‘2000’li yıllar arabeski içeriksiz olanı politikleştirdi’
Arabesk Yeniden (NotaBene Yayınları); 2000’li yıllarda arabesk kültürün müzik, sinema ve edebiyatta kendini nasıl ürettiğini ve mevcut politik iklimden nasıl beslendiğini ele alıyor. Derlemede; Z. Tül Akbal Süalp, Aydın Çubukçu, Yasemin Yazıcı, Naim Dilmener, Uğur Küçükkaplan, Yetgül Karaçelik, Anıl Sayan, İrem Elbir, Onur Serdan Çarboğa, F. Serkan Acar, Oya Yağcı, Pınar Fontini, Nil Sakman, Sibel Öz, Hakan Güngör, İsmail Afacan ve Arzu Eylem, konuya dair makaleleriyle, arabeskin bugününü tartışıyor.
Kadir İncesu
- Kitabınızda arabeskin 2000’li yıllardaki serüvenine odaklanıyorsunuz. Neden 2000’ler?
SİBEL ÖZ - Arabeskin 1970’li ve 80’li yıllarda revaçta olduğu biliniyor. Konuyla ilgili bazı teorik çalışmalar ise daha çok 1990’larda yapılmış.
2000’lerde özellikle müzik alanında hem eski şarkıların yeniden yorumlanmasıyla hem de arabesk söz ve tınıların popüler müziğe sızmasıyla birlikte arabeskin yeniden yükselişe geçtiğini, hatta sinema ve edebiyata da yansıdığını gözlemledik.
Peki neden? 2000’lerle birlikte değişen neydi ki, toplumun halet-i ruhiyesi arabeske dönmüş ve müzikte, sinemada ve edebiyatta arabesk unsurlar yeniden popüler olmuştu?
Arabesk Yeniden’in ilgilendiği en temel sorulardan biri de, arabeskin hangi ekonomik-politik iklimden beslendiği oldu.
- Yazarlar arabeskin 2000’lerdeki dönüşümünü çeşitli açılardan tartışıyor. Arabesk 2000’lerde nasıl bir dönüşüm yaşadı?
İSMAİL AFACAN - Arabeskin sosyolojisine dair yapılan çalışmalarda köyden kente göç eden, kentin kültürel dokusuna uyum sağlayamayan gecekondu mahallerinde yaşayan emekçilerde karşılık bulduğu dikkat çekilmiştir. 2000’lere gelindiğinde ise arabesk daha çok küçük burjuva kesimlere seslenen bir kültürel form haline geldi.
Arabeskin, müzik alanında rock ve rap ile yaşadığı flörtte, edebiyatta kaybeden yüceltisinde, popüler kültür dergilerinin nostaljiyle kurduğu ilişkide bunu görebiliriz. İktidara muhalif küçük burjuva kesimlerin; yaşam tarzına yapılan müdahaleler, bu düzen değişmez hissine kapılması bu kesimi arabeskle barıştırdı.
- Arabesk denince ilk akla gelen, müzik… Bugüne kadar yapılan çalışmaların çoğu müzikoloji ve sosyoloji merkezliydi. Kitabınızda bunların yanı sıra sinema ve edebiyata da ayrı parantez açılıyor. Edebiyat ve sinemanın arabeskle olan ilişkisine dikkatinizi çekenler nelerdi?
ÖZ - Popüler kavramı genellikle, “halk” kavramıyla ilişkilendirilir. Ancak popüler kültür kitle kültürüdür, çağımızda ise dolaysız olarak tüketim kültürünü ifade eder. Bir anlamda kitlenin tüketimi için üretilen her şey bu kategoriye girer.
Kitlenin kültürel kodları, gelenekleri temel alınır ancak gereksinimleri de yabana atılmaz. Çünkü popüler kültür, gündelik yaşamın kültürüdür. Gündelik yaşamın yeniden ve yeniden üretilmesinin tüm gereksinimleri popüler kültürce karşılanmak zorundadır: Umut, neşe ya da isyan da buna dahil.
Dinlediğimiz müzik kadar okuduğumuz kitapları ve izlediğimiz filmleri de bu kapsamda değerlendirmek gerekir. Kitapta edebiyatın, popüler kültürle belki de tarihinde ilk kez bu denli yakıcı bir sınav verdiğinden bahsediliyor. Afili erkek edebiyatı, market dergileri, çok satan kitaplar, hepsi bu kulvara dahil.
Sıkıntının sinemasından melodramın içeriksiz sularına uzanan son otuz yıllık sinema tarihimiz ise, bir anlamda Ertem Eğilmez’in 1989 tarihli “Arabesk” filminden, 2018 “Müslüm “filmine uzanan kesitte değerlendirilebilir.
Bu, bir döngü. Popülerleşmek ya da popüler kültür alanında görülür olmak için arabeske kaymak, bazı dönemler kitlelerle buluşmanın bir kavşağı.
- Peki arabeski üreten ile tüketen arasındaki ilişkiyi geçmiş ve bugün bağlamında nasıl değerlendirirsiniz?
AFACAN - Bizim arabeske ilişkin yaptığımız tartışmanın temelinde yaşadığı duygu kırıklığından kaynaklı arabesk müzik dinleyenler yok. Meselâ arabesk müziğin klasik temsilcileri siyasal iktidarlarla hep içli dışlı oldu. Şarkılarındaki gibi bir hayat sürmedi.
2000’lerdeki arabeskin müzik, sinema ve edebiyattaki restorasyonunda sol-entelektüel çevreler aktif bir rol üstlendi. Arabesk, bu kesimlerin düşünce dünyasını yansıtmasa da duygu dünyasını okşayan bir kültüre dönüştü. Bazı sol-entelektüel çevreler bu restorasyon sırasında içeriksiz olanı politikleştirdi, politik olanı içeriksizleştirdi.
- Kitaptaki makalelerin toplamında arabeske dair eleştirel bir içerik hakim… Hiç mi olumlu tarafı yok arabeskin?
ÖZ - Aslında kitapta yer alan makalelerin hiçbirinde arabesk yargılanmıyor ancak savunusu da yapılmıyor. Daha çok arabeskin bugününü anlama çabası içinde olduğumuzu söyleyebilirim. Kendimizi anlamak, geleceğe dönük kültürel bir refleks geliştirmek adına konuyu didikleme söz konusu.
- Arabeskin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
AFACAN - Arabesk, Doğu toplumlarına özgü bir kültürel form… Bugün 60 ile 90 arasındaki gibi arabesk üretiminden ve kültüründen bahsetmek zor. Kadercilik, çaresizlik, gelecek kaygısı yoğun olduğu dönemlerde arabesk duygu ve düşünce dünyası zaman zaman gündeme gelecektir.
Nasıl bugün soylulaştırılıp, nostaljiyle soslanıp, diğer türlerle melezleştirilip kültür endüstrisinin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden üretiliyorsa arabesk başka bir dönemin ihtiyaçlarına göre yeniden üretilecektir.