"2010'da yeni bir sayfa açalım"
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, bugün Türkiye'de bir demokrasi problemi ve hak ve özgürlük talebinin olduğunu, bunun görmezden gelinemeyeceğini belirtti.
cumhuriyet.com.trDevlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, TBMM Genel Kurulu'nda 2010 Bütçe Kanunu Tasarısı'nın tümü üzerinde Hükümet adına konuştu.
Bütçe müzakerelerinin demokrasi kültüründe çok önemli bir yerinin olduğunu belirten Çiçek, bütçe müzakerelerinin, parlamentoların varlık sebebi olduğunu ifade etti. Bütçe görüşmelerinde geriye dönük bir yılın muhasebesinin yapıldığını kaydeden Çiçek, "Onun için biraz evvel burada ifade edildiği şekliyle sadece bütçe rakamlarının konuşulmuş olmasına hasralan bir müzakere olarak kabul edip 'Neden başka konular buraya getiriliyor tarzındaki bir tenkidi, bir eleştiriyi de doğru bulmadığımı burada ifade etmek isterim. Biz burada sadece rakamları ya da teknik açıklamaları konuşuyor değiliz, burada ülkenin dününü konuşuyoruz, bugününü değerlendiriyoruz, geleceğini de birlikte konuşacağız, birlikte karar vereceğiz. Çünkü kullandığımız zaman, burada konuştuğumuz kürsü milletindir. Onun için milletimiz lehine olacak ne varsa her şey burada konuşulur ve konuşulmalıdır" diye konuştu.
Çiçek, bütçe müzakereleri sırasında eleştiri, ima, telmih ve tenkitin olabileceğini, bunların hepsinin saygıya değer olduğunu, Hükümet olarak kürsüde dile getirilen her şeyi dinlediklerini, bunlardan istifade edeceklerini kaydederek, "Bu müzakerelerde partiler görücüye çıkar. Milletimiz bizi dinler, konuşan diğer partilerimizi dinler, sonuçta değerlendirmesini de yeri geldiğinde yapar. O nedenle bütçe müzakereleri aslında vatandaşımızın doğru tercih yapabilmesi açısından çok önemli, faydalı, belirleyici müzakerelerdir" dedi.
"7 senede hiç mi doğru bir şey yapmadık?"
Bugün Meclis'te AKP hükümetlerinin hazırladığı 8. bütçenin konuşulduğunu anımsatan Çiçek, geriye dönük 7 bütçe görüşmelerine bakıldığında muhalefetin "Hükümetler hep kötüdür, Hükümet 7 yıldır her şeyi kötü yaptı, her şeyi berbat etti, bu ülkede yaptığı hiç iyi bir şey yok" yönünde konuşmalar yaptığını belirterek, "Şimdi bu doğru mudur? Demin bir değerli arkadaşımız insaftan bahsetti. İnsaflı olun dedi. Ben de inanırım, insaf dinin yarısıdır öyle derler bir atasözümüzde. Biz bu 7 senede hiç doğru bir şey yapmadık mı, hiç ülke yararına bir şey yapmadık mı, hiç ülkenin menfaatine, ileri gitmesine, milletimize hizmet yolunda taş üstüne hiçbir taş koymadık mı, hadi sizin nitelemenize göre bırakın büyük taşı koymayı, teşekkürü hak edecek bir küçük iş de mi yapmadık?" diye sordu.
Siyaset kültürünün inkar esasına dayandırılması durumunda siyasete güvenin azaldığına dikkat çeken Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Doğruyla yanlışı söylesek, tabiyatıyla biz her yaptığımızı doğru yaptık diyemeyiz ama doğru niyetiyle yaptık, doğru olsun diye yaptık, ülkemizin yararına diye yaptık. Muhalefetin zaten var oluş sebebi de iktidarın yanlışlarını söyleyecek ama buna karşılık kendi doğrularını da söyleyecek. Bir önceki bütçe konuşmasında da ifade etmiştim. Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik, geriye dönüp baktığımızda bu müzakere modelinde bir arpa boyu yol gittik mi diye baktığımızda değişen hiçbir şey olmadı. Yani iktidar hep kötü, konuşmaların tamamı iktidarın kötülenmesine, iktidarın yanlışlarının söylenmesine yönelik.
Bunları saygıyla karşılıyorum, bunlardan en ufak bir rahatsızlığımız yok. Ama çağdaş muhalefet, çağdaş demokrasilerde partilerin yarışı bir taraftan yanlışı söyler, öbür taraftan da kendi doğrularını ortaya koyar. Bugünkü bu müzakerelerin sonucunda ben iktidar olsaydım ülkeye şu hizmetleri yapardım, ben iktidar olsaydım şu yanlışları yapmazdım tarzında bir proje demetine şahit olan birisi var mı? Bu olmadığı zaman siyaset bir kötüleme, bir karalama, kim yapıyorsa, ben de yapıyorsam başkası da yapıyorsa bu geleneği belli bir süre sonra artık terk etmiş olmamız lazım gelir. Çünkü bu bizi zihinsel tembelliğe sevk ediyor."
