Uzaktan eğitimin çocuklar üzerindeki etkisi ağır oldu

Uzaktan eğitimin çocuklar üzerinde bıraktığı olumsuz etkiler, derin hasarlar, gün geçtikçe daha çok ortaya çıkmaya başlıyor. Öğretmenler, çocukların odaklanma sorunu yaşadıklarını, şiddete eğilimlerinin arttığını, aileden ayrılma konusunda kaygı duyan çocuk sayısının çoğaldığını belirtiyor.

Figen Atalay

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü Okulöncesi Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi  Prof. Dr. Ebru Aktan Acar, üniversitesi bünyesinde hizmet veren ve toplum temelli erken çocukluk eğitim modeli uygulanan Çok Amaçlı Erken Çocukluk Eğitimi Merkezi’nde (ÇABAÇAM) gönüllü olarak eğitmenlik yapan ve şu anda farklı devlet okulları ve özel okullarda çalışan öğretmenlere “Grubunuzdaki çocuklarda daha önceki senelere göre farklı olarak gözlemlediğiniz öğrenme kayıpları (sosyal duygusal beceriler, motor beceriler, dil gelişimi vb.) nelerdir” sorusunu yöneltti.

Prof. Acar, “Gelen cevaplardan çıkan sonuç: Okulöncesi eğitim acilen zorunlu olmalıdır” dedi. 

Öğretmenlerden gelen yanıtlar şöyle: 

“Öncelikle sınıf kuralları konusunda zorlanıyorum. Geçmiş yıllara göre daha ağır ilerliyor. Ayrıca aileden ayrılma konusunda kaygı yaşayan çocuk sayısı daha fazla. İlişki kurarken de zaman zaman zorlandıklarını ve öfke kontrolü konusunda desteğe ihtiyaçları olduğunu görüyorum.” 

(5 yaş öğretmeni)

OYUN KURAMIYORLAR 

“Kısa ve net verilen yönergeleri algılamada geçen yıllara göre farklılıklar var. Pandemi kaynaklı zengin ve kaliteli çevreden yoksunluk, tablet, TV gibi aşırı uyaranlar bunda çok etkili bence.” 

(5 yaş öğretmeni) 

“Odaklanma süreleri geçen senelere göre çok kısa. Oyun kurma becerileri de neredeyse hiç gelişmemiş. Geçen seneden devam eden çocuklarım sınıfta olmasa, onlara oyun kurmada yönlendirme yapmasalar, serbest zamanı bir sandalyede oturarak bitirirler. Psikomotor becerileri de geçen senelere kıyasla geride.”

(4 yaş öğretmeni)

“Hiç Türkçe konuşmayı bilmeyen çocuk sayısında ciddi bir artış var. Fazlaca şiddet eğilimi gözlüyorum. Buna