18 yaşında başladığı sendikal mücadelesinde artık profesyonel değil, fahri sendikacı olan Kartal zar zor emekli olmuş
“Öyle mi alay komutanı?” sözleriyle fenomen olan ve daha sonra da işçilere “Neyimizi gördünüz bizim? Solculuğumuzu mu sakladık sizden” diye sitem eden sendikacı Kamil Kartal, 18 yaşından beri sürdürdüğü sendikal mücadelesini anlattı. Emekçi olarak beş meslek icra eden Kartal, örgütlenme uzmanı olarak da altı işkolunda mücadele yürütmüş. Profesyonel değil onunki fahri sendikacı Kamil Kartal, sadece bir sendikadan kısa süreli maaş almış. Zar zor emekli olmuş. İşçilikten emekli ama sendikacılıkta “emeklilik yok” diyenlerden.
Miyase İlknurKamuoyu gibi biz de onu Ermenek’te kıdem tazminatları ve birikmiş ücret alacakları için yürüyen maden işçilerinin önünü kesen jandarma birliklerinin komutanına hitaben el megafonundan “Bir tane kıçı kırık patrondan hesap sormayı beceremeyen devlet gücünü biz de sınayacak öyle mi alay komutanı?” sözleriyle tanıdık.
Ardından bu kez Soma’dan hakları için yürüyüşe geçen işçilere hitaben “Neyimizi gördünüz arkadaşlar? Solculuğumuzu sakladık mı sizden? Evet, biz solcuyuz, sosyalistiz. Patron ayrım yapıyor mu bize? Peki, bu şerefsizler neden bizleri bölüyor?” sözleriyle bir kez daha yürek telimizi titretti. Her iki konuşması da sosyal medyada paylaşım rekoru kırdı. Peki kimdi bu konuşan sendikacı? Adı Kamil Kartal, ama ismi dışında hakkında bir bilgi yok. Elektrik, matbaa ve maden işçiliğinden taksi şoförlüğüne yapmadığı iş kalmamış. Ama asıl örgütlenme konusunda girmediği işkolu kalmamış.
Sendikal görevlerini de ücret karşılığı değil bila bedel yapmış. Sadece TES-İŞ Sendikası’nda bölge başkanı iken ücret almış. Beş bin günlük primi arkadaşlarının dayanışmasıyla aşmış ve zar zor emekli olmuş. Üç çocuğu da üniversite bitirmiş. Bir oğlu Berlin Flarmoni Orkestrası’nın üyesi ve akademisyen, diğer oğlu elektrikelektronik mühendisi ve ilaç sektöründe çalışıyor. Kızı ise kamuda Yüksek kimya mühendisi. Dört torunlu Kamil Kartal’a biz sorduk, o utana sıkıla yanıtladı.
16 YAŞIMDA İŞE BAŞLADIM
- Önce Ermenek’teki Alay Komutanına ardından da işçilere yönelik iki konuşmanızla fenomen oldunuz. Herkes sizi “Öyle mi alay komutanı” sözünüzle biliyor ama ne adınızı biliyor ne de kim olduğunuzu. Sahi kimdir Kamil Kartal?
Ben Artvin-Şavşat’tan gelen bir ailenin çocuğu olarak Üsküdar’da doğdum. İstanbul Üsküdar doğumluyum. Babam İETT’ye tramvay vatmanı olarak işe başlıyor ve TÜMTİS Sendikası’nın kurucu üyelerinden biri oluyor. Annem CHP Kadın Kolları’nın aktif üyelerinden birisiydi. Ben Suadiye Lisesi’nde öğrenimimi yarıda bırakarak 16 yaşımda işçiliğe başladım. Lümpen bir gençliğim oldu. Voltaj regülatörü üreten atölyelerden birinde işe başladım. Bir yıl sonra da Ümraniye’de Tunçmatik adlı yine voltaj regülatörü üreten bir fabrikaya geçtim. 18 yaşımda bu fabrikada işyeri temsilcisi oldum.
Bu işyerinde örgütlü DİSK’e bağlı Maden-İş Sendikası’nın bu işyerindeki temsilcisi oldum. 1977’de askerlik dönüşü İETT’ye elektrikçi ve şoför olarak girdim. O zaman elektrik işletmesi de İETT’ye bağlıydı. İşkolu değişince bu kez de Genel-İş Sendikası’nda hem temsilciliğini hem de örgütlenme işlerini yürüttüm. 12 Eylül darbesi olunca hem İETT hem de DEV-YOL davasından yargılandım. 1983 yılından sonra kapatılan DİSK’i bekleme komiteleri kurulmuştu. Bu komiteler aracılığıyla çeşitli işkollarında bağımsız sendikalar kuruldu. Ben de Genel Hizmet-İş Sendikası kurulunca örgütlenme sekreterliği görevini üstlendim. O çalışmalar sürerken bir yasa değişikliği ile bütün elektrik idareleri belediyelerden alınıp TEK’e bağlandı.
