Gıda enflasyonuyla birlikte işçilerin yemek parası da kuşa döndü

İşyerlerinin uygulaması gereken yasal minimum yemek ücreti bu yıl 36 liraya çıktı. Ancak lokantalarda 40 liranın altında sağlıklı bir öğün yemek yenmiyor.

Ali Can Polat

Artan enflasyonla durmak bilmeyen fiyat artışları, yurttaşın her alanda temel ihtiyaçlarından kısmasına, yaşam standardının düşmesine neden oluyor. Bu düşüşlerden biri de çalışan kesimin en önemli kazanımı olan yemek kartlarında yaşanıyor. Geçen yıl 27 lira olan yasal günlük yemek ücreti, bu yıl yüzde 33.33 artışla 36 liraya çıktı, ancak lokantada 40 liranın altında sağlıklı bir öğün yemek bulmak neredeyse imkânsız. 

İşçilerin yemek kartı bakiyeleri 16’ıncı güne gelmeden bitiyor. Açıklanan yüzde 70 gıda enflasyonu ile fiyatları artırmak zorunda kalan esnaf da kısıtlı kart bakiyesi ile öğlen yemeğini geçiştirmek zorunda kalan çalışan da mağdur. Esnafa göre artık vatandaş yemekten sonra bir bardak çayı bile içemez oldu. Yeme içme esnafı, fiyat artışlarını ürünlerine en az yüzde 60 yansıtmış. Yemek markası Meal Box’ın geçen yıl yaptığı bir anket çalışmasına göre, çalışanların yüzde 28’i yemeğini artık evden götürüyor. Bu oranın artan gıda maliyetleri ile birlikte daha fazla yükseldiği düşünülürken çalışmada öne çıkan bir diğer nokta ise şirketlerin yüzde 26’sının bir öğle yemeği politikası yok. 

İstanbul’da Şişli ve Beyoğlu gibi iş yerlerinin yoğun olduğu semtlerde esnaf işlerin yüzde 50 düştüğünü söylüyor. Şişli’de 23 yıllık bir sulu yemek lokantasını dört yıldır işleten Ali Günyel, zam yaptıkça müşterilerinin azaldığını bu yüzden maliyetine satışlar yaptığını söylüyor. Karşısında otel bulunan işyerini anne-babası ile birlikte çalışarak ayakta tutmaya çalışıyor. Yerli müşteriden umudunu kestiklerini yabancıyla ayakta kaldıklarını söyleyen Günyel, şöyle devam ediyor:

“Babam 66 yaşında emekli öğretmen. Hâlâ bizimle birlikte çalışıyor. Yemekleri de annem yapıyor. Başka bir şekilde ayakta kalamazdık bu devirde. Sulu yemekçiler batıyor teker teker. Böyle giderse öğle yemeğinde sıcak bir yemek yiyemeyeceksiniz.” 

FİYAT SÖYLERKEN UTANIYORUZ

23 yıllık lokanta işletmecisi Hikmet Erten ise evde yemek yapmanın maliyetinin çok artması nedeniyle bazı müşterilerin gelmeye başladığını anlatıyor. Fiyat artışlarını yansıtmak zorunda kaldıklarını anlatan Erten, en ucuz yemeğin 40 TL olduğunu belirterek “Müşteriye fiyat söylerken utanıyoruz. Maliyetlerimiz inanılmaz arttı. 2 bin 700 lira gelen elektrik 6 bin 200 lira geliyor. Yüzde 8 KDV var hâlâ satış fiyatlarımızda” diyor. 

Beyoğlu’nda ise işler turistlerle dönüyor. Fiyatlar yüksek ama işletmeciler “Biz turiste satıyoruz. Yerliler arka sokaklardaki restoranlarda yiyorlar” diyor. Bahsi geçen arka sokaklardaki esnaf lokantalarından birine giriyoruz. Geçen yıl 40 kişinin çalıştığı lokantadaki çalışan sayısının 23’e düştüğünü söyleyen işletmeci şöyle konuşuyor: 

“Maliyetlerimiz yüzde 300 arttı, biz fiyatları yüzde 60 artırabildik. Bu kadar az yansıtmamıza rağmen işlerimiz yüzde 50 düştü.

YOKSULLUK EN ÇOK ÇALIŞANI VURUYOR

Devrimci İşçi Sendikaları Başkanı Arzu Çerkezoğlu, her felakette olduğu gibi giderek düşen alım gücü ve yoksulluğun da en çok çalışanı vurduğunu belirterek “Beyaz yakalı denen üniversite mezunları da asgari ücret ve civarında ücretlerle hayatını sürdürüyor” diyor. Çerkezoğlu şunları söylüyor:

“Asgari ücret de yılın ikinci ayında açlık sınırının altında kaldı. Yemek ücretleri çoğu işyerinde yasal sınırın altında kaldı ki yasal sınırda verilse dahi, bu beyaz yakalıların ofisleri pahalı semtlerde olduğu için yine günlük sağlıklı besin ücretini karşılamıyor. İşçileri bu ve benzeri sorunlara karşı örgütlenmeye çağırıyoruz.”

Çalışanların gün geçtikçe hızlanan yoksullaşmaya karşı korunmadığını söyleyen Plaza Eylem Platformu sözcüsü Eylem Akçay da “Emekçi kitlenin eskisi gibi beslenemediği ortada. Bunun sonucunda da sadece fizyolojik rahatsızlıklar değil, farklı psikolojik sorunlar da ortaya çıkabilir diye düşünüyorum.”

Taksim’de bir firmada çalışan Özgür Kuzu da dışarıda yemek fiyatlarının arttığını söyleyerek “Yemek kartlarındaki para yetmiyor artık. Ofiste ayın ilk 10 günü dışarda yiyoruz kalan günlerde ya evden getiriyoruz ya da simit-poğaçayla günü geçiriyoruz. Şu an fast food restoranları en ucuz seçenek oldu. Zaten bütün gün bilgisayar başında oturuyoruz, öğlen de hamburger kola yiyip genç yaşta obez olup kalp krizinden ölmeyi bekleyeceğiz” diyor.