol alacağız. Elbette, 2019 çok hızlı akacak bir süreç. Siyasi anlamda iklim değişikliğine sebebiyet verecek bu süreç. Başta CHP olmak üzere referandum sürecindeki olumlu siyasi aktörlerle bu süreci medeni bir şekilde yürüteceğiz” dedi.

‘Fiili pratikte kurulacak’

Yeni siyasi konjektürde “korkunun değil, umudun kazanması için DP’nin sürece eşlik edeceğini” ifade eden Uysal, “Hakem kararıyla ‘evet’ çıktıysa da iktidarın mesuliyeti ortadadır. Milletimiz, anayasa değişikliği dahil ne istedilerse vermiştir. Bundan sonra mesuliyet AKP iktidarı ve Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dadır” görüşünü dile getirdi.

Ortaya çıkan süreçte, 2019’daki seçimler için “kişiler üzerinden bir tartışma sürdürüldüğünü” de belirten Uysal, bu kapsamda Meral Akşener ile görüşmesine de atıfta bulunarak şunları kaydetti:

“Akşener, bundan sonraki süreçle ilgili düşüncelerini ifade etti. Anayasa değişikliği ile birlikte aslında siyasetin mahiyeti de değişti. Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili parti süreçlerinin önüne kişisel süreçlerin de geçeceği bir seçim dönemi var. Bu anlamda seçim öncesi büyük ihtimalle fiili pratik kurulacaktır. Daha önce de başta Meral Akşener olmak üzere, diğer genel başkan adayları Sinan Oğan, Ümit Özdağ ve Koray Aydın, yürüttükleri süreçte muhalefet iddialarını, enerjilerini ortaya koydular. Bunun da hakkını teslim etmek lazım. Akşener’le ilgili, bizim önceki beraberliğimiz açısından yöneltilen sorular var. Bundan sonra da değerlendirmeler yapacağız.”

‘Adayla seçime gidilmeli’

DP’nin köklü bir siyasi geçmişe sahip olduğuna işaret eden Uysal, “2019’daki seçimlere bir cumhurbaşkanı adayıyla gidilmesi gerektiği taraftarı olduklarını” belirterek, DP’nin daha önce bir cumhurbaşkanı tecrübesinin olduğunu anımsattı. Uysal, “Henüz bir şey söylemek için erken, bu sürece kadar denklemler değişecektir. Bizim de siyasi parti olarak seyrini değiştireceğimiz durumlar olacaktır. Önyargımız yok, kişi değil, parti önceliğimiz var” diye konuştu.

‘Kendi kendilerini tekzip ediyorlar’

Seçim sonuçlarından her ne kadar ‘evet’ çıksa da “AKP’nin süreçten siyaseten tüketerek çıktığını” belirten Uysal, şunları söyledi:

“AKP’nin de Tayyip Bey’in de iddiaları ortada. Millet teraziye vuruyor. Ülkedeki İnek Bayramı’nı yasaklamalarıyla, diğer uygulamalarla kendi kendilerini tekzip eden haldeler. 2002 yılındaki kuruluş programlarında ‘Yasaklarla mücadele edeceğiz’ demişlerdi. Şimdi 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den başlayarak, bırakınız farklı siyasi organizasyonların eleştirilerini, kendi içlerinden de eleştiriler var. Netice itibarıyla zaman akıyor. Bölge şartları, Türkiye şartları çok değişti. Buna uygun bir siyasi yapılanma anlayışı geliştirmek lazım. Türkiye ya önümüzdeki günlerde hukukta ve diğer haklarda ya ligden düşecek, ya da tarihi yürüyüşünü, hukukunu geliştirerek, insanlarımızı ortak bir paydada buluşturarak, eşit fırsatlara kapı açacak.”

 

Kamu Emekçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanı Özgen:

Tüm ötekiler bIrleşmeli

Anayasa referandumu öncesinde hayırları büyüten gruplardan biri olarak öne çıkan KESK, yalnız basit bir kişi karşıtlığından değil, topyekûn yeni bir yaşam talebiyle yola çıkıldığı için hayır demeyi sürdüren yapılardan biri olmaya devam edecek.

Referandum sürecinde savundukları hayırın basit bir kişi karşıtlığı değil emeğe ilişkin talepler, barışa ilişkin talepler bir arada yaşama dair talepler için savunulduğunu belirten Kamu Emekçi Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Başkanı Lami Özgen, bu talepler hayata geçene kadar hayır demeye devam edeceklerini söyledi.

Bir arada yaşamak istiyoruz

“Referandumda değiştirilmek istenen bir sistem, bir rejimdi ve siz buna karşı çıktınız. Sizin karşı çıkış noktalarınız neydi?” sorusunu, “Kısaca eğer bir sistem değişecekse ötekilerin de istekleri dikkate alınsın” yanıtıyla özetleyen Lami Özgen, “KESK olarak bizim emek taleplerimiz, barış ve demokrasi taleplerimiz, bir arada barış içinde yaşama taleplerimiz vardı. Bunlar bu süreçte hayıra denk düştü. Çünkü getirilmek istenen sistem bizim bu taleplerimize uymuyordu. Bizimki basit bir kişi karşıtlığı değildi. Eğer bir sisteme yönelik bir değişiklik isteniyorsa, bu ülkenin ezilenleri, yurttaşları olarak kendi haklarımızı, nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi ve buna yönelik taleplerimiz bilinsin istedik. Hayırımız bu çerçevede şekillendi. Bizim itirazlarımız vardı, hâlâ da var” diye konuştu.

