2010 enflasyon tahmini yüzde 6,9 yükseldi

Merkez Bankası, 2010 yılının ilk Enflasyon Raporu'nda, 2010 yılı sonu enflasyon hedefini yüzde 70 olasılıkla orta noktasının yüzde 6.9 olmak üzere yüzde 5.5 ile yüzde 8.3 aralığında olacağını öngördü.

cumhuriyet.com.tr

Merkez Bankası, enflasyon hedefini sigara, alkol ve petrol ürünlerindeki ÖTV artışları ve petrol fiyatlarındaki yükselişine bağlı olarak yukarı yönlü güncelledi. Merkez Bankası, 2010 yılının ilk Enflasyon Raporu'nda, 2010 yılı sonu enflasyon hedefini yüzde 70 olasılıkla orta noktasının yüzde 6.9 olmak üzere yüzde 5.5 ile yüzde 8.3 aralığında olacağını öngördü. Merkez Bankası, 2011 yılı sonunda enflasyonun orta noktasının yüzde 5.2 olmak üzere yüzde 3.4 ile 7 arasında, 2012 yılı sonunda ise yüzde 4.9 olacağını hedefledi.

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, 2010 yılının ilk Enflasyon Raporu'nu açıkladı.  Gelişmiş ülkelerde kamu borçlarının kaygı verici düzeylere ulaşmasının, kredi piyasalarındaki sorunların kısmen sürmesi ve işsizlik oranlarının yüksek seviyelerini koruması küresel ekonomiye ilişkin sorunların kalıcı olarak giderilmesinin uzun zaman alacağına işaret ettiğini belirten Yılmaz, "Ayrıca, olağanüstü parasal ve mali tedbirlerden çıkış stratejilerine dair belirsizliklerin sürmesi toparlanmanın kalıcılığına ilişkin risklerin devam etmesine neden olmaktadır" dedi.

Gerek iç talepte gerekse de dış talepte öngörülen şekilde ılımlı toparlanma eğilimine devam edildiğini, ekonomide ise kaynak kullanımının düşük düzeylerini koruduğunu belirten Yılmaz, bununla birlikte işlenmemiş gıda fiyatlarının öngörülmedik şekilde yakın tarihin en yüksek artışlarını sergilemesi sonrasında, 2009 yılsonu enflasyonunun tahmin
edilenin 1 puan üzerinde gerçekleşmesine neden olduğunu söyledi.
 

'İşlenmemiş gıda fiyatlarındaki dalgalanma tahmin belirsizliği oluşturuyor'

Yılmaz, 2009 yılının son çeyreğinde gıda ve enerji kalemlerinin yıllık enflasyona yaptığı katkının yükseldiğini, gıda ve enerji dışında kalan grupların katkısında belirgin bir değişim olmadığına dikkat çekerek, şöyle devam etti: "Diğer taraftan, bu dönemde petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki yükselişler ile iktisadi faaliyeti desteklemek amacıyla uygulanan geçici vergi indirimlerinin sona ermesi gibi gelişmeler de enflasyonun yükselmesinde etkili olmuştur. Bu etkilerle temel mal fiyatları dördüncü çeyrekte geçmiş yılların üzerinde bir oranda artış kaydetse de vergi ayarlamalarının etkisi arındırıldığında fiyat artışı önceki yılların altında kaldı. İşlenmemiş gıda fiyatları beklenenin üzerinde bir artış kaydetti. İşlenmemiş gıda fiyatlarının yıllık enflasyonundaki dalgalanmaların boyutunun yüksek olması önemli bir tahmin belirsizliği oluşturmaktadır."
 

'Yatırım harcamalarında kısa vadede artış beklenmiyor'

Vergi indirimlerinin uygulamadan kaldırılmasının ardından özel tüketim talebinde bir miktar yavaşlama eğilimine girdiğini kaydeden Yılmaz, "Özel kesim yatırımlarının uzun bir aradan sonra ilk defa dönemlik bazda arttığı görülse de mevcut talep belirsizliği ve düşük kapasite kullanım oranları göz önüne alındığında yatırım harcamalarında kısa vadede belirgin bir ivmelenme beklenmemekte ve yatırımların krizden önceki seviyelerine ulaşmasının uzun süre alacağı anlaşılmaktadır" dedi.
 

'Dış talebin kriz öncesine ulaşması uzun süre alacak'

Yılmaz, yakın dönemde açıklanan verilerin ihracattaki ılımlı toparlanma eğiliminin sürdüğüne işaret etmesine karşın ihracatın mevcut seviyesinin, küresel büyümeye ilişkin beklentilerle bir arada değerlendirildiğinde, dış talebin kriz öncesi seviyelere ulaşmasının uzun bir süre alacağını söyledi. Yılmaz, "Dış talepteki zayıf seyir özellikle sanayi sektörü kanalıyla ekonomi genelinde iktisadi faaliyeti ve istihdamı sınırlamaya devam etmektedir. Nitekim, sanayide kapasite kullanım oranları ve kişi başına çalışılan saat göstergeleri ekonomideki kaynak kullanımının düşük düzeylerde seyrettiğine işaret etmektedir. Bununla birlikte, iş gücü piyasasına ilişkin göstergeler 2009 yılı üçüncü çeyreğinde iyileşme eğilimine girmiştir. Bu dönemde mevsimsellikten arındırılmış verilerle işsizlik oranlarındaki artış eğilimi tersine dönmüş olmakla birlikte, işsizlik oranının kriz öncesi döneme kıyasla halen oldukça yüksek olduğu görülmektedir" diye konuştu.

