150. gün: 5 ayda suç ve delil uyduramadınız... Serbest bırakın
Haberleri, yazıları ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklu 11 yazar, çizer, muhabir ve yöneticimiz tutuldukları Silivri Cezaevi’nde bir dizi hak ihlaline maruz bırakılıyor. Cezaevinde 8 metrelik havalandırma duvarlarının üzeri jiletli tellerle örülü. Dışarıyla tek bağlantı olan mektup hakkı ise keyfi genelgelerle gasp edilmiş durumda.
CANAN COŞKUNİstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu savcısı Murat İnam’ın yürüttüğü soruşturma kapsamında Genel Yayın Yönetmenimiz Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanımız Akın Atalay, Kitap Eki yönetmenimiz Turhan Günay, yayın danışmanı ve yazarımız Kadri Gürsel, okur temsilcimiz Güray Öz, çizerimiz Musa Kart, yazarımız Hakan Kara, avukatlarımız Bülent Utku ve Mustafa Kemal Güngör ile yöneticimiz Önder Çelik 5 aydır tutuklu bulunuyor. Yazar, çizer ve yöneticilerimizin Fethullah Gülen Terör Örgütü (FETÖ) ve PKK/ KCK örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediğini iddia eden savcı İnam, FETÖ üyesi olduğu iddiasıyla Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde bir ağırlaştırılmış müebbet, bir müebbet ve 67 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor.
Suç: Gazetecilik
Sanık savcı İnam’ın soruşturmasına delil olarak da hakkında süren davaların ve takipsizlik kararlarının bulunduğu 5 köşe yazısı ve 16 haberi gerekçe gösteriyor. İnam, bu haber ve köşe yazılarının arasından eski tarihli olanları da soruşturmaya katarak, Basın Yasası’nın dava açma süresini 4 ayla sınırlandıran hükmünü de çiğniyor. 10 yazar, çizer ve yöneticimizi tutuklayan İstanbul 9. Sulh Ceza yargıcı Mustafa Çakar, kararına gerekçe olarak bu haberleri göstermişti. Tutukluluğa yapılan itirazlar ise birbirinin kopyası olan sulh ceza hâkimliği kararlarıyla reddediliyor. Muhabirimiz Ahmet Şık, haberleri ve Twitter paylaşımlarıyla FETÖ/ PDY ve PKK / KCK propagandası yaptığı iddiasıyla 3 aydır tutuklu. 2011’de sonradan ‘kumpas’ olduğu kabul edilen, Oda tv soruşturmasında 1 yıl tutuklu kalan Şık hakkındaki dosyada, takipsizlik kararı verilen haberler de yer alıyor.
Mektup yasak
Yazar, çizer, muhabir ve yöneticilerimizin tutulduğu Silivri 9 No’lu Cezaevi, avukat görüşü, iletişim ve sohbet hakkı gibi özgürlüklerin keyfi genelgelerle yasaklandığı bir cezaevi. Cezaevinde mektup yollama ve alma hakkı İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İsmail Uçar’ın cezaevine gönderdiği genelge ile keyfi olarak gasp edilmiş durumda. Genelgede, darbeye teşebbüs suç ve eylemlerine ilişkin soruşturmalar kapsamında tutuklu bulunan şüphelilere OHAL süresince mektup ve faksın yasakladığı belirtiliyor ancak gazetemizin 11 yazar ve yöneticisine yöneltilen suçlamalar sayılanların arasında yer almıyor. Yazar ve yöneticilerimizin bu kısıtlamaya 1 ay önce yaptıkları itiraz ise infaz hâkimliği tarafından hâlâ sonuçlandırılmadı.
Görüş kısıtlı
Yazar, çizer, muhabir ve yöneticilerimiz haftada sadece birer saat aileleri ve avukatları ile görüşebiliyor, avukat görüşleri memur eşliğinde ve kayda alınarak gerçekleşiyor. Üçer kişilik koğuşlarda kalan arkadaşlarımız koğuşlar birbirini göremediği için 5 aydır aynı cezaevindeler ancak birbirlerini göremiyorlar. Cezaevinde açık görüş ise 2 ayda bir gerçekleştiği için 10 yazar, çizer ve yöneticimiz ailelerini iki kez, Ahmet Şık bir kez görebildi. Avukat görüş kısıtına itiraz henüz sonuçlanmadı. 667 sayılı KHK’ye göre, devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, milli savunmaya, devlet sırlarına karşı suçlar, casusluk ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan tutuklananlara farklı bir cezaevi rejimi uygulanabiliyor. Ancak tutuklu yazar ve yöneticilerimize yöneltilen suçlama KHK kapsamına girmiyor.
AYM’den ses yok
10 yazar, çizer ve yöneticimiz, tutuklama kararıyla “kişi güvenliği ve özgürlüğü” ile “düşünce ve basın özgürlüğü” haklarının ihlal edildiği ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile bu özgürlüklere izin verilen kısıtlamanın amacı dışında kullandığı gerekçesiyle Aralık 2016’da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunmuştu. AYM 4 ay önce yapılan bu başvuruyu gündemine dahi almadı. Bunun üzerine gazetemiz avukatları yazar ve yöneticilerimiz adına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurarak “salıverme” kararı verilmesini talep etti.