Ekonomist Oğuz Demir'den kritik asgari ücret açıklaması

Milyonların gözünü diktiği asgari ücrette sona yaklaşılıyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda işçi tarafını temsil eden Türk-İş, üçüncü toplantıda 9 bin TL’nin altında bir rakamı kabul etmeyeceğini belirtti. Asgari ücret tartışmalarına ilişkin Cumhuriyet TV'ye açıklamalarda bulunan Doç. Dr. Oğuz Demir, "Türkiye borçlanarak yaşayan bir ülke, En önemli tüketim borcumuz kredi kartlarımız. 5 bin 500 lira maaş alan birinin kredi kartı limiti yasal olarak 30-33 bin lira civarında ve insanların maaşı yetmediği için borcun asgari ücretini ödeyerek bu limitin hepsini kullanıyorlar. Şimdi asgari ücret 9 bin liraya çıktığında bu limitler 45 bin liraya çıkacak" dedi.

cumhuriyet.com.tr

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun, 2023’te geçerli olacak asgari ücret rakamını belirleme çalışmaları kapsamındaki Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğindeki üçüncü toplantısı dün sonuçlandı. 

İşçi ve işveren tarafının rakamlar üzerinden pazarlıklarını yürüttüğü toplantıda, yeni yılda geçerli olacak asgari ücret rakamının belirlenmesi için iki buçuk saatlik görüşme sonrası uzlaşı sağlanamadı.

Türk-İş Başkanı Ergün Atalay asgari ücret için kırmızı çizgilerinin açlık sınırı da olan 7 bin 785 TL olduğunu söylemişti.

Atalay toplantı sonrası yaptığı basın açıklamasında ise 9 bin lira teklif ettiklerini, kabul edilmeyince masadan kalktıklarını açıkladı. Atalay, “Kabul edilirse imzalarız, yoksa masada olmayız” dedi.

Sürecin sonunda 2023 yılında geçerli olacak asgari ücret tutarı belirlenecek. Ancak asgari ücrete yapılması beklenen zammın alım gücünü ne kadar artıracağı ve refah seviyesinin ne kadar sürdürülebilir olacağı ise tartışmaları da beraberinde getiriyor.

Ebru Birçak Edebali ile Günaydın programına konuk olan ekonomist Doç. Dr. Oğuz Demir, "Hangi ücret doğru ücret sorusunun maalesef Türkiye'de herhangi bir yanıtı kalmamış durumda, asıl sorun bu" dedi. 

"VATANDAŞ YOKSULLUĞA MAHKUM OLUYOR"

Asgari ücret tartışmalarına ilişkin konuşan Demir, "Asgari ücretin geçtiğimiz senelerdeki satın alma gücüyle bugünkü satın alma gücü arasında bir vicdani muhasebe yapsak 10 da olur 11 de olur 12 de olur. Olması da gerekir vatandaş alım gücün kaybediyor. Yoksulluğa mahkum oluyor. Ama bunu ödeyen bir taraf var o taraf açısından da şöyle bir durum var: 'Tamam verelim de nasıl verelim' diyor. Çünkü işlerin daraldığı, tahsilatların zorlaştığı bir durumdayız" ifadelerini kullandı.

"ENFLASYONUNA ASIL KAYNAĞI BURASI DEĞİL"

Enflasyonu asıl tetikleyen şeyin emek maliyeti olmadığını belirten Demir,  "Tarımsal girdi fiyatları açıklandı yüzde 138 artmış. Bunların içlerinde emek maliyeti yok mesela. Tarımda, üretimde gıda fiyatlarını en çok etkileyen alanlardan birinde gıda üreticisinin maliyeti yüzde 138 artmış. Buradaki artışa izin verdiğiniz zaman bütün dengeler bozulmuş oluyor ve siz asgari ücreti enflasyon yapar diyemiyorsunuz. Çünkü asıl enflasyonun kaynağı burası olmamış oluyor" dedi.

"HÜKÜMET O YANLIŞLARI YAPMASAYDI..."

Demir konuşmasına şöyle devam etti:

"Herkes şimdi diyor ki 'asgari ücret artışı enflasyonun sebebi olacak'. Bu enflasyon geçtiğimiz seneden bu seneye miras kalmış bir şey. Geçtiğimiz sene o yanlışları yapmasaydık bugün bu olmayacaktı. 