'İşsizlik oranları uzun süre yüksek düzeyini koruyacak'

2009 yılı üçüncü çeyreğinden itibaren işsizlik oranlarında gözlenen bu iyileşmede tarım dışı istihdamın toparlanmasının etkili olduğunu ifade eden Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, "Mevcut atıl kapasitenin yatırım ve istihdam imkanlarını sınırlamaya devam edeceği öngörüsü altında, yakın dönemde istihdam verilerinde gözlenen iyileşmenin hızlı bir toparlanmaya dönüşmesini beklememekte, işsizlik oranlarının uzunca bir müddet yüksek düzeylerini koruyacağını tahmin etmekteyiz. Bu çerçevede, birim iş gücü maliyeti ve yurt içi talebe ilişkin görünümün enflasyona düşüş yönünde verdiği desteği sürdürmesini beklemekteyiz" şeklinde konuştu.
 

'KOBİ'lere verilen kredilerde standartlar hala sıkı'

Küçük ve orta boy işletmelere verilen kredilerde standartların halen göreli olarak sıkı olması, parasal koşullardaki genişlemenin iktisadi faaliyet üzerindeki olumlu etkisini kısmen de olsa sınırlamaya devam ettiğini belirten Başkan Yılmaz, gelecek dönemde kredi piyasasındaki gelişmelerin yurt içi iktisadi faaliyeti desteklemeye devam edeceğini, orta vadede ise para politikasının etkilerinin daha da
belirgin hissedileceğini söyledi.
 

'Kaynak kullanımı ortalamaların altında seyredecek'

Yılmaz, kamunun halen yüksek seyreden iç borçlanma gereksiniminin, küresel ekonomide süregelen sorunların ve yüksek işsizlik oranlarının kredi genişlemesini sınırlayacağını öngördüklerine dikkat çekerek, "Gelecek dönemde iktisadi faaliyetteki kademeli canlanma eğiliminin süreceğini tahmin etmekle beraber, ekonomideki kaynak kullanımının bir müddet daha uzun dönem ortalamalarının altında seyredeceğini düşünmekteyiz" dedi.

'ÖTV artışları enflasyonu bir puan artıracak'

Kısa vadeli enflasyon tahminlerini belirgin olarak yukarı yönlü güncellenmesine neden olan gelişmelerin ortaya çıktığını anlatan Yılmaz, Ocak ayı içinde bütçe gelirlerini artırmak amacıyla akaryakıt ürünleri, alkollü içecekler ve tütün ürünlerine getirilen vergi düzenlemelerinin 2010 yılı tüketici enflasyonuna yaklaşık 1.5 puanlık katkı yapacağının tahmin edildiğini açıkladı. Yılmaz, "2009 Ekim Enflasyon Raporu'nda 2010 yılına ilişkin tahminler yapılırken söz konusu kalemlerin enflasyon hedefi doğrultusunda artırılacağını varsaymış ve bu bağlamda 2010 yılı için 0.5 puanlık bir katkı öngörmüştük. Dolayısıyla, Ocak ayında yapılan vergi ayarlamaları 2010 yılı boyunca enflasyon tahminlerini yaklaşık 1 puan yükseltti. Bu etkinin Ocak 2010'dan itibaren görülmeye başlayacak ve Ocak 2011 sonrasında ortadan kalkacak" diye konuştu.
 

'Petrol fiyatlarındaki yükseliş enflasyonu 0.2 puan artırdı'

Yılmaz, kısa vadeli enflasyon tahminlerini yukarı yönlü güncellenmesine neden olan bir diğer gelişmenin de petrol fiyatlarındaki artışlar olduğunu ifade ederek, küresel ekonomiye ilişkin olumlu algılamaların güçlenmesiyle emtia fiyatlarında başlayan yukarı yönlü hareketlenmenin 2009 yılının son çeyreğinde de sürdüğünü söyledi. Petrol fiyatları varsayımının 2010 yılı için 75 dolardan 80 dolara, 2011 yılı ve sonrası için ise 80 dolardan 85 dolara yükseltilerek güncellendiğini vurguladı. Bu güncellemenin 2010 yılı enflasyon tahminleri üzerindeki etkisinin yaklaşık 0.2 puan olduğunun altını çizen Yılmaz, işlenmemiş gıda fiyatlarının da beklentilerin oldukça üzerinde bir seyir izlediğini, bunun da 2010 yılı enflasyon tahminleri üzerindeki etkisinin yaklaşık 0.3 puan olduğunu dile getirdi.
 

