Eski MMO Başkanı Torun, Amasra faciası üzerinden madenlerdeki ‘özelleştirme’yi anlattı

Amasra raporuna göre özelleştirme uygulamaları, havza madenciliğinden vazgeçilmesi, denetim eksikliği, örgütlenme sorunları, siyasi etkiler facianın ana nedenleri arasında.

Mustafa Çakır

Bartın Amasra’da Ekim 2022’de Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait yeraltı kömür işletmesinde meydana gelen grizu patlaması sonucu 42 işçi yaşamını yitirdi. Eski Maden Mühendisleri Odası Başkanı Mehmet Torun, faciaya ilişkin olarak “Bir Facianın Anatomisi” başlıklı rapor-sunum hazırladı. Raporda, özelleştirme uygulamaları, havza madenciliğinden vazgeçilmesi, mevzuattaki eksiklikler, teknik eksiklikler, mesleki eğitimlerin yetersizliği, denetim eksiklikleri, örgütlenmedeki sorunlar, siyasi öncelikli liyakatsiz atamalar yaşanan facianın ana nedenleri olarak gösterildi. 

KAMU ADIM ADIM DIŞLANDI

Amasra’daki A ve B sahalarında 622 milyon ton kömür rezervi bulunduğuna işaret edilen raporda, bu sahalarda kamunun nasıl dışlandığı, özel sektöre nasıl kapı açıldığı şöyle anlatıldı:

“Bu rezervin tamamına yakını yeraltı üretim yöntemiyle üretilmek durumundadır ve havza niteliğinde bir sahadır. Bu havzada, işçi sağlığı-iş güvenliği, rezerv kaybı, ekonomiklik ve istihdam açısından bütünlükçü bir planlama çerçevesinde üretim yapılması gerekir. Oysa söz konusu saha, parçalanmış ve çok büyük bölümü 2005 yılında özel bir firmaya verilmiştir. Sahadaki rezervin 606 milyon tonu (yüzde 97’si) özel sektöre verilirken, kamu kuruluşuna 16 milyon ton kömür rezervi kalmıştır. Kamu kurumu tabiri caizse bir köşeye sıkıştırılmış, sahayı terk etmek zorunda bırakılmıştır. Bu da yetmemiş, TTK’nın halen çalıştığı sahanın alt kotları da aynı firmaya verilmiştir. Eksi 400 kotunun altı söz konusu firmaya verilmiş ancak bu alanda fiili bir çalışma yapılmamıştır. Kurumun çalışacak fazla bir alanı kalmamıştır. Kalan rezerv için yapılması gereken büyük yatırımlardan ekonomik nedenlerle vazgeçilmiştir.”

Raporda, madencilikteki denetimlerin yetersizliğine de işaret edildi. “Maden mühendisinin ücretini aldığı işvereni denetlemesi gibi bir durumun, yaşamın gerçeklerine uygun olmadığına” işaret edilen raporda, ocaktaki havalandırma planı da eleştirildi. Ocağın havalandırma planı incelendiğinde; işyerlerinin havalandırılması için havanın oldukça uzun yollar kat etmesi gerektiğine dikkat çekilen raporda, “Örneğin, +40 kotundan giren temiz havanın yarı mekanize ayağa ulaşması için yaklaşık 3 bin metre yol kat etmesi gerekmekte ve kirlenen havanın ocağı terk etmesi için ise yaklaşık 3 bin 500 metre yol kat etmesi gerekmektedir” denildi.  

EĞİTİM KAĞIT ÜZERİNDE

Raporda, sektörde çalışacak işçilerin eğitiminin yetersiz olduğu, yasada öngörülen 32 saatlik teorik ve pratik eğitimin bile verilmediği, sadece “kâğıt üzerinde” kaldığı vurgulandı. Çalışanların meslek içi eğitimlerinin de yetersiz olduğuna işaret edilen raporda, “Sadece dosyalarında evrak olarak bulunması amacına yöneliktir. Sonuç olarak hem mesleğe başlangıç hem de meslek içi eğitimler mevzuatta yeniden düzenlenmelidir” denildi. TTK bir kamu kurumu olmasına karşın iş güvenliği uzmanlarının atanmasında ve görev yapmasında sorunlar yaşandığı belirtilen raporda, siyasi önceliklere göre yapılan atamalar ve maddi önceliklerin devreye girmesinin uzman denetiminin sağlıklı yapılmaması sonucunu doğurduğu kaydedildi. İş güvenliği uzmanlarının görevlerini yerine getirirken pekçok zorluk yaşadıkları, çeşitli baskılar nedeniyle görevlerini bırakmak durumunda kaldıkları dile getirildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndaki müfettişlerin işletme deneyimlerinin yeterli olmamasının ciddi bir eksiklik olduğu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın denetim elemanlarında da işletme deneyimi aranmadığı belirtildi. Raporda, “İki kurum elemanlarında da hem nitelik hem de nicelik olarak eksiklikler bulunmaktadır” denildi. Sendikalaşmanın önündeki engellere işaret edilen raporda, “Ülkemiz madenciliğinde temel yaklaşım; ‘sendikasız ya da sarı sendikalı işçiye, düşük ücret ödeyerek, az giderle çok üretim’ şeklindedir. Çok uluslu madencilik şirketleriyle yerli madencilik şirketlerinin çoğu taşeron aracılığı ile istihdam sağlamakta ve taşerona ödeme yapmaktadır. Böylece işçiye vereceği ücreti kontrol altında tutmakta, işçiyle doğrudan muhatap olmamakta, taşeron firma aracılığıyla işçiler üzerinde kolay kontrol sağlanmakta, sendikalaşma önlenmektedir. Bu yaklaşımın sonucunda iş kazaları artmaktadır çünkü işçi örgütsüz ve güçsüzdür” değerlendirmesi yapıldı. 

‘ARKA BAHÇE’ OLDU

TTK’da yaşanan en önemli sorunlardan birisinin de “liyakatsiz yöneticiler, liyakatsiz kadrolaşma ve partizanlık sorunu” olduğu kaydedilen raporda, yönetim kadrolarının atanmasından işçi alımına kadar her alanda yapılan politik müdahalelerin, TTK’yı bir işletme olmaktan çıkarıp, iktidar partilerinin ve iktidara yakın sendikaların arka bahçesi haline getirdiği vurgulandı. Raporda, “Kamuda işe girmek ve yönetim kademelerine atanmak için bilgi, deneyim ve mesleki yeterlilik yerine belli sendikalara üye olmak ve iktidar partisi yandaşı olmak tek kriter haline gelmiştir. Bu durum kamu işletmelerinde yozlaşmaya neden olmakta, iş barışını bozmakta ve özellikle madenlerde büyük facialara davetiye çıkarmaktadır. Amasra’da yaşanan faciada, belirleyici faktörlerden birinin liyakatsiz ve deneyimsiz kadroların görev başına getirilmeleri olduğu görülmektedir” denildi.