Otomobil sektöründe 90’lara döndük
Otomobil sektörünün son 2 yıldır yaşadığı üretim krizi devam ediyor. Pandemiyle birlikte önce vardiya sayılarını azaltmak zorunda kalan üreticiler yarı iletken (mikroçip) kriziyle birlikte üretimde eski seviyeye çıkmayı başaramadı.
Halit BolkanTabii, bazı hammaddelerde yaşanan krizlerin yanı sıra son dönemde Şanghay’da limanın kapatılmasıyla yedek parça tedarikinde yaşanan sorunlar da sektörü sıkıştırmaya devam ediyor. 2019 yılında global üretim 92 milyon 578 bin adetken 2020’de 78 milyon 84 bin adet ve 2021’de de 79 milyon 81 adet olarak gerçekleşti. Üretimdeki bu gerileme sonucu talebin altında kalan üretim nedeniyle markaların fiyat, donanım, pazarlama rekabeti, yerini araç bulma rekabetine dönüştürdü.
Türkiye pazarında bu durum kendini açık bir şekilde gösteriyor. Örneğin, henüz tanıtımı yapılalı 1 hafta bile olmayan Hyundai Staria’nın ilk partisi hemen tükendi. Son haftalarda konuştuğum tüm otomotiv yöneticileri aynı söylemde birleşiyor: Bulabildiğimiz kadar aracı satıyoruz. Yani rekabetin oluştuğu nokta bulunabilirlik.
Burada Türkiye ekonomisinin içinde olduğu durum da işin tuzu biberi oluyor. Uzun yıllardır yatırım aracı olarak görülmeyen otomobiller, hızla artan enflasyon ve döviz kurlarına karşılık düşük mevduat faizleri nedeniyle yatırım için otomobiller tercih listesinde en üst sıraya çıktı. Neredeyse ayda iki kez zamlanan otomobillerin birikimleri enflasyona karşı daha iyi koruyacağını düşünenler marka/model ayırt etmeden otomobil satın almaya çalışıyor. Bu uğurda gerekirse birkaç ay sıra beklemeyi, o dönemde gelecek zamları da karşılamayı göze alıyor. Zaten son iki yıldır her meslekten alım satım yapanların ortaya çıkmasının altında da bu sebep yatıyor. Bayilerde araç bulunamaması nedeniyle 1990’lardaki gibi bir karaborsa piyasası da oluştu. Birkaç ay beklemek ve gelecek zamların riskini taşımak istemeyenler liste fiyatlarının üzerinde alım yapmayı kabullendi. Plakalı ama sıfır km bu araçlar yüzünden çokça şikâyet söz konusu olsa da dengesi tamamen bozulmuş piyasada mutlaka alıcılar çıkıyor.
Peki, bu durum nasıl çözülecek? Enflasyon ve döviz kurlarının sabit kalması yeterli olmayacak, mutlaka düşmesi gerekiyor. Çünkü otomobil üretim maliyetlerindeki artış fiyatlara yansımaya devam edecek. Dolayısıyla otomobil fiyatları artmaya, arz da talebin gerisinde kalmaya mahkûm. Maliyetten kaynaklanan artışın yıl sonuna kadar yüzde 20-25 düzeyinde olabileceği sektör tarafından söyleniyor. Tüm bu bilgiler ve veriler ışığında otomobil piyasasındaki dengesizliğin ve fırsatçılığın bu yıl da devam edeceğini söyleyebiliriz, aynı 1990’lardaki gibi!