'Politika faizlerinin uzun süre sabit tutulduğu varsayıldı'

Yılmaz, Orta Vadeli Program projeksiyonları doğrultusunda maliye politikasının genişletici etkisinin 2010 yılında azalarak devam edeceğini, 2011 yılından itibaren ise kademeli bir mali sıkılaşmaya gidileceğini öngördüklerini söyledi. Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti: "Politika faizlerinin uzun bir süre sabit tutulduğu, sonrasında ise sınırlı artışlar göstererek üç yıllık tahmin ufku boyunca tek haneli düzeylerde kaldığı varsayımı altında, enflasyonun yüzde 70 olasılıkla, 2010 yılı sonunda orta noktası yüzde 6.9 olmak üzere yüzde 5.5 ile 8.3 aralığında, 2011 yılı sonunda ise orta noktası yüzde 5.2 olmak üzere yüzde 3.4 ile 7 aralığında gerçekleşeceğini tahmin etmekteyiz. Enflasyonun 2012 yılı sonunda yüzde 4.9 düzeyine düşeceğini öngörmekteyiz. 2010 yılı enflasyon tahminimiz belirgin olarak yukarı çekilirken, 2011 ve sonrası için tahminlerimizde önemli bir değişiklik yapılmamıştır."
 

'Baz etkisi enflasyonu önemli ölçüde etkileyecek'

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, vergi ayarlamaları ve baz etkileri nedeniyle enflasyonun önümüzdeki iki ay boyunca belirgin bir artış sergileyeceğini vurgulayarak, bunun yanı sıra, küresel krizin fiyatlar üzerindeki aşağı yönlü etkilerinin belirginleştiği 2009 yılının ilk yarısındaki Tüketici Fiyat Endeksi değerlerinin oldukça düşük bir baz oluşturması nedeniyle, ikinci çeyrekte de yıllık enflasyonun sınırlı bir miktar artış göstereceğini kaydetti. Yılmaz, "Bu doğrultuda enflasyon bir müddet hedefin üzerinde kalsa da bütçe dengesi gözetilerek yapılan vergi ve fiyat ayarlamalarının yıllık enflasyon üzerindeki etkilerinin ortadan kalkmasıyla birlikte enflasyonun tekrar kademeli bir düşüş eğilimine girerek orta vadede yüzde 5 düzeylerinde istikrar kazanacağını öngörmekteyiz" dedi. Yılmaz, 2010 yılı içinde baz etkisinin yıllık enflasyonun gelişimini önemli ölçüde şekillendireceğini belirtti.

 

'Küresel büyümenin duraksaması faizlerde ek indirimi gündeme getirecek'

Yılmaz, küresel büyümenin tekrar kesintiye uğraması olasılığının, önceki dönemlere kıyasla azalmış olmasına karşın yurt içi iktisadi faaliyet ve enflasyon üzerinde aşağı yönlü bir risk unsuru olarak önemini koruduğunu söyledi. Önümüzdeki dönemlerde küresel büyümenin duraklaması ve bu durumun yurt içi iktisadi faaliyetteki toparlanmayı geciktirmesi durumunda, politika faizlerinde ek bir indirimin söz konusu olabileceğine dikkat çeken Başkan Yılmaz, küresel ve yurt içi iktisadi faaliyet üzerinde aşağı yönlü risklerin devam etmekle birlikte, 2009 yılının ikinci yarısından itibaren yukarı yönlü riskler de kendini göstermeye başladığını kaydetti. Gerçekleştirilen bin 25 baz puanlık faiz indiriminin yansımalarının da belirli bir gecikmeyle ortaya çıkacağının göz ardı edilmemesi gerektiğine belirten Yılmaz, önümüzdeki dönemde beklenenden daha hızlı bir toparlanma olması durumunda baz senaryoda öngörülen sınırlı parasal sıkılaştırmanın daha erken gündeme geleceğini söyledi.

 

'Enflasyonda yaşanacak yükseliş beklentileri...'

Yılmaz, "Önümüzdeki aylarda, baz etkisi ve kamu fiyat ayarlamaları nedeniyle enflasyonda gözlenecek yükselişin beklentiler üzerindeki etkisi önemli bir risk unsuru olarak ortaya çıkmaktadır. Orta Vadeli Program'da yer alan hedeflerin vergi ve fiyat artışlarından ziyade kurumsal ve yapısal iyileştirmeler yoluyla sağlanması halinde, tahmin ufku boyunca politika faizinin tek hanede kalmasının mümkün olduğunu düşünmekteyiz" diye konuştu.

 

'IMF ile anlaşma siyasi bir karar'

Başkan Yılmaz, Merkez Bankası'nda gerçekleştirilen toplantı sonrasında basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Siyasilerin IMF'le yapılacak anlaşmaya yönelik açıklamalarının spekülatif olarak değerlendirip değerlendirmeğine ve IMF'le anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağına yönelik bir soru yöneltilmesi üzerine Yılmaz, spekülasyonun güzel bir şey olmadığını söyledi. Bunu hiç kimsenin yapmaması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, ekonomi yönetiminin IMF ile ilgili yaptığı çalışmalarının spekülasyon olduğunu düşünmediğini belirten Yılmaz, "IMF ile oturulup görüşülmesi lazım. Oturulup görüşülüyor. Ben IMF'le anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağını bilmiyorum. Bu siyasi bir tercih, siyasi bir karar. Biz anlaşmaya imza koyan taraf olarak IMF'le görüşmelerin içerisindeyiz. Çalışmalar devam ediyor. Belirli bir aşamaya da gelindi. Orada tamamen olayın içerisindeyiz. Ama son tahlilde, bilmediğimiz husus, anlaşmanın yapılıp yapılmayacağıdır. Buna hükümet karar verecektir. Anlaşmanın formatının ne olacağı konusunda bilgi vermem mümkün değil. Ne zaman olacağına vereceğim cevap ise şu: Ekonomi açısından belirsizlikler ne kadar çabuk ortadan kaldırılacaksa herkes için o kadar iyidir" diye konuştu.
 