Böylece biz de TEK’e geçtik ve bu kez de enerji işkolunda mücadeleye başladık. TEK gibi kamu kurumlarında bağımsız sendikaların örgütlenmesi kolay değildi. Türk-İŞ’e bağlı TES-İŞ Sendikası bu işkolunda örgütlüydü. İlk dönem merkez delegesi oldum bir süre sonra da sendikanın İstanbul Bölge Başkanlığı görevine seçildim. Ancak bir süre sonra özelleştirme belası ile karşı karşıya kaldık. TEK’in yerini AKTAŞ aldı. Biz bu özelleştirmeyi yargıya başvurarak iptal ettirdik. Fakat 1992’de DİSK açılınca biz kasım ayında bütün yönetim Türk-İŞ’ten istifa ettik. DİSK’in örgütlenme süreci başladı ama ben de işe dönemedim. Geriye dönmek istedik, dönemedik.
- Maden işkoluna geçiş nasıl oldu?
TEK’ten ayrıldıktan sonra DİSK’e bağlı Yer altı Maden-İş Sendikası’nın örgütlenme çalışmaları için Zonguldak’a gitim. Ocak elektrikçisi olarak madende çalışmaya başladım. İşçi olarak çalışırken sendikanın örgütlenme daire sorumlusu seçildim. Altı yılı aşkın bir süre Zonguldak’ta kaldım. Şemsi Denizer’in kral olduğu yıllar. Yeraltı Maden-İş’in geçmişten gelen özel bir anlayışı vardı belleklerde kalan. Fakat orada da resen emeklilik denen bir yaptırımla karşılaştık ve bir aylık süre içinde bine yakın işçi emekli edildi. Özelleştirme ve ocakları kapatma süreçleri gündeme geldi. Özelleştirmedi ama parça parça kapatıldı ocaklar.
Biz gittiğimizde 40 bin olan üye sayısı 6 bine kadar düşmüştü. O büyük Ankara yürüyüşünde ben TES-İŞ şube başkanıydım. Ama o yürüyüşün başından sonuna kadar da içinde yer alan birisiydim. O zaman İşçilerin Sesi diye bir gazete çıkarıyorduk İstanbul’da. O gazetenin bir taraftan da Çetin Uygur’la birlikte sorumluluğunu yürütenlerden biriydim. Daha o zaman DİSK açılmamıştı. 1998’in sonunda resen emeklilik uygulaması Zonguldak’taki örgütlenmemizi ciddi anlamda sarsınca İstanbul’a döndüm.
Bir yıl kadar taksi şoförlüğü yaptım. O arada da bir dönem Türkiye Taksiciler Dernek Başkanlığı’na getirildim. Taksicilere yönelik gasp olaylarının olduğu dönemde köprülerde ve Bağdat Caddesi’nde sarı eylemleri yaptık. Bir süre sonra Cumhuriyet gazetesinin ortaklı matbaasında idare amiri olarak işe girdim. Bu iş yerinde Basın-İş Sendikasını örgütledik ve toplusözleşmede uzlaşmazlık çıkınca greve gittik. Uzun süren grevin ardından toplu iş sözleşmesi imzalandı ve matbaa işçilere devredildi. O arada ben de Basın-İş kongresi olunca genel başkanlığa seçildim.
ÇALIŞMADIĞIM İŞKOLU YOK
- Sağlık işkolunda da faaliyetleriniz olmuş sanırım...
DİSK’te zaten eğitim ve örgütlenme uzmanı olarak bir çok işkolu ile ilgileniyordum. Sağlık-işkolunda örgütsüz olan taşeron işçilerin örgütlenmesi gündeme gelmişti. Basın-İş yönetimindeyken diğer taraftan Arzu Çerkezoğlu ve Doğan Halis’le birlikte Devrimci Sağlık-İş’in örgütlenme faaliyetlerine omuz verdim.
- Kaç sendika ve işkolunda çalıştığınızı saydınız mı?
Çok sayıda sendikanın örgütlenme faaliyetlerinde çalıştım. Neredeyse çalışmadığım işkolu kalmadı gibi. TES-İŞ hariç bunların hepsi de gönüllü çalışmalardı ve hiçbir ücret almadım. Dayanışma ile bu faaliyetleri yürüttüm. TES-İŞ’te de biz yönetime gelirken de işyerinde aldığımız ücretlerin üzerinde bir ücret talep etmeyeceğiz vaadiyle geldik. Biz TES-İŞ’te dört kez görevden alındık her defasında genel kurulu kazanarak yeniden göreve geldik. Ama ilk görevden alınma kararırımız hayli ilginç. Sendikanın tüzük ve genel kurul kararlarına aykırı hareket ederek genel merkezin gönderdiği maaşları kabul etmemekti suçumuz. Yani işyerinde aldığımız ücretin üzerindeki kısmını kabul etmeyip iade etme nedeniyle görevden alındık. Bir de bu hizmet ödeneklerine karşı çıkıp almadık.