Hükümet zamanında yanlış yapmayacaktı, hiç  kimse de taş yemeyecekti, enflasyon da buralara gelmeyecekti. Hükümetin son bir yıldır bu enflasyona mahkum eden politikaların bedelini işçi ödesin demek bu. Niye işçi ödüyor bunun bedelini. 

"TÜRKİYE BORÇLANARAK YAŞAYAN BİR ÜLKE"

Türkiye borçlanarak yaşayan bir ülke artık öyle bir gerçeğimiz var. En önemli tüketim borcumuz kredi kartlarımız. 5 bin 500 lira maaş alan birinin kredi kartı limiti yasal olarak 30-33 bin lira civarında ve insanların maaşı yetmediği için borcun asgari ücretini ödeyerek bu limitin hepsini kullanıyorlar. Şimdi asgari ücret 9 bin liraya çıktığında bu limitler 45 bin liraya çıkacak. 

Sadece asgari ücretin 5 bin 500 liradan 9 bin liraya çıkması değil aynı zamanda kredi kartı limitinin 33  bin liradan 45 bin liraya çıkması demek bu. Başka türlü yaşayamıyor insanlar. Bu yüzden insanları suçlayamazsınız.  Önemli olan o insanları borçlanmadan yaşayabilecekleri bir ortam sunabilmek. Ondan sonra da bunun bedelini işçi ödesin bunun bedelini de dar gelirli ödesin derseniz olmaz bu hakka ve adalete sığmaz. Yapılması gereken enflasyon üzerindeki birçok maaliyet unsurunu istikrarlı hale getirebilecek ve artık insanların endişesi olmayacak şekilde istikrarlı hale getirebilecek adımları atmak. Ondan sonra emeğin zammını yaparsınız. 

Asıl mesele vatandaşın her şeyden önce sebebi olmadığı enflasyonun bedelini ödememesi hakka ve adalete uygun olandır. Ardından önce bunu hükümet toparlamalı sonra önümüzdeki sene aralık ayında 'bir enflasyonla mücadele programı uygulanıyor. Bunun için toplumun herkesi fedakarlıkta bulunuyor siz daha az bulunacaksınız çünkü siz daha fazla bedel ödediniz  ama siz de fedakarlıkta buluncaksınız' dersiniz. 

"ASGARİ ÜCRETE DÖNÜP BAKMAZDIK"

Asgari ücret 2013'den sonrasına kadar hiçbirimizin dönüp orada bir görüşme oluyor, asgari ücret belirleniyor kaç para olacak acaba dediği bir ücret değildi. Ben öğrenciyken haftada iki gün çalışıyordum, asgari ücretten daha fazla maaş alıyordum.  Çünkü asgari ücret düşük bir ücrettir. İnsanların geçinmesi için sağlanması gereken en düşük rakamdır. İnsanların geçim sıkıntısı olmadığı ülkelerde asgari ücrete kimse dönüp bakmaz. Türkiye'de sorun şu: asgari ücretin herkesin ücreti haline gelmiş olması. 

"MİLYONLARIN KADERİNE KARAR VEREN KURUMLAR..."

Asgari ücretin tespit komisyonunda TÜRK-İŞ, TİSK ve devlet var.  Ne işçiyi ne işvereni de doğru düzgün temsil eden bir yapı da yok yani orada. Çünkü önemsizdi. Şimdi geldiğimiz nokta öyle kritik oldu ki hepimiz TÜRK-İŞ ne diyecek, TİSK ne diyecek diye bekliyoruz. TİSK'in adını yıl içerisinde asgari ücret görüşmeleri dışında hiç duyuyor musunuz? Temsil kalibiyeti sınırlı ama işveren sendikası olduğu için yasayla konulmuş bir yapı. Ama bizim ortalama ücrete karar veren kuruluşlardan biri TİSK. TÜRK-İŞ herhangi bir işçi eyleminde görüyor musunuz? 

Milyonlarca insanın kaderine karar veren kurumlar işte bunlar öyle olunca çıkar çatışması oluyor. Onların şahsi veya kurum çıkarlarıyla milyonlarca insanın çıkarlarının örtüşmediği noktalar oluyor. Bundan bir yıl önce değil miydi ne yapayım ben çaresizi benim ne verirlerse kabul etmek zorundayım diyen TÜRK-İŞ başkanı değil miydi?"