'Suç işlendiğini düşünmüyorum'

IMF'le görüşmeler tamamlanmadan siyasilerin yaptığı "gün hafta" açıklamalarının bazı insanların canını yaktığı, bu spekülatif açıklamalar nedeniyle Sermaye Piyasası Kurulu'nun mevzuatlarının işletilmesinin gerekip gerekmediğinin sorulması üzerine Yılmaz, "Suç işlendiğini düşünmüyorum. Bir prosedür var. Görüşmeler devam ediyor. Ancak burada şunu söyleyebilirim: Belirsizlik her zaman kötüdür. Belirsizlik ne kadar hızlı ve çabuk ortadan kaldırılırsa, herkes için iyi olacaktır diyebilirim" dedi.
 

Kamu Maliyesi'ndeki iç borç çevirme oranındaki iyileşme

Başkan Yılmaz, Daha önce olumlu gelişmelere bağlı olarak yüzde 5 büyümenin sürpriz olmayacağını ve bu çerçevede IMF kaynağına duyulan ihtiyacı dile getirdiğinin hatırlatılması üzerine şunları söyledi: "Ben bir soru üzerine açıklama yapmıştım. Türkiye'nin IMF'yle olan ilişkileri Ukrayna ve Macaristan'la olan ilişkileri gibi algılanıyor. Halbuki biz bu noktada değiliz. Çok ilerideyiz, onların şu anda yaşadıkları sorunları geçmişte 2001 krizinde yaşadık. Şu anda bizim içinde bulunduğumuz ortamda uygulanan program, ortaya çıkan ekonomik büyüme trendini biraz daha hızlandırıp, daha fazla büyüme sağlayabilmeye yönelik programdır. Çabadır. Gayrettir. Dolayısıyla benim orada söylediğim olumlu gelişmeler olursa yüzde 5 büyüme sürpriz olmayacaktır sözünün arkasındaki 'olumlu gelişmelerin' ana noktası yurtdışındaki gelişmelerdir. Hem bizim ticaret ortaklarımızda büyüme başlar, ekonomik canlanma harekete geçerse, biz o piyasalara kaybettiğimiz potansiyele tekrar ulaşacağız ve daha fazla ihracat yapacağız demektir. Birinci olumlu gelişmeden kastım buydu. İkinci olumlu gelişmeden kastım ise Türkiye'de şu anda Hazine'nin borçlanma imkanları yüzde 100'e yakın. IMF'den gelecek olan kaynağın, borç çevirme oranlarının özel sektörün kaynak imkanları üzerine yaptığı farkların azalarak daha fazla yatırım yapılabilecek kaynakların serbest kalması yönündeydi. Olumlu gelişmenin ana ekseni yurtdışındaki gelişmeler ikincisi ise kamu maliyesindeki iç borç çevirme oranlarındaki gelişmelerdi. Onu da kaynak kullanımıyla ilgili bir durumdu. Bizim Orta Vadeli Program'da büyüme yüzde 3.5 . Toparlanma bizim öngördüğümüzden daha hızlı ve çabuk olursa, büyüme bizim Orta Vadeli Program'da öngörünün üzerinde olacak."
 

'Davos konusunda karar süreci diye bir şey yok'

Başkan Yılmaz bir soru üzerine Merkez Bankası Başkanı olarak bugüne kadar olduğu gibi Davos'a yine gideceğini belirtti. Davos konusunda karar süreci diye bir şeyin söz konusu olmadığını vurgulayan Yılmaz, "Geçmiş yıllarda da gideceğiz veya gitmeyeceğiz diye bir açıklama yapmıyorduk. Bu senede çok farklı bir şey olmadı. Gidilip gidilmeyecek mi sorusu gündeme geldiği için açıklama yaptık. Yılmaz, siyasilerin gidip gitmeyeceği onların tercihi. Ancak şunu söyleyeyim, 'ülkede koordinasyon' önemli. Biz Merkez Bankası olarak koordinasyona önem veriyoruz" dedi.

'Zorunlu karşılıklarla ilgili düzenleme yeni yaptırımlar getirmiyor'

Yılmaz, 8 Ocak'ta Merkez Bankası'nın zorunlu karşılıkla ilgili yaptığı düzenlemelerin bankaların yurtdışındaki şubeleri aracılığıyla kullandırılan kredilere yönelik yeni bir yaptırım getirip getirmediğine yönelik bir soruyu şöyle cevaplandırdı: "Zorunlu karşılıkla ilgili düzenleme, yeni bir düzenleme değil. Var olan bir düzenlemenin, BDDK'nin konsolide gözetim ve denetime geçmesinden dolayı tek düzen hesap planında yaptığı bir değişiklikten dolayı ortaya çıkan bir ihtiyaç nedeniyle yapıldı. Bankalara yönelik ilave bir tedbir söz konusu değil. Yeni bir uygulama değil. Önceden Merkez Bankası farklı dayanağa göre yaptığı uygulamayı, BDDK değişikliğe gidince Merkez Bankası da kendi yetkisine dayanarak, var olan uygulamaya yönelik yeni bir düzenleme yaptı. Ama getirilen yeni bir şey yok."
 

