17 yaşındaki Endonezyalı Sarah annesini öldüren saldırganlara cezaevinde sordu: Bunu neden yaptınız?

2004'te Endonezya'nın başkenti Cakarta'da düzenlenen bir intihar saldırısı sonucu annesini kaybeden Sarah, saldırıdaki rollerinden dolayı idam cezası alan iki mahkumu babası ve erkek kardeşi ile birlikte görmeye gitti. Sarah'nın onlara sormak istediği bir soru vardı. Rebecca Henschke ve Endang Nurdin'in haberi.

BBC Türkçe
BBC

Annenizi öldüren kişiyle karşılaşsanız ona ne söylerdiniz? Onu affedebilir misiniz? Geçen yıl Ekim ayında Endonezya'daki bir hapishaneye gittiğinde 17 yaşındaki Sarah Salsabila'nın aklındaki sorular bunlardı…

Iwan Setiawan, Cakarta'da motosikleti üzerinde Avustralya elçiliğinin önünden geçiyordu. Arkasında oturan hamile karısı, kollarını beline dolamış, birkaç hafta sonra doğacak ikinci çocukları için hastanede kontrole gidiyorlardı.

"Birden büyük bir patlama sesiyle havaya savrulduk" diye hatırlıyor o anı.

Iwan, bunun bombalı bir intihar saldırısı olduğunu sonra öğrenecekti. El Kaide bağlantılı Cemaat-i İslami adlı militan grup tarafından Endonezya'da düzenlenen bir dizi saldırıdan biriydi. 2002'de Bali kentinde üç ayrı noktada gerçekleştirilen bombalı saldırılarda da 202 kişi hayatını kaybetmişti.

"Sadece kan gördüm. Her taraf kandı. Bir metal parçası fırlayıp gözüme girdi ve parçaladı."

Eşi Halila Seroja Daulay motosikletten birkaç metre öteye fırlamıştı. İkisi de hastaneye kaldırıldı ve Halila şok halinde doğuma girdi.

"Doğum sancılarıyla ameliyat odasına alındı. Ama Allah'a şükür normal doğum yapabildi" diyor Iwan. O gece Rızkı doğmuştu.

İlk çocukları Sarah, "Annem inanılmaz güçlüydü" diyor gözleri yaş dolu bir halde. "Kemikleri kırılmıştı ama erkek kardeşimi normal doğurdu. Annem çok güçlüydü."

Ama Halila tam olarak iyileşemedi hiç. Sarah'nın beşinci yaş gününde öldü.

"En iyi dostumu kaybettim, can dostumu, beni tamamlayan insanı. Bu konuda konuşmak çok acı veriyor" diye anlatıyor Iwan da, gözyaşları içinde.

Önce intikam duygularıyla doluydu. "Bombalı saldırıyı yapıp da hayatta kalan saldırganların ölmesini istedim, ama hızlı bir ölüm değil" diyor.

"Önce işkence edilmeliydi. Saldırılarının yol açtığı fiziksel ve ruhsal acıyı anlamaları için derileri kesilip yaralarına tuz basılmalıydı. Çocuklarım ve ben yaşama tutunmak için çok mücadele ettik."

Ekim 2019'da, Avustralya elçiliğine 2004'te yapılan saldırının üzerinden 15 yıl, Halila'nın ölümü üzerinden 13 yıl geçmişti. Rızkı ortaokula gidiyordu; Sarah ise eğitimini tamamlamak üzereydi.

Iwan'la birlikte, Java adası açıklarında ormanlık bir küçük adadaki Nusakambangan cezaevine gitmek üzere tekneye bindik.

İdam cezası verilen iki saldırganla görüşmeye gidiyoruz.

"Kalbim hızla çarpıyor, kafamdan geçenleri anlatacak söz bulamıyorum" diyor Iwan. "Umarım bu görüşmeyle saldırganların kalbi yumuşar."

Endonezya'da radikalleşmiş unsurlara karşı uygulanan ve militanlarla mağdurları buluşturan özel bir arındırma programı kapsamında, Iwan daha önce saldırganlardan biriyle görüşmüştü. Ama çocukları onlarla ilk kez karşılaşacak. Iwan'a bunu gerçekten yapmak istiyor mu diye tekrar soruyorum.

BBC
Sarah ve babası Iwan tekneyle cezavine doğru yol alıyor

"Evet" diyor, kendinden emin bir şekilde, "çocuklarım için bu çok önemli."

"Onlara öfke duymamayı öğrettim. Ama bunu yapanların kim olduğunu bilmek istiyorlar. Onlarla buluşma şansını kullanmak istiyoruz."

Birbirine çok bağlı bir aile oldukları belli. 17 yaşındaki Sarah, yolculuk boyunca elinden telefonunu düşürmedi, selfie çekti, yaşıtı tüm gençler gibi.

Ama oraya neden gitmek istediğini anlatırken kararlılıkla bakıyor.

