İktisatçı Prof. Dr. Duran Bülbül iflas uyarısı yaptı: 'Yüzlerce Mehmet Şimşek olsa bile...'
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin Recep Tayyip Erdoğan'ın galibiyetiyle sona ermesinin ardından, ekonomi piyasalarında gelişmelerin ardı arkası kesilmedi. Cumhuriyet TV'de Gündem Özel programına konuk olan İktisatçı Prof. Dr. Duran Bülbül önümüzdeki günlerde yapılabilecek zamlara dair çarpıcı tahminlerde bulundu.
Seçim sonrası dövizde artış hızlandı. Dolar/TL gün içi 21'16 seviyesini geçerek Euro ise gün içi en yüksek 22.82'yi görerek zirve tazeledi.
Öte yandan, TCMB’nin net uluslararası rezervleri, cumhurbaşkanı seçimlerinin ilk turundan sonra devam eden döviz talebine paralel olarak 4.2 milyar dolar daha azalarak 26 Mayıs itibarıyla -4.4 milyar dolara indi. Böylece net rezervler, verinin derlenmeye başladığı 2002’den bu yana en düşük seviyeye indi. Swap hariç net rezervler de -60.5 milyar dolar oldu.
"TÜİK VERİLERİ YANILTIYOR"
İktidarın ekonomi politikalarının sonucu olarak Türkiye Ekonomisi'nin uğradığı zararları vurgulayan Bülbül, "İktidarın bir ekonomi politikası yok, günü kurtarıyor. Piyasa, yaptığım hesaplamalara göre, dolar kurunu 27 civarında fiyatlandırıyor. Bu politikalar devam ettiği sürece yıl sonuna doğru dolar kuru 30'lara evrilecektir. Merkez Bankası ne kadar politika faizini 8,5 gösterse de piyasada yüzde 40'larda. Düşük faiz politikası örtülü bir faiz artışıyla iki yıldır devam ediyor. Merkez Bankası kaynaklarından 180 milyar doların heba edildiğini görüyoruz. TÜİK son birkaç yıldır ülkenin gerçeğiyle hiç ilgisi olmayan veriler üretiyor. Ekonomiye TÜİK'in ürettiği verilere göre yön veriliyor. Artık halkımız ya da iş adamları öngörü yapamıyor. Merkez Bankası da uzun yıllardır bağımsızlığını kaybetti ve verilen talimatlara göre ekonomiyi yürütüyor" ifadelerini kullandı.
"YÜZLERCE MEHMET ŞİMŞEK OLSA DA..."
Yeni dönemde AKP İktidarı'nın faiz politikasına devam etmesinin riskli olduğunu ifade eden Prof. Dr. Duran Bülbül, "Türk parası hala yüzde 30-35 civarında değerli. Bunun sebebi, baskılamalar. Bıraktığınızda yine bir aşınma olacak ve enflasyon olarak dönecek. Ama bunun bir dur noktası var, durgunluk başlayacaktır. İç borçlanmada tıkandık, dış borçlanmada ise çok yüksek maliyetli borçlanıyoruz. Siyasi iktidar sürekli borç ertelemesi yapıyor. Borç ertelemelerinin ciddi maliyetleri var, bu demek oluyor ki borçla borcun finansmanını yapıyorsunuz. Bunu yapan ülkeler bir süre sonra iflas eder. Yüksek faiz düşük kur politikasına ivedi şekilde dönülmelidir. Bu yapılmadıkça yüzlerce Mehmet Şimşek olsun çözüm yok" şeklinde konuştu.
YENİ VERGİLER YOLDA!
Bankalardan döviz alış-satış fiyatlarındaki makasa değinen Bülbül, "Döviz hesapları fiilen bloke edilmiştir. Artık bir bankaya gittiğinizde ve dövizinizi istediğinizde en az on gün beklersiniz. Yurt dışına havale yapacaksanız 30-40 tane sorguyla karşılaşıyorsunuz. Merkez Bankası'nın rezervleri SWAP'lar hariç eksi 60 milyar TL. Merkez Bankası'nın piyasaya müdahale edebilmesive paranın istikrarını sağlayabilmesi için elinde 200 milyar dolar rezerv olmalı. Çünkü ülkenin bu sene ödeyeceği para 200 milyar dolar civarında. Bütçe açığı 659 milyar öngörülmüştü ama son üç ayda bu öngörülen bütçe açığının yarısı bitirildi. Hazine'nin de Nisan sonu itibariyle açığı 417 milyar TL. Pazartesi günü ilk yapacakları şey bütçe yapmak olacaktır. Bunu yapabilmek için bir karşılık göstermek gerekir, bu karşılık ya borçlanma olacak ya da vergi. Yıl sonuna kadar yaklaşık 2-2,5 trilyonluk ek vergi ile karşı karşıyayız ve bu halktan tahsil edilecek" yorumunda bulundu.
"LALE DEVRİ SON BULMUŞTUR"
Duran Bülbül, ekonomide ivedilikle tasarruf politikaları uygulanması gerektiğini belirtti. Düyun-ı Umumiye benzetmesi yapan Bülbül, "Şuna emin olun iki yüz gram ekmek 10 lira olacaktır. Bu hesapla sadece ekmek yiyen üç kişilik bir aile aylık 2700 lira sadece ekmeğe öder. Fiyatlarla birlikte vergiler ciddi artacak. Söyledikleri 'Lale Devri' son bulmuştur. İktidar tasarruf tedbirleri uygulamış olsa ne fiyatlar ne vergiler artar. İktidar israf ve yolsuzluğu itibar olarak algılıyor, krizi de refah olarak algılıyor. İktidar ciddi bir şekilde kamu kaynaklarında tasarrufa gitmelidir, gitmezse çok net söylüyorum ülke İngiltere'deki bankerlerin kapısına gider. Yüksek maliyetle borçlanmaya başlar, yeni bir Düyun-ı Umumiye süreci başlamış olur. Halkın ekmeği bile bulamadığı bir durumla karşı karşıya kalacağız" dedi.
"HER TÜRK VATANDAŞI YILDA 500 DOLAR SURİYELİLER İÇİN ÖDÜYOR"
Sığınmacı sorununu Türkiye Ekonomisi açısından değerlendiren Duran Bülbül, çarpıcı açıklamalarda bulundu:
"Türkiye'nin nüfusuna baktığımızda sığınmacı sayısının hiçbir şekilde 1,5 milyonu geçmemesi gerekir. Tüm dünyada böyledir. Bu sayıyı geçmişse o ülke işgal edilmiş, etnik, sosyal, ekonomik yapısı bozulmuş demektir. Türk halkının her bir bireyi her yıl yaklaşık olarak 500 dolar Suriyelilerin finansmanına harcıyor. Sadece halk 42 milyon küsur Suriyelilere harcıyor. Bir yanlış algıyı düzeltelim, Suriyeliler giderse işsizlik sorunu yaşanması gibi bir durum söz konusu değil. Bu insanların bir Türk işçisine göre çalışma verimi de düşük. Ucuz işçi değiller, ve istikrarlı da çalışmıyorlar. Gıda, kira gibi her türlü imkanları karşılanıyor. Bir Suriyeli işçi alan işverene kobi ve kamu bankaları 1 milyon 250 lira ödeme yapıyor. Sığınmacıları gönderirsek, işsizlik sorunu kısmen çözülür. Bir başka sorun, son dönemde izin alınmadan sigortalı çalıştırılıyorlar. İlerde ülkelerine döndüklerinde 'Ben çalışmıştım' diyerek emeklilik hakkı talep edecekler."