'Yerli ve yabancılara aynı seviyede oyun oynayacak alan yaratmalı'

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, Maliye Bakanlığı'nın üzerinde çalıştığı stopajla ilgili düzenlemede, yerli ve yabancılara uygulanacak stopaj oranının ne olması gerektiğiyle ilgili görüşünün sorulması üzerine yabancıları yerleşiklerin seviyesine, yerleşikleri yabancıların seviyesine getirin diye bir şey söyleyemeyiz. Yerleşikleri yabancıların seviyesine getirin diyemeyiz. Yapılacak olan bütün olyunculara hareket alanı vermek, aynı seviyede aynı çerçevede oyun oynanacak bir düzenin kurulması gerekir.

'Önümüzdeki dönemde kamu maliyesiyle ilgili ayrışma ön plana çıkacak'

Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, 2010 yılın ilk Enflasyon Raporu'yla ilgili toplantının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı. Yılmaz bir soru üzerine "Önümüzdeki dönemde kamu maliyesiyle ilgili ayrışma ön plana çıkacak diye düşünüyorum. Orada iyiler arasında yer alınacağını düşünüyorum. Evet bizim de bir takım sorunlarımız var. 2009 yılında bütçe açığının nereden nereye geldiğini, borcun milli gelire oranının nereye geldiğini biliyoruz. Dünyadaki diğer ülkelerle kıyasladığımızda belirlenen çerçeveye uyulduğu, verilen çerçevenin altı doldurulduğu sürece Türkiye'nin iyiler arasında yer alacağını düşünüyoruz" dedi.
 

'Enflasyona karşı faiz artırımından önce kullanılacak birçok enstrüman var'

Bir soru üzerine temel enflasyon göstergeleriyle ve dinamikleriyle ilgili olarak, para politikasında değişiklik yapılmasını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığını belirten Başkan Yılmaz, "Dolayısıyla temel duruşumuz devam ediyor. Ama neler olabilir sorusunu kendimize sormak zorundayız. O soruların sonucunda bu şartlar altında şöyle yapacağız, bu şartlar olmazsa şöyle davranacağız diyoruz. Dolayısıyla bizim temel duruşumuzda bir değişiklik söz konusu değil. Bir önceki enflasyon raporuyla bu rapor arasındaki fark, yukarı yönlü riskler biraz daha belirgin hale gelmeye başladı. Biz temel banka rasyomuza göre önceki raporlarda söylediğimiz çerçeveyi muhafaza ediyoruz. Kanunun bize verdiği fiyat istikrarını sağlamak yönünde yapmamız gerekeni yapmaktan da geri kalmayacağız. Önümüzdeki dönemde enflasyonda yukarı yönlü bir tehlikenin ortaya çıkması durumunda Merkez Bankası'nın faiz artırımından önce devreye alacağı çok fazla enstrüman bulunuyor" dedi.
 

'Obama'nın kararları finansal istikrar kurumu tarafından destek gördü'

ABD Başkanı Obama'nın bankacılık sektörüne yönelik kararlarına yönelik bir soru üzerine Başkan Yılmaz şu cevabı verdi: "Uluslararası mali piyasalarda başlayıp, reel sektörü vuran, emek piyasasında ciddi etkisini gösteren kriz, son gelişmelerin sonucunda uluslar arası mali mimarı, ciddi bir şekilde ciddi şekilde tartışılıyor. Nerede hata yaptık sorusuna cevap bulmak için, G20'ler hükümet ve devlet başkanları bir araya geldi. Uluslararası İstikrar Kurumu'na dönüştürüldü. Görev verildi. Kurum düzenli toplanıyor. Biz de bunun bir parçasıyız. Ancak şöyle bir şey söz konusu: Alınan kararlar, alınması gereken kararlar G20 ülkeleri tarafından değil, diğer ülkeler tarafından da benimsenmesi gerekiyor. Bu kararların G20 ülkesi olmayan ülkelere nasıl iletileceği nasıl işbirliği sağlanacağı, konusu çok önemli. O nedenle G20 platformuna sadece G20 ülkeleri değil, değişiklik ülkeler davet ediliyor. Geçen hafta İngiltere Merkez Bankası başkanının da bu konuda açıklaması oldu. Finansal İstikrar Kurumu'nun IMF yönetim kurulu vazifesi görmesinin gerektiği söyleniyor. Bu konu tartışılıyor. Son olarak Amerikan Cumhurbaşkanı'nın mali sistemle, bankalarla ilke olarak kararına Finansal İstikrar Kurumu'ndan destek geldi. Gerçi Kurumun kararı, kurumsal komitelerinde tartışılacak, bütün ülkeler için standardizasyon olacak. Kararların nasıl ve ne şekilde gelişeceğini zaman içinde göreceğiz. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri farklı olduğu için bu kararların uygulanması noktasında çok da kolay olmayacak diye düşünüyorum. Ancak ülkelerin ortak bir noktada paylaşması gerekecek".