KIŞKIRTMAYA KARŞI CEVAPTI
- En son konuşmanızda “sizden solcu olduğumuzu sakladık mı” gibi bir cümle geçiyor. Size yönelik bir tepki mi oldu ki bunları söyleme gereği duydunuz?
Hangi işkolunda çalışırsam çalışayım solculuğumuzu hiç saklamadık. Ama bazen mücadele ettiğimiz patron ya da rakip sendikalar bunu olumsuz bir şeymiş gibi işçilere sundular. Genel olarak işçilerin Soma özelinde baktığımızda işçilerin yüzde 80’ininden fazlası AKP tandaslı ve muhafazakar insanlar. Patronların ve sarı sendikanın bu konuyu kullanarak işçileri kışkırtma çabalarına yönelik bir cevaptı bizim o konuşmamız. Biz işçilerle tüm yaşamı paylaşıyoruz.
Birlikte aynı sofrada yiyoruz birlikte kalıyoruz. Kararları birlikte alıyoruz. İkincisi biz bu işleri gönüllü yapıyoruz. Biz hakikaten solcu, devrimci, sosyalist insanlarız. Yaşamımız öyle. Benim mesela bir dikili ağacım yoktur. Ama biz bu şekilde hayatımızı kurarken işçilerin yaşamını olumlu yönde, değiştirebilir miyiz’in mücadelesini veriyoruz. Bunu düşleyen, bunun hayaliyle yaşayan, bunun mücadelesini veren insanlarız. Ben 5 bin primi zor doldurmuş, arkadaşlar destek olmasa emekli olamayacak bir adamdım. Kırk küsur yıl sendika yöneticiliği yaptım. TES-İŞ hariç hiçbirinden bir kuruş almadım. Dayanışma ile iaşemizi kazandık. Eşim çalışıyordu, çocuklarım üniversite okurken çalıştılar.
YANILDIĞIMIZ DA OLDU HATA YAPTIĞIMIZ DA
- Kötü örnek olmuşsunuz ama...
Evet, kötü örnek olduk. 2011 yılında da bağımsız Enerji-Sen’in Genel Başkanlığı’na geldim. Sonra DİSK’e dahil ettik. Genel başkanlık görevimi iki yıl sürdürdüm. Üye sayımız bini geçerse ve taşeron uygulamasına karşı başarılı olursa sendikayı işçilere devretme kararımız vardı. Dediğimizi de yaptık. Vaat ettiklerimizin üçü de gerçekleşince genel kurula 1.5 yıl varken kongreyi topladık Enerji-Sen’i arkadaşlarımıza devrettik. Ancak geriye dönüp baktığımda pişman olduğumu söyleyebilirim. Genel başkanlığa gelen arkadaşımız kabul etmeyeceğimiz işlere imza attı. Gerçi tasfiye edildi ama bedeli ağır oldu.
Enerji-Sen’i bırakınca maden işkolunda güçlü bir sendikanın ortaya çıkarılması konusunda Çetin Uygur’la birlikte kolları sıvadık. Önce bir Maden İşçileri Meclisi sonra da meclis üzerinden yeni bir sendikal örgütlenme kurma amacımız vardı. DİSK’e bağlı Dev Madenİş vardı ama fakat çok anlaşamıyorduk onlarla. Bu amaçla Zonguldak ve diğer maden sahalarında çalışmalar yaparken Soma katliamı oldu. Katliamın olduğu gece buradan yola çıktık. Gidiş o gidiş. Ben Soma’da kaldım ve bir daha da geriye dönmedim. Bir Dev Maden-Sen denememiz oldu. Çünkü DİSK’e bağlı Dev MadenSen örgütlenmeye başlamıştı. O nedenle bağımsız sendika örgütlenmesini erteledik ve bu sendikaya destek verme yolunu seçtik. Ama o iş de tutmadı. Çok ciddi inanılmaz hatalar yapıldı. Yani katliam olmuş, insanlar içe kapanmış, bir hazırlık süreci olmadan tepkiyi örgütleme çalıştılar. Bir beş altı ay uğraştık ama olmadı.
Biz de bu kez Soma’da bir Sosyal Yardım Derneği kurduk veyargı sürecini örgütledik. Soma’nın kadınlarını örgütleyen bir süreç inşa ettik. Bir yandan davaları takip ederken diğer yandan bağımsız sendika örgütlenmesi için çalışmalar yürüttük. Davanın bitme aşamasına gelindiğinde de bağımsız sendikayı kurduk orada. Şimdi o bağımsız sendikanın örgütlenmesi ile uğraşıyoruz. Ben de sendikanın uzmanlığını yapıyorum. Soma’da bin kadar üyemiz oldu. Ama esas üyelik Türkiye Madenİş’te. T. Maden-İş aslında sendika falan değil. O işverenin işçiler üzerindeki tahakküm örgütü aslında. Çünkü genel başkanından en alt kademe yöneticisine kadar maden patronlarının belirlediği isimler.