Prof. Dr. Özgür Orhangazi, toplumsal bunalıma dikkat çekti
Prof. Dr. Özgür Orhangazi: Yeni bir döviz şoku riski var. Artık çok yüksek faiz artışları gerekecek. Bu durumda da ekonomi sert biçimde küçülecek, işsizlik ve yoksulluk daha da artacak.
Şehriban KıraçKadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Özgür Orhangazi, Türkiye’nin, artan ve genişleyen bir yoksullaşma sürecinin başlarında olduğuna dikkat çekerek, “Gelecek dönemde bu yoksullaşmanın derinleştireceği bir toplumsal bunalımdan söz etmeye başlayacağız” dedi.
Türkiye’nin içine sürüklendiği durumdan kolay bir çıkış yolu olmadığını, enflasyonda yükselişin süreceğini vurgulayan Prof. Dr. Özgür Orhangazi ile ekonomideki son gelişmeleri konuştuk.
- Enflasyon nereye varacak, ne tür riskler öngörüyorsunuz?
Türkiye ekonomisinde enflasyonun ana belirleyicisi döviz kurları olagelmiştir. Bunun temel sebebi de başta enerji olmak üzere ithal girdilere olan bağımlılıktır. Büyük şirketler ise kârlılıklarından feragat etmeden fiyatları artırabiliyorlar. Türk lirasının değer kaybı ve bu kaybın devam edeceği yönündeki beklenti birleşince TÜİK enflasyonu dahi yüzde 70’i aştı. Fiyatlardaki hızlı artışın durmayacağını düşünen ve özellikle de kredi imkânları olan kesimler yarın daha pahalıya almaktansa tüketimlerini öne çekerek talebi artırıyor. Dünya çapında enerji fiyatlarının yüksek seyretmesi, tedarik sorunları vb. de buna eklenince enflasyonun bir süre daha yüksek seyredeceği ve bir noktadan sonra da bu sürecin biraz kendi kendisini besleyen bir hal alacağını öngörebiliriz.
- Hayat pahalılığını düşününce yurttaşı nasıl günler bekliyor?
Ne yazık ki enflasyonun uzunca bir süre yüksek seyredeceği bir döneme girmiş durumdayız. Buna karşılık ücretler aynı şekilde artmıyor. Çalışanlar uzunca bir süredir pazarlık güçlerini yitirmiş durumda. Türkiye, artan ve genişleyen bir yoksullaşma sürecinin başlarında görülebilir bu açıdan. Önümüzdeki dönemde bu yoksullaşmanın derinleştireceği bir toplumsal bunalımdan söz etmeye başlayacağız.
Çok uzun süredir çalışan yoksulluğu konuşulan bir konuydu, ancak özellikle büyük şehirlerde bu dönemdeki çalışan yoksulluğu daha önceki dönemlerin aksine göreli olarak daha yüksek gelir düzeyinde çalışanları da kapsar hale gelmesiyle başka bir boyuta ulaşacağını düşünüyorum.
BÜYÜME TEHLİKEDE
- Peki üretim tarafında, iş dünyasını nasıl günler bekliyor?
Şirketlerin oldukça kârlı bir dönemden geçtiklerini görüyoruz. Geçen dönemde genel olarak büyük şirketlerin ciroları da enflasyonla birlikte arttı ve buna karşılık işletme sermayelerini oldukça düşük faizlerle finanse edebilmeleri kârlılıklarına katkıda bulundu. Kredi erişim imkânları geniş olan ve ihracat yapabilen şirketler uygulanan düşük faiz, yüksek enflasyon politikasından kârlı çıktı. Ne var ki bu sürdürülebilir görünmüyor. İç talebin daralacağı, risklerin arttığı bir ortamda büyüme de sekteye uğrayacaktır. Şirketler kesiminin döviz cinsi borçları en büyük risk unsuru. Şu anki durumun dahi sürdürülebilmesi için dış finansman gerekiyor.
ATILACAK ADIM KALMADI
- Kuru düşürmek için atılan adımlar ne derece doğru?
Kur tarafındaki riskler tamamen sermaye hareketleriyle cari açığın nasıl seyrettiğine bağlı. Türkiye ekonomisinin yapısı öyle bir hale gelmiş durumdaki dış açık vermeden ekonomik büyüme olmuyor. Bunun üstüne ABD merkez bankası Fed’in geçen günlerde yaptığı faiz artışı ve bu ay itibariyle bilançosunu küçülterek parasal daralmaya gidiyor olması sadece Türkiye için değil, benzer durumdaki tüm ülkeler için riskleri artırmış durumda. Türkiye’de hem özel sektörün hem de kamunun yüksek borçlarını çevirme oranının ne olacağı da kur üzerinde etkili olacak. Kuru düşürmek için atılabilecek pek bir adım kalmamışa benziyor. Artık dışarıdan ucuz maliyetle borçlanma dönemi de olmayacak.