"Siyaset Sülün Osman'liğa açık bir alan değildir"
"Biz 7 senede her şeyi kötüye mi götürdük?" diye soran Çiçek, eğitimde, sağlıkta önemli yatırımlar yaptıklarını ve bütçeden ayrılan payları da yükselttiklerini dile getirerek, Hükümet'in en azından bu olumlu icraatlarından dolayı teşekkürü hak ettiğini söyledi. Çiçek, "AK Parti iktidarının bu derece yüksek oy almasındaki en önemli faktörlerden bir tanesi eğitim ve sağlıktaki başarımızdır, sağlık hizmetlerinde vatandaşa getirdiğimiz kalitedir" diye konuştu.
Hükümetleri döneminde köylere yatırım yapıldığını, tarımı destekleme tutarının artırıldığını, faizlerin düşmesiyle çiftçi ve esnafın aldığı krediden daha fazla yararlandığını söyleyen Çiçek, Türkiye'de üretimin düştüğü eleştirilerine karşılık "İyi de hiçbir şey üretmiyorsak neyi satıyoruz biz? Yoku satma becerisi biz gösteremeyiz, bize ait olmayan bir şeyi satan bir Sülün Osman vardı, siyaset Sülün Osman'lığa açık bir alan değildir" dedi. Hükümet'in, ihracatın arması için önemli adımlar attığını kaydeden Çiçek, Hükümet'in en başarılı olduğu alanlardan birinin dış ticaret olduğunu söyledi.
Aldığımız borcu Laila'da yemedik
Çiçek, Türkiye'nin çok borçlandığı eleştirilerine ise "Borçlanmayan ülke olmaz, Dünyanın her ülkesi borçludur şu veya bu şekilde. Mühim olan aldığınız borcu ne yaptınız, esas mesele oradadır. Borç alıyorsunuz, insanlar da borçlanıyor, belki hepimizin borcu var, gider bankadan alırsınız. Bunu gidip eğlencede yemek var, bunu gidip akıllı kullanarak aldığınız paradan çok daha fazla katma değer getirecek alanlara yatırım yapmakta fayda var. Bu hükümet döneminde elbette belli bir borçlanma var. Geçmişle kıyas etmeyecek derecede düşük bir borçlanmadır" dedi.
Bu borcun üçte ikisinden fazlasının özel sektöre ait borç olduğuna dikkat çeken Çiçek, kredi kuruluşlarının özel sektöre daha zor kredi verdiğini, Türkiye'de güven ve istikrar olduğu için şirketlerin bu kadar kolay kredi bulduklarını ifade ederek şirketlerin aldığı borcu yatırıma kullandığını, bunun da sanayinin gelişmesini sağladığını kaydetti. Çiçek, "Aldığınız borç parayı ne yaptınız diyorsanız, Laila'da yemedik onu" dedi.
"Seçimle gelenin seçimle gideceğini herkes kabul etmeli"
Çiçek, 'Kürt açılımı'nın ekonomik ayağının GAP olduğunu belirterek, projenin 2012'de biteceğini, bittiğinde 3 milyon 800 bin kişinin doğrudan iş bulacağınıifade etti. Çiçek, Hükümet olarak vizyon sahibi olduklarını, hedeflerinin 2023'te AB üyesi olmuş, G-20'ler içinde ilk 10 içinde olan, kişi başına 20 bin dolar milli gelir düzeyine sahip, GSMH'si 2 trilyona, dış ticaret hacmini 1 trilyon dolara çıkarmış, okullaşma oranını yükseltmiş, eğitimde, sağlıkta kalitenin yükseldiği, araştırma-geliştirmeye bütçesinin yüzde 2.5'ini ayırmış, kadın iş gücü oranının yüzde 30'un üstüne çıktığı, ulaştırma sorununu çözmüş bir Türkiye olduğunu bildirdi. "Bütün bunları nasıl yapacağız?" diye soran Çiçek, şunları söyledi:
"Bütün bunları demokrasi içinde yapacağız. Üzerinde durmamız gereken konu bu. Bir ülkede demokrasi yoksa o iş kör ve topal gider. Çünkü gelişmiş ülkelere bakarsanız bir ikisi dışında hemen tamamına yakını demokrasiyle idare edilen ülkelerdir. Bugün ülkemizde hepimiz görüyor ve tartışıyoruz ki bir demokrasi problemi var. Bunu kimse görmemezlikten gelemez. Bir hak ve özgürlük talebi var. Bunu da görmemezlikten gelemez. Türkiye'nin modernleşmesi, çağdaşlaşması 100 yıllık bir macerasıdır.