Var olan koşullarda itirazın devam edeceğini vurgulayan Lami Özgen emek, barış, demokrasi taleplerinin devam ettiği sürece ve onların aslında kaybettikleri halde kazanmış gibi yaparak toplumun tüm muhalif kesimlerini baskı altına almaya çalıştıkları, susturmaya çalıştıkları, biat etmeye zorladıkları sürece de itiraza devam edeceklerinin altını çizdi.

Farklılıklar ortaklaştı

KESK Başkanı Lami Özgen’in, hayır yelpazesinin nasıl değerlendirilmesi gerektiği, nasıl oluştuğu, nasıl yorumlamak gerektiği ve bundan sonra nasıl hareket edileceği konularındaki sorulara verdiği yanıtlar satır başlarıyla şöyle:

* Demokratik toplum denilen şey, soyut bir şey değil. Tüm yurttaşların onurlu bir şekilde, tüm sosyal ve haklarına sahip olarak yaşamları taahhüt altına alınmalı.

* İnsanların hayırlarının rengi, şekli, içeriği farklı olabilir ama ortak olarak karşı durdukları bir şeyler vardı. Hayırları belli bir noktada birleşti, geleceğe yönelik hayalleri, beklentileri, istekleri farklı farklı da olsa güvenli bir gelecek için bu farklı hayırlar geniş bir yelpazede ortaklaştı.

Ortak demokrasi mücadelesi

* Bu süreçte siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, kadın ve gençlik örgütleri toplumun geniş bir diğer ötekileri; Aleviler, Ermeniler, hem dinsel hem inançsal haklarına yönelik geniş bir gayeyi gözeterek, bu sürecin ortak bir demokratik mücadeleye evrilmesi gerekir. Bu süreçte her organ kendi karar organlarında konuşup tartışıyor diye düşünüyorum.

* Tekçilikten, inkârcılıktan rahatsız olan bu geniş yelpazenin duruşu bundan sonra da çok önemli olacak.

* Çünkü niceliksel olarak da fikriyat olarak da ortak gelecek açısından da hayır kazandı. Şaibelere, hukuksuz, kendi yasasına bile aykırı bir şekilde müdahale edilerek sonuçların değiştirilmiş olması, bizim bu tutumlarımızı değiştiremez. Bu ülkede demokrasi mücadelesi vermek zorunlu, bedel ödemek gerekirse de ödenecek.

OHAL ihraçları bir yara

* Darbe ile mücadele adı altında ilan edilen OHAL yasası ve darbe sürecini kendi sistemini Allah’ın bir lütfu olarak gören zihniyetin kurduğu bu sistemin, emekten yana, demokrasiden yana bir sistemin olmayacağı, kendi sistemlerini kurmak için dünden bugüne kazanımlarımıza yönelik bir yeniden yapılandırmaya gidildiği, örgütlü emek mücadelesinin bertaraf edilmeye çalışıldığını düşünüyorum. Bu OHAL, bu ihraçların nedeni budur. İş güvencesini, sendikal mücaleyi ortadan kaldıran, düşünceyi ifade özgürlüğünü ortadan kaldıran, toplum eylem ve gösteri hakkını, üstelik anayasal güvence altında olan bu hakları ortadan kaldıran bu zihniyete karşı mücadele edilmelidir. İster KHK ile ortadan kaldırmak istensin ister OHAL ile, biz kamu emekçileri olarak bu mücadelenin öncülüğünü yapıyoruz, yapacağız. Grev hakkı, örgütlenme hakkı, iş güvencesi, toplusözleşme hakkı, insanca ve onurlu yaşam hakkı için mücadele edeceğiz, tek başımıza kalsak da bu mücadeleyi vereceğiz. Ama biliyoruz ki bu istedikleriniz isteyen başka kesimler de var. Ve birlikte olursak daha güçlü oluruz.

Ötekiler birleşmeli

* Geniş kesimlerin düşüncelerini sindirmeye doğru sistematik bir cezalandırma yürütülüyor. Toplumun tüm muhalif kesimleri kendilerini cezaevlerinde buluyor. Bir yandan zorbalık bir yanda emek sömürüsü yaşanıyor. Bu nedenle, toplumun bütün ötekileri ortak kaygıları birbiriyle örtüşen ötekileri birbirini tamamlamak durumunda.

* Bizler, şu anki taleplerimizle bu sürecin bir parçasıyız. Emek, meslek örgütleri bu yelpazenin önemli bileşenlerinden biri. Formatı belirlenmiş, mücadele hattı belirlenmiş bir cephe yok. Farklı hayır talepleri ile ortak bir gelecek kaygısı taşıyan bu ülkenin tekçilikten, otoriterlikten arındırılmış, demokratik haklarıyla birbirini sahiplenen ve gözeten bir çerçevede bu süreci yürütmek, sürdürmek, büyütmek yapılacak değerlendirme ve tartışmalarla şekillenecek, bir noktaya varılacaktır.       

Yazı dizisinin ilk bölümü: Alper Taş: 'Evet'in anlamı yok