 

Merkez Bankası'nın enflasyon raporu

Merkez Bankası, yıl sonu enflasyonunun, öngörüldüğü şekilde hedeflenenin altında çıkmakla birlikte, işlenmiş gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle tahmin edilenin üzerinde gerçekleştiğini belirtti. Banka, Türkiye'de aylık gıda fiyat değişimlerinin AB-27'dekine oranla yaklaşık 4 kat daha fazla oynak olduğuna, işlenmemiş gıda fiyatları için bu farkın 6 kata kadar çıktığına dikkat çekerken, ''Türkiye'nin AB-27 ülkelerinin tümünden daha yüksek bir aylık işlenmemiş gıda fiyat değişkenliğine sahip'' olduğu tespitinde bulundu.

Merkez Bankası'nın bugün açıklanan 2010 yılına ilişkin ilk Enflasyon Raporu'nda, işlenmiş gıda fiyatlarında öngörülmeyen artışlar nedeniyle, Ekim 2009 Enflasyon Raporu'nda yüzde 5,8 olarak varsayılan yıl sonu gıda enflasyonunun yüzde 9,3 düzeyinde, yüzde 5,5 olarak tahmin edilen 2009 yıl sonu enflasyonunun da yüzde 6,5 düzeyinde gerçekleşmesini etkilediği kaydedildi. Bankanın, ''2009'un ilk yarısında enflasyonda hızlı bir düşüş olacağını ve yıl sonunda enflasyonun hedefin altında kalacağını'' öngördüğü ve bu çerçevede politika faiz oranlarında hızlı bir indirim sürecine gittiği hatırlatılan değerlendirmede, yıl boyunca ''küresel krizin toplam talep üzerindeki etkilerine dair belirsizlikler'' ile ''petrol ve gıda fiyatlarındaki öngörülemeyen hareketlerin'' 2009 yıl sonuna dair enflasyon tahminlerinin çeyrekler boyunca dalgalı bir seyir izlemesine neden olduğuna ve bankanın bu doğrultuda tahminlerini güncellediği kaydedildi.

Meyve, sebze, et, balık gibi belirgin bir işleme sürecine tabi tutulmadan tüketime sunulan eşlenmemiş gıda ürünlerinin fiyatlarının işlenmiş olanlara kıyasla daha yüksek oynaklık sergilediğine işaret edilen değerlendirmede, şu tespitler yapıldı: ''Gıda fiyatları, gerek enflasyon görünümü gerekse enflasyon öngörüleri üzerinde önemli bir belirsizlik kaynağı oluşturmaktadır. İşlenmemiş gıda fiyatlarının gelişiminde daha çok meyve-sebze üretimi ve dış talep gibi unsurlar, işlenmiş gıda fiyatlarının seyrinde ise sektörel talep gelişmeleri ile ithalat fiyatları, döviz kuru gelişmeleri, hava koşulları ve motorin, buğday gibi girdi fiyatlarının belirleyici olduğuna işaret etmektedir. Bu bağlamda, işlenmemiş gıda fiyatları üzerinde özellikle arz yönlü unsurların etkisinin güçlü olduğu, işlenmiş gıda fiyatlarında ise göreli olarak konjonktürel gelişmelerin daha etkili olduğu dikkat çekmektedir. Nitekim geçen yıl Nisan'da işlenmemiş gıda fiyatları arz yönlü şoklar nedeniyle yüzde 19,35 oranında artış kaydederken, işlenmiş gıda fiyatlarındaki artış, girdi ve ithalat fiyatlarındaki gerilemeyle talep koşullarındaki zayıf görünüm sonucunda, yüzde 1,04 ile sınırlı kalmıştır. Son yıllarda işlenmemiş gıda fiyatlarının yıllık enflasyonundaki dalgalanmaların boyutunun yüksek olduğu, işlenmiş gıda fiyatlarının yıllık artış oranındaki oynaklığın ise daha sınırlı olduğu gözlenmektedir. Nitekim, işlenmemiş gıda grubunda, 2009 yılında son beş yılın en düşük üçüncü çeyrek değişim oranının ardından, 4. çeyrekte meyve-sebze ve et fiyatlarındaki yükselişler sonucunda son 6 yılın en yüksek fiyat artışı yaşanmıştır. Bu doğrultuda, yıl sonu tüketici enflasyonu tahminin 1 puan yukarısında gerçekleşirken, sapmanın tamamı işlenmemiş gıda fiyatlarından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla, söz konusu fiyatların seyri, tüketim sepeti içindeki payı da göz önüne alındığında, önemli bir tahmin belirsizliği oluşturmaktadır.''