YÜKSEK BORÇ, KURU PATLATACAK
- Türkiye‘nin CDS primi yükseliyor. Dış borç ve kredi ödemeleri konusunda bir sıkıntı bekliyor musunuz?
En son baktığımda 847 seviyesini görmüştü. Bunun ne kadar yüksek olduğunu anlamamız için 2008 küresel finansal krizi sırasında dahi 240 puan civarında olduğunu hatırlamak gerekiyor. CDS’in bu kadar yüksek olması yurtdışından borçlanma maliyetlerinin de çok yüksek olması anlamına geliyor. Örneğin, yurtdışında şu anda kredi faizleri yüzde 1.5 civarında ise bu Türkiye’li kurumlar için yüzde 10 civarında bir döviz kredi maliyeti yaratıyor.
Hem yeni borçlanma hem de borçların çevrilmesi çok pahalı hale gelmiş durumda. İlk etkisi döviz kredisi ile yatırım yapan şirketler için görülecektir. Bu şirketlerin bir süre yatırımdan kaçınmalarını bekleyebiliriz. Bir kısım dış borcun vadesi geldiğinde ödenmeye çalışılacağını, bunun da ek bir döviz talebi yaratarak kurları yukarı iteleyeceğini bekleyebiliriz.
PAKETLER GÜNÜ KURTARIYOR
- Son dönemlerde atılan adımlar sorunları çözmeye ne derece etki ediyor?
Son dönemde açıklanan paketlerin hepsi günü kurtarmaya, ana sorunları birkaç gün de olsa ertelemeye yönelik adımlar. Ki bunu dahi yapabilecekleri şüpheli. Herhangi bir sorunu çözecek bir adım atılmadı.
- Türkiye ekonomisinin en can yakıcı sorunları nelerdir?
Kuşkusuz en can yakıcı sorun artan yoksulluk ve geniş kitlelerin alım güçlerindeki sert düşüş. Bu soruna yönelik çözüm geliştirmeye niyetli bir yönetim ortada yok. Türkiye’nin büyümeye devam edebilmesi, dış borçlarını döndürebilmesi için dış finansman gerekli. Ancak bu çok zor. Ekonomi politikalarına güven yok. Bu ortamda yeni bir döviz şoku riski mevcut. Böyle bir şey gerçekleşirse düşük faiz politikasını tersine çevirmek gerekir ancak çok çok yüksek faiz artışları gerekecektir artık. Böyle bir durumda ise ekonomi sert biçimde küçülecek, işsizlik ve yoksulluk daha da artacaktır.
Bugün yaşanan birçok sorunun kökeninde 2000’lerde ve 2010’ların ilk yarılarında uygulanan ekonomi politikaları olduğu gerçeğini akıldan çıkarmamak lazım. İçine sürüklendiğimiz durumdan kolay bir çıkış yolu yok. Mucizevi bir biçimde 2000’lerin ya da 2010’ların ilk yarısına dönemeyiz. Bu tür durumların ortodoks çözümü genellikle IMF’yi içerir. İktidarın IMF’yi kategorik olarak reddettiğini biliyoruz ancak böyle bir yol seçilirse de işsizlik ve yoksullaşmadaki artışı durduramaz, aksine besler.
YOKSULLAŞTIRAN BÜYÜME
- Yıl sonu büyüme, işsizlik, faiz, cari açık ile ilgili öngörüleriniz neler?
Türkiye ekonomisi uzunca bir süredir doğru düzgün istihdam yaratamıyor. Buna “istihdamsız büyüme” diyorduk. Son dönemde ise buna yoksulluk eklendi. “Yoksullaştıran büyüme,” Türkiye en sağlıksız iki büyüme yöntemini birleştirmiş durumda. Hem doğru düzgün istihdam yaratmayan hem de yoksullaştıran bir büyümeyle karşı karşıyayız.
Türkiye ekonomisi çok uzunca bir süredir cari açık vermeden büyüyemeyen bir ekonomi. İlk dört aylık cari açık 21 milyar dolara ulaşmış durumda. Büyüme devam ettikçe cari açığın yüksek seyretmesini ve döviz sorunları yaşamaya devam etmemizi bekleyebiliriz. Oldukça istikrarsız bir dönem bizi bekliyor.