‘Yılsonunda, enflasyonda yüzde 45’in altını görmek zor, 2025’te de yüzde 25-30’dan aşağıya inmez’
Prof. Dr. Oğuz Oyan: Talep kısıcı programın bütün yükünü çekmeye zorlanan emekçiler açısından açık bir yoksullaştırma yani toplumsal bunalım süreci çalışıyor. 2025’te de bunu göreceğiz.
Şehriban KıraçProf. Dr. Oğuz Oyan, ücretlerin “hedeflenen enflasyona” endekslenmesi, bu hedefin kasten düşük tutulması ve üstelik 2024 için olduğu gibi bunun dahi verilmemesini değerlendirirken kemer sıkmanın “boğaz sıkma” tarzında devam edeceğini söyledi. Ekonomist Oyan ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.
Bir taraftan çiftçi/üretici, bir taraftan emekçiler yoğun şekilde alanlara iniyor. Bu tablo bize neleri anlatıyor?
2023 genel seçimleri sonrasında uygulanmaya başlanan ve Mart 2024 yerel seçimleri sonrasında dozu artırılan istikrar programının sonuçlarını yaşıyoruz. Yüksek çift haneli enflasyonu daha düşük çift haneli bir düzeye indirmeye yönelik önlemler, daha çok geniş halk kitlelerini vuruyor. Bu önlemlerin esası, ücretlerin, emekli aylıklarının ve çiftçi gelirlerinin enflasyonun altında artış görecek şekilde baskılanmasını içeriyor. Buna IMF jargonunda “gelirler politikası” deniliyor ve bu ifadeler orta vadeli program’da (2024-2026 aynen yer alıyor.
Tarımsal üreticinin alanlara daha fazla inmesinin nedeni, aylarca süren emeğinin karşılığını alacağı hasat mevsiminde maliyetlerini bile karşılamayan fiyatlarla karşılaşıyor olmasından. İktidar 2006’da kendi çıkardığı Tarım Kanunu’na bile uymamakta, çiftçiye milli gelirin en az yüzde 1’i oranında yani 2024 için 412 milyar TL destek vermesi gerekirken sadece 91.5 milyar TL’yi uygun görebilmekte. Çiftçi bu nedenle kredi kurumlarına aşırı borçlanmakta. Çiftçinin tepkisi, Türkiye’de artık tarımsal faaliyetlerin sürdürülemez duruma geldiğini gösteriyor. Ücretlilerin tepkileri ise TÜRK-İŞ gibi AKP döneminde eylem yapmayı unutmuş sendikal konfederasyonları bile harekete geçirdi. Ama bunun bir “tepkileri yatıştırma” amacıyla sınırlı olması durumunda, sendikaları aşan tepkilerin çoğalması beklenebilir.
İKİ KATI HİSSEDİLİYOR
Resmi rakamlara göre enflasyon düşüyor ama yurttaşın hissettiği can yakıyor, ne tür riskler görüyorsunuz?
Enflasyon hem Erdoğan-Nebati hem de Şimşek döneminde farklı nedenlerle yükseltilecek. Asıl akıldışı olan kuşkusuz 2021 sonunda kışkırtılan patlamaydı. Hâlâ onun yol açtığı sorunlarla uğraşılıyor. Ücret artışlarını düşük tutmak için Haziran 2024’te TÜFE politik amaçlarla yüzde 1.64’te baskılandıktan sonra, temmuz enflasyonu gene yüzde 3’ün üzerinde geldi. Yıllık enflasyonda geçen yılın “lehte” baz etkisi sürdüğü için, ağustos itibarıyla TÜFE yüzde 51.97 düzeyine geldi. Ancak dikkat: Baz etkileri eylülden sonra zayıflayacağı için aylık TÜFE’ler aşağıya çekilemedikçe yıllıkta azalışlar artık sınırlı olur. Yani yılsonunda yüzde 45’in altını görmek zor. Gelecek yıl da yüzde 25-30 bandının altına inmek zor. Hissedilen enflasyon açıklananın iki katından aşağı olmuyor.
Daha önemlisi, baz etkisinin olumlu etkileri dışında programın dezenflasyonist sonuçları henüz görülmedi. Üstelik bunca para ve maliye politikaları sıkılaştırmalarına ve emekçilerin bunca bedel ödemesine rağmen. Sakın bu program yanlış kesimlerin gelirlerini ve tüketimini baskılıyor olmasın?
