KAGİDER ve UN Women, deprem bölgesindeki durumu ve ihtiyaçları raporlaştırdı
KAGİDER Başkanı Emine Erdem, “Kadınların potansiyeli ve dinamizmi ekonomiyi yeniden hayata taşıyacak temel gücü oluşturuyor” dedi.
CumhuriyetTu¨rkiye Kadın Giris¸imciler Dernegˆi (KAGİDER) ve Birles¸mis¸ Milletler Kadın Birimi (UN Women), ortak bir çalışma yaparak deprem bölgesindeki kadın girişimcilerin “yeniden başlamak” için talep ettiklerini dile getirdi.
Rapora göre çalışmaya katılan giris¸imci kadınların yaklas¸ık yüzde 88’i u¨retim veya hizmete ara vermiş durumda. Ara verenlerin yüzde 50’den fazlası da deprem sonrasında yeni u¨ru¨n u¨retimine veya yeniden hizmete bas¸layamadıklarını vurguladı. Bu yanıtı veren kadınların çogˆunlugˆu mekân ve ekipmanlarının agˆır hasarlı oldugˆunu ifade etti.
Yine, kadın girişimcilerin yüzde 22’si ailenin geçimini tek başına üstlenmek durumunda kaldığını belirtirken yüzde 5’i deprem bölgesine dönmeyeceğini, yüzde 6’sı bu konuda kararsız olduğunu ve yüzde 19’u ise firmalarını taşımayı planladığını ifade ediyor.
KAPSAYICI EKONOMİ
Deprem bölgesindeki kadın girişimcilerin en büyük ihtiyaçlarının ilk sırasında ise yüzde 25’lik payla “hibe türü destek” talebi var. Bunu yüzde 18 payla “eleman”, yüzde 16 payla “ekipman”, yüzde 9’arlık paylarla “mekân/çalışma alanının yeniden inşasına yönelik destek” ve “tanıtım/pazar desteği” talepleri izliyor.
Ayrıca yüzde 5’i de “psikososyal destek” ihtiyacı içinde. Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren isimlerden KAGİDER Başkanı Emine Erdem, “Depremden sonrası toparlanma sürecinde kadınların üzerinde önemli sorumluluklar var. Onların potansiyeli ve dinamizmi ekonomiyi yeniden hayata taşıyacak temel gücü oluşturuyor. Kadın girişimciliği ve istihdamı toparlanırsa ekonomi de yeniden toparlanır. Bir başka ifadeyle, kadınlar ayağa kalkarsa ekonomi de ayağa kalkar” dedi. UN Women Ülke Direktörü Asya Varbanova şuna dikkat çekti:
“Kadın girişimciliği, ekonomik büyüme ve sürdürülebilirlik için itici bir güçtür. Küresel araştırmalar, kadın girişimcilerin kazançlarının yüzde 90’a kadarını ailelerine ve topluluklarına yeniden yatırım yapma eğiliminde olduklarını ve böylece kapsayıcı ekonomik büyümeyi doğrudan kalkınmaya bağladığını gösteriyor.”