 

AB'ye göre fiyat oynaklığı çok yüksek

İşlenmemiş gıda ürünlerinin fiyatlarının oynaklığında hava koşullarının da etkili olmasının normal olmasına karşın, Türkiye'deki fiyat oynaklığının boyutunun diğer ülkelere kıyasla belirgin ölçüde yüksek olduğuna dikkat çekilen değerlendirmede, 2006-2009 döneminde aylık enflasyon oranları üzerinden AB-27 ülkeleriyle yapılan karşılaştırmalara göre, Türkiye;de aylık gıda fiyat değişimlerinin bu ülkelere göre yaklaşık 4 kat daha fazla oynak olduğu belirtildi. İşlenmemiş gıda fiyatları için bu fark 6 kata kadar çıkıyor. Türkiye'nin AB-27 ülkelerinin tümünden daha yüksek bir aylık işlenmemiş gıda fiyat değişkenliğine sahip olduğu belirtilirken, ''İşlenmemiş gıda fiyatlarının tüketim sepeti içindeki payının da AB ülkelerine kıyasla yüksek olması nedeniyle, söz konusu fiyatların tüketici enflasyonuna yaptığı katkı, Türkiye;de belirgin bir oynaklık sergilemektedir'' denildi.

Rapora göre, 2006-2009 döneminde, Türkiye'de işlenmemiş gıda fiyatlarının aylık oynaklığı, Macaristan, Bulgaristan, GKRY, Malta, Letonya, Finlandiya, Polonya,Yunanistan, Slovenya ve AB-27 ülkelerine göre 4 kat daha fazla oldu. Türkiye'yi Macaristan, Bulgaristan, GKRY, Malta ve Letonya izliyor. Ancak Akdeniz ülkeleri arasında, fiyat oynaklığının yüksekliği açısından Türkiye'den sonra GKRY, Malta, Yunanistan ve Slovenya geliyor.
 

Ette fiyat oynaklığı 10 kata kadar çıkıyor

Merkez Bankası değerlendirmesine göre, meyve, sebze ve et gibi önemli alt grup fiyatları, Türkiye'de oldukça oynak bir yapı sergiliyor. Özellikle kırmızı ve beyaz et fiyatları son 4 yıllık dönemde AB-27'ye oranla 10 kat daha yüksek oynaklık sergileyerek ilk sırada yer aldı. İncelenen dönemde, meyve fiyatlarında Türkiye, Macaristan'ın ardından ikinci, sebzelerde ise Bulgaristan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi;nin (GKRY) ardından üçüncü en yüksek oynaklığa sahip ülke oldu. Türkiye'de işlenmemiş gıda fiyatlarının daha oynak bir yapıya sahip olmasının çok çeşitli nedenleri bulunduğu belirtilen raporda, Türkiye'nin bu ürünlerde önemli bir üretici konumunda olasına karşın, mevsimsel etkenlerin fiyatların gelişiminde Avrupa;ya göre daha etkili olduğu kaydedildi.
 

Fiyat istikrarına giden yolda yapısal düzenlemeler gerekli...

Değerlendirmede, Türkiye gibi önemli bir meyve ve sebze üreticisi olmasına karşın İspanya'da işlenmemiş gıda fiyatlarının kayda değer bir oynaklık sergilemediğine dikkat çekildi. Mevsimsel etkilerden arındırılmış fiyatlardaki değişimler incelendiğinde, Türkiye'de işlenmemiş gıda fiyatlarının oynaklığında mevsimsellik dışında kalan diğer faktörlerin ön planda olduğunun görüldüğü kaydedilen değerlendirmede, ''Üretici konumda olmayan ülkeler yurt içi tüketime sundukları işlenmemiş gıdaların temin kaynaklarını farklılaştırarak, bu kaynaklara gelen münferit şokların fiyatlarda oynaklık yaratma riskini azaltabilmektedirler'' denildi.

Fiyatların yüksek düzeydeki oynaklığında, tüketim tercihleri ve alışkanlıkların da etkili olduğu belirtilirken, meyve, sebze ve et gibi ürünleri işlenmemiş olarak tüketme alışkanlığının yaygın olması, bu ürünlere yönelik talebin fiyat esnekliğinin diğer ülkelere kıyasla düşük olmasına yol açtığına dikkat çekildi. Fiyat istikrarına giden yolda yapısal düzenlemelerin gerektiği vurgulanan değerlendirmede, toptancı hallerle ilgili yasanın bir an önce tamamlanması gerektiği kaydedilirken, şu tespitlerde bulunuldu: ''Özellikle meyve ve sebze gibi ürünlerde, üreticiden nihai tüketiciye giden dağıtım zincirlerinin uzunluğu, her aşamadaki fiyatlama davranışının birbirinden etkilenerek, ekonomiye gelen şokların enflasyon üzerindeki yansımalarını şiddetlendirebilmektedir. Ayrıca, ulaştırma maliyetlerindeki oynaklık, sulama, üretim ve (ambalajlama tesisi, soğuk hava deposu gibi) saklama teknolojilerindeki altyapı eksiklikleri, kayıt dışılık gibi yapısal sorunların varlığı da fiyatlardaki oynaklığı artırmaktadır. Bu durum fiyat istikrarına giden yolda yapısal düzenlemelerin önemine işaret etmektedir. Bu çerçevede, halihazırda uzun süredir devam eden sebze ve meyve ticaretinin düzenlenmesi hakkındaki kanun hazırlıklarının tamamlanması ve uygulamada da hedeflenen amaçlara ulaşılabilmesi büyük önem arz etmektedir.''