İŞSİZLİK ARTACAK
Sanayici tarafında da iyi haberler gelmiyor, genel ekonomiyi düşününce iflaslar artar mı? İşsizlikte neler bekliyorsunuz?
İç talepteki gerileme kuşkusuz sanayi üretimini de olumsuz etkiliyor. Özellikle iç pazara çalışan sanayi kesimini ve KOBİ’leri olumsuz etkiliyor. 2024 ikinci çeyreğe ilişkin yüzde 2.5’lik büyüme verisi ve bu dönemde sanayinin yüzde 1.8 küçülmesi, ayrıca ithalatta yüzde 5.7’lik daralma da durgunluğa doğru gidişi teyit ediyor. Buna, ağustosta 47.2’ye gerileyen PMI’da eklersek 2024’ün üçüncü çeyreğinden itibaren ekonomideki ve yatırımlardaki yavaşlamanın işaretleri ortaya çıkar. Enflasyonun yüksek çift hanelerde direnç göstereceği de hesaba katılırsa, bunun stagflasyonist (enflasyon içinde durgunluğa karşılık gelen) bir sürece denk geleceği görülür. IMF’nin son raporunda Türkiye’de büyüme oranı 2024 için yüzde 3.4, 2025 için 2.7 olarak revize edildi, her ikisi de istihdamda yavaşlama ve işsizlikte artış anlamına gelir.
Hayat pahalılığını da düşününce yurttaşı nasıl günler bekliyor?
2024’ün ikinci yarısında sürmesi beklenen yavaşlama, yılın bütününün IMF’nin tahminlerinin altında bir ekonomik büyümeyle tamamlanacağına işaret ediyor. Bu, Türkiye’nin uzun vadeli ortalama büyüme oranına (bu oran yaklaşık yüzde 4.5’tir) kıyasla oldukça düşük ve olumsuz ekonomik/toplumsal sonuçları olur. Faiz oranlarında yılın son çeyreğinde indirimler başlatılabilir. Döviz kurunun baskılanması üzerinden kur-enflasyon geçişlerinin sınırlandırılması amaçlanıyor.
TALEP KISICI PROGRAMIN BEDELİ EMEKÇİYE
Yılsonuna yaklaştık, büyüme, faiz, cari açık tarafında öngörüleriniz neler?
Ekonomideki genel gidişat kötüyken emekçiler açısından daha da kötü. Talep kısıcı programın bütün yükünü çekmeye zorlanan emekçiler açısından açık bir yoksullaştırma yani toplumsal bunalım süreci çalışmakta ve 2025’te de çalıştırılmak isteneceği görülmekte. Ücretlerin “hedeflenen enflasyona” endekslenmesi, bu hedefin kasten düşük tutulması ve üstelik 2024 için olduğu gibi bunun dahi verilmemesi (2024 enflasyon hedefi yüzde 33 iken memurlara “toplusözleşmede” yüzde 15 +10 ücret artışı verilmişti), kemer sıkmanın “boğaz sıkma” tarzında devam edeceğini göstermekte.
Şu anda ekonomideki en can yakıcı problemler neler?
Birincisi, toplumda ve ekonomik karar alıcılarda enflasyon beklentilerinin kırılamaması önemli bir başlangıç engeli. Tarımda girdi ve ulaşım maliyetlerinin aşağıya çekilmesine, tarımsal desteklemenin hakkıyla yapılmasına dönük önlemler alınmadıkça, gıda enflasyonunu dizginlemek mümkün olmayacak. Gelir ve servet bölüşümündeki artan bozulmalara karşı hiçbir maliye politikası aracı devrede olmadığı gibi, mevcut kamu gelir ve gider politikaları bu eşitsizlikleri daha da derinleştirici cinste.
ÖRTÜLÜ IMF PROGRAMI UYGULANIYOR
Mehmet Şimşek önderliğinde uygulanan ekonomi politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şimşek bazı tutarsızlıklara rağmen aslında örtük bir IMF programı uygulamakta. Program özünde emekçi sınıfları baskılayan sınıfsal bir program. Talebi esasen düşük olan kesimlerin talebini baskılamak üzerinden enflasyonu düşürmek gibi bir sınıfsal körlüğe sahip olduğu için eleştirilebilir. Ücret artışları itişli bir enflasyondan ziyade kâr itişli bir enflasyonu tamamen görmezden geliyor.