"Umuyorum ki bu görüşme teröristleri düşündürsün ve Allah'tan af dilesinler. Yaptıklarından gerçekten pişman iseler belki başkaları da bundan etkilenir ve bir daha böyle şeyler olmaz."

Sarah'nın yıllardır sormayı beklediği soru şuydu:

"Neden bunu yaptılar?"

Saldırganlardan Rois adıyla bilinen Iwan Darmawan Munto, turuncu renkli tulum giymiş bir halde küçük bir odada bekliyor. Kısa bir süre önce felç geçirdiği için tekerlekli sandalyede oturuyor, elleri ve ayakları kelepçeli bir halde.

BBC
Iwan Darmawan Munto, 2004'teki Cakarta saldırısını gerçekleştirenlerden biriydi

Karar duruşmasında mahkeme kararı açıklarken Rois ayakta yumruğunu sallayarak "Ölüm cezası aldığım için minnettarım… çünkü şehit olacağım!" diye bağırmıştı. Avustralya elçiliğinin hedef alınmasında bu ülkenin Irak savaşında ABD'nin yanında yer almasının etkili olduğu tahmin ediliyordu.

Rois'nin iki yanında kar maskeli silahlı gardiyanlar duruyor. Gergin bir hava var. Rois bir şey yapmaya kalkışırsa hızla kenara çekilmemizi söylüyorlar.

Iwan, Sarah ve Rızkı ona selam verip plastik sandalyelere oturuyorlar. Sessizliği Iwan bozuyor.

"Çocuklarım, annelerinin ölümüne, babalarının gözünü kaybetmesine neden olan kişiyi görmek istediler" diyor.

Rois, bomba patladığında "Iwan neredeydi?" diye soruyor.

Iwan, bomba patladığında eşinin hamile olduğunu ve o gece doğum yaptığını söylüyor. Rızkı'yı göstererek "İşte doğurduğu çocuk bu" diyor. Rızkı ise ellerine bakıyor.

Rois, "Benim de bir çocuğum var. Karımı da çocuğumu da yıllardır görmedim. Onları çok özledim. Benim halim sizden daha kötü. Sen hala çocuklarınlasın. Benim çocuğum beni tanımıyor bile" diyor.

Rois, Sarah ve Rızkı'ya bakıyor. Onlar ise göz göze gelmemek için başları öne eğimiş bir halde ellerine bakıyorlar.

BBC
Sarah ve Rızkı, saldırganlardan Rois ile cezaevinde görüştü

Birden herkesin gözü Sarah'ya çevriliyor. Onun bir soru sormak istediğini biliyoruz.

Ama bu olanlar ona ağır geliyor ve ağlamaya başlıyor. Iwan ona yönelip başını elleri arasına alarak sarılıyor. Sarah kısık bir sesle Rois'ye bunu neden yaptığını soruyor.

"Onların dediği şeyleri yapmadım. Peki niye üstlendim? Bunun cevabını gözlerime bakarsanız görürsünüz" diyerek gözlerini işaret ediyor.

"Büyüyünce anlarsınız belki" diye devam ediyor. "Müslümanların kurban olduğu saldırıları onaylamıyorum. Bunu doğru bulmuyorum. Müslümanları öldüremezsiniz" diyor.

Ben araya giriyorum, "Peki, kurbanlar Müslüman değilse?"

"Onu da onaylamıyorum" diyor çabucak.

Getty Images
Rois, mahkemede şehit olmak istediğini söylemişti

Yüksek güvenlikli bu cezaevinde Rois tek kişilik bir hücrede tutuluyor. Gardiyanlar, onun diğer mahkumları etkilemesinden korkuyor.

Rois daha önce radikal imam Aman Abdurrahman ile aynı hücreyi paylaşıyordu. İmam, Irak-Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) bağlılığını açıklamıştı. 2016'da Cakarta'daki bir bombalama olayını ikisinin cezaevinden planladığından şüpheleniliyordu.

Iwan ayrılmadan önce Rois onunla birlikte dua etmeyi teklif ediyor. "Her insan hata yapmıştır. Size karşı herhangi bir hatam olduysa özür dilerim. Acı duyuyorum. Gerçekten de öyle" diyor.

Dışarı çıktığımızda Iwan çok sarsılmış görünüyor.

BBC
Iwan cezaevi çıkışında oldukça sarsılmıştı

"Hala yaptığının doğru olduğunu düşünüyor. Korkarım fırsat bulsa aynı şeyi tekrar yapar" diyor, gözyaşlarını tutmaya çalışarak.

"Gerçekten hayal kırıklığına uğradım. Bu kadar acıya neden oldu, ama kabul etmek istemiyor. Ben daha ne yapabilirim?"