 

'Faizlerde indirim söz konusu olabilir'


Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantı özetini açıkladı. Açıklamada, yıllık enflasyonun bir puan yükselişle yüzde 6.53 olduğu anımsatılarak, yıllık enflasyondaki bu artışta işlenmemiş gıda fiyatlarındaki yükseliş ile geçtiğimiz yılın enerji ve giyim fiyatlarının oluşturduğu düşük bazın etkili olduğu kaydedildi. Aralık ayında yıllık enflasyondaki yükselişin büyük ölçüde geçici unsurları yansıttığını, enflasyonun ana eğiliminde bir bozulmaya işaret etmediği vurgulanan açıklamada, "Ocak ayında bazı enerji kalemlerinde yapılan Özel Tüketim Vergisi artışı ve elektrik fiyat ayarlamalarının tüketici enflasyonu üzerindeki doğrudan etkisinin 0.4 puan civarında olacağı tahmin edilmektedir. Söz konusu fiyat ayarlamaları ve baz etkisiyle, Ocak ayında enerji fiyatları yıllık artış oranının belirgin oranda yükseleceği tahmin edilmektedir" denildi.
 

Enflasyonda iki ayda belirgin artışlar görülecek

Kamu mali dengesinin tesisine yönelik olarak Ocak ayından itibaren yürürlüğe giren vergi düzenlemeleri sonrasında alkollü içkiler ve tütün ürünlerinde yapılan fiyat ayarlamalarının tüketici enflasyonu üzerindeki etkisinin yaklaşık 1.1 puan olacağının öngörüldüğü ifade edilen açıklamada, vergi ayarlamaları ve baz etkileri nedeniyle enflasyonun önümüzdeki iki ay boyunca belirgin artışlar göstereceğine ve bir müddet hedefin üzerinde kalacağına dikkat çekildi.
 

Geçiçi etkiler kalktıktan sonra enflasyon düşüşe geçecek

Bununla birlikte, temel enflasyon göstergelerinin işaret ettiği ana eğilimin orta vadeli hedeflerle uyumlu seyredeceğinin tahmin edildiği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:
"Bu çerçevede, geçici etkiler ortadan kalktığında enflasyonun tekrar düşüş sürecine gireceği vurgulandı. Son dönemde açıklanan veriler, iktisadi faaliyetteki ılımlı toparlanma sürecinin devam ettiğini göstermektedir. İstihdam ve ücretlere ilişkin görünüm yurt içi talebin orta vadede izleyeceği seyir açısından kritik önem taşıyor. Reel ücret ödemelerinin güçlü büyüme dönemlerindeki düzeyine ulaşmasının zaman alacağı ve ücret kanalının yurt içi talebe olan desteğinin bir süre daha zayıf seyredeceği tahmin ediliyor."

Küresel ekonomideki sorunlar henüz tam olarak giderilmedi

İzlenen para politikasının ve küresel risk algılamalarındaki iyileşmenin desteği ile kredi piyasasında olumlu gelişmelerin sürdüğü vurgulanan açıklamada, finansal koşullardaki sıkılığın azalmaya devam etmesi ve kredi faizlerinde süregelen düşüş eğiliminin, para politikasının genişletici etkisini güçlendirdiği belirtildi. Küresel ekonomideki sorunların henüz tam olarak giderilememiş olduğunu ve toparlanmanın gücüne ilişkin belirsizliklerin devam ettiğini dikkate alan Kurul'un, faiz oranlarının uzun bir süre düşük düzeylerde tutulması gerekeceğini vurguladığı ifade edilen açıklamada, küresel ve yurt içi iktisadi faaliyetin olası seyri ile bunun yurt içi enflasyon görünümüne risklerin bir arada ele alınması gerektiği kaydedildi.

Açıklamada, "Küresel büyümenin tekrar kesintiye uğraması olasılığı, önceki dönemlere kıyasla azalmış olsa da yurt içi iktisadi faaliyet ve enflasyon üzerinde aşağı yönlü bir risk unsuru olarak önemini korumaktadır. Kurul, önümüzdeki dönemlerde küresel büyümenin duraklaması ve bu durumun yurt içi iktisadi faaliyetteki toparlanmayı geciktirmesi durumunda, politika faizlerinde ek bir indirimin söz konusu olabileceğini belirtti" denildi.
 

Faizlerin uzun süre düşük tutulması öngörülüyor

Gerek hizmet fiyatlarının yıllık artış oranının gerekse temel enflasyon göstergelerinin orta vadeli hedeflerle uyumlu seyretmesi ve ciddi bir yayılma riski gözlenmemesi nedeniyle politika faizlerinin uzun bir süre düşük düzeyde tutulmasının öngörüldüğü ifade edilen açıklamada, beklenmeyen bir durumun ortaya çıkması ve genel fiyatlama davranışlarında bozulma gözlenmesi halinde, para politikasının Enflasyon Raporu'ndaki baz senaryoda öngörülen duruşa kıyasla daha erken sıkılaştırılmasında tereddüt edilmeyeceği vurgulandı.