Cumhuriyet bunu proje haline getirmiş. Şimdi bize düşen çok partili parlamenter sistem içinde bunu hedefine ulaştırmak ve gerçekten çağdaş ölçeklerde bir demokrasiyi Türkiye'de yerleştirmektir. Artık seçimle gelenin seçimle gideceğini herkesin kabul etmesi lazım. Aksi halde yaptığımız seçimlerin hiçbir anlamı kalmaz. 'Seçime varız ama Pazartesi günü eğer benim dediğim olmazsa, benim dediğim istikamette tercih olmazsa ne yapacağız? Bunu uzaklaştırmanın yollarını arayan bir Türkiye'nin çağdaş dünyada yeri yoktur ve olamaz.
Onun için şunu kabul edelim: Türkiye uzunca bir zamandan beri bu yönde belli bir arayışın içerisinde çok da ağır bedeller ödeyerek bu günlere geldi. Artık cumhuriyetle beraber tebalık dönemi bitti vatandaşlık dönemi başladı. Vatandaş dediğiniz insanı tebadan ayıran ne? Teba verilenle yetinir. Onun dışında bir şey istemeye hakkı yok. Ama demokrasilerde vatandaşlar vardır, vatandaş talep eder. Doğru, yanlış, iyi, kötü talep eder ama eder. Siz onları yok farz ederek, çünkü biz o sayede buradayız.
Bizi seçerken vatandaş, ama hak talep ederken diyorsak ki verilenle yetin, fazlasını isteme. Neden istemeyecek? Bugüne kadar bu tür taleplerin karşısında hep aynı gerekçelerle karşılaşmışız. Her hak ve özgürlük talebinin sonunda ya devlet yıkılıyor, ya rejim çöküyor, ya ekonomi batıyor, ya millet bölünüyor. Elbette geçmişte yaşadığımız travmalar, sıkıntılar var. Ama artık kendimize güvenmemiz lazım. Bir bölgesel güç olan, dünyada bu kadar ekonomik güce sahip bir ülkenin artık korkularla, vehimlerle bir yere varması mümkün değil. Tedbirimizi sağlam alacağız, geleceğe de güvenle bakacağız."
"Gelin 2010'da yeni bir sayfa açalım"
Bugün Türkiye'deki hak ve özgürlüklerin dünün yasakları olduğunu dile getiren Çiçek, o yasakları birilerinin bedel ödeyerek kaldırttığını belirtti. Bugün talep edilenlerin de suçlama olmadan tartışılması gerektiğini söyleyen Çiçek, "Birbirimize küs, dargın olamayız. Benim yanlış yapmam, sizin yanlış yapmanızın gerekçesi olamaz. Sizin yanlış yapmanız da benim yanlış yapmamın gerekçesi olamaz. Gelin ne olur 2010'da yeni bir sayfa açalım. Bu millet bizden bunu bekliyor. Vallahi billahi, yemin ederek bunu söylüyorum. Ekmekten aştan evvel bu siyasi partilerimiz ne zaman bir araya gelecek de şu işleri konuşacaklar diyor. Biz hasım değiliz, rakip değiliz. Farklı fikirlerdeniz ama kardeşiz, öyle olmak zorundayız. Bakınız dünün yasakları, bugün rahat konuşuyoruz. Şu kürsüde bu konuşmanın yapılması bile belli bedellerin sonucudur" diye konuştu.
Daha önceden Türkiye'de milliyetçiyim demenin suç olduğunu, bir dönem Türk müziğinin yasaklandığını, bir dönem TCK'nin 141, 142, 163. maddelerinin Türkiye'de özgürlük alanı bırakmadığını, içinde emperyalizm, sömürge, ezilen, Allah, peygamber geçen kitapların yasaklandığını, anadili konuşmanın yasaklandığını söyleyen Çiçek, bugün bunların düzeltildiğini, bu uygulamalara tepki gösterenlerin "hain" olduğunun dile getirildiğini belirterek, "Türkiye bu kadar tecrübeyi yaşadıktan sonra işini yoluna koymak, demokratik standartlarını yükseltmek adına bir kısım taleplerle karşılaşıyorsa hiç telaşa kapılmaya gerek yok. Abdestinden şüphe olan namazını tartışmaya açar. Bizim milletimizin sütü de temiz, mayası da temiz. Kimse birliğimizi de bozamaz, dirliğimizi de bozamaz. Yeter ki biz omuz omuza verelim, el ele verelim, gönül gönüle verelim, aşamayacağımız hiçbir engel yok" diye konuştu.