Hep birlikte askeri otobüse binip ayrılıyoruz. Adada iki cezaevi var. Batu'dan çıkıp Permisan cezaevine doğru yola koyuluyoruz. Orada da saldırıdaki rolü nedeniyle idam cezası alan ikinci kişiyi Ahmad Hassan'ı görmeye gidiyoruz.

Karar duruşmasında çekilen bir fotoğrafta da Hassan, mahkeme çıkışında yumruğunu kaldırmış, öfkeli bir şekilde kameraya bakarken görülüyor. Ama bugün gördüğümüz insan tamamen farklı.

Getty Images
Ahmad Hassan mahkemeden çıkarken

Üzerinde cübbesi ve başında takkesi ile gergin görünüyor ve yavaş konuşuyor Hassan.

Iwan onu daha önce de cezaevinde görmüştü.

"Seni görsünler diye çocuklarımı da getirdim" diyor Iwan, elini yavaşça onun dizine koyarak. "Annelerini öldüren benim gözümü alan bombalı saldırıyı neden yaptığını anlamalarını istiyorum."

Hassan ciddiyetle başını sallıyor. "Bilmeleri lazım tabii, annelerini çok erken yaşta kaybettiler" diyor.

"Babanıza söyledim, şimdi de size söyleme şansı buldum, Allah'a şükür ki bu şansım oldu."

"Babanıza zarar vermek istemezdim, tesadüfen oradan geçiyordu o, bombayı taşıyan arkadaşım o sırada patlattı. Umuyorum ki siz, Iwan'ın çocukları, beni affedebilirsiniz."

Sesi titremeye başlıyor. "Kusurlu bir insanım. Çok hata yaptım."

BBC
Ahmad Hassan af diliyor

Sarah gözünü dikmiş, ona bakarken nazik ama sert bir şekilde soruyor:

"Neden böyle bir şey yaptın? Sebebi neydi?"

"Ben ve arkadaşlarım yanlış bir şekilde eğitildik. Ne yaptığımızı tam anlamadan önce harekete geçmemiş olsaydık keşke" diye cevaplıyor Hassan.

Sonra Sarah ona kendi hikayesini anlatıyor. Beşinci yaş gününde annesinin nasıl öldüğünü, parti yapmayı planlarken sevinçlerinin nasıl çaresizliğe dönüştüğünü.

"Küçükken babama hep 'Annem nerede?' diye sorardım. O da bana, onun Allah'ın evinde olduğunu söyledi. Orası neresi diye sorduğumda, cami, demişti."

"Camiye koşmuştum. Ninem beni aramış, bulduğunda, annemi beklediğimi söylemiştim. Annemin eve gelmesini bekliyordum. Ama hiç gelmedi."

Hassan gözlerini kapatıyor, ellerini açıp dua ediyor. Allah'tan af diliyor.

"Allah benim sizinle buluşmamı ve açıklamaya çalışmamı istedi" diyor ve ekliyor:

"Ama açıklayamam, çocuğum, çok üzgünüm.

"Gözyaşlarımı tutamıyorum. Sarah'yı kendi çocuğum gibi görüyorum. Lütfen beni affedin. Sizin elinizde bu."

Küçük odadaki herkes ağlıyor.

BBC
Iwan, çocukları Rızkı ve Sarah, Ahmad Hassan ile

Iwan daha sonra Hassan'ın bu gözyaşlarının kendisi için ne kadar önemli olduğunu söylüyor.

"Hassan'ı ağlarken gördüğümde onun iyi bir insan olduğunu anladım. Karşısındakinin acısını hissediyor. Belki o zamanlar yanlış kişilerin etkisi altındaydı, ve şimdi kalbini açtı."

Görüşmenin ardından el ele toplu fotoğraf çektiriyorlar. Odadaki affetme düzeyini hissetmek müthiş bir duygu.

"İdam cezasının onlar için yeterli olmadığını söylerdim hep, çektiğimiz acıyı anlamaları için önce işkence edilmeli derdim" diyor Iwan. "Ama Allah affedenlerin yanında."

Gözyaşlarımızı silerek odadan çıkıyor, askeri otobüse biniyoruz yeniden.

Bu adada cezaevleri yakınlarında ünlü bir plaj var, mahkumların hiçbir zaman görmediği. Permisan plajı ya da beyaz plaj denen bu bölgede özel kuvvetler eğitim görüyor.

Sarahi Rızkı ve Iwan orayı görmek istiyorlar.

BBC

El ele tutuşup kumsalda koşuyorlar. Sarah'yı hiç böyle gülerken görmemiştim.

"Bugünkü görüşme bana çok şey öğretti" diyor Sarah. Sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Hassan özür diledi ve yaptığından pişman olduğunu söyledi. İnsanlar çok kötü şeyler yapmış ama sonra değişmiş olabilir. Onu affediyorum.

"Artık gülebiliyorum, çünkü çok uzun zamandır sorup öğrenmek istediğim şeyi sordum ve cevabını aldım.

"İçim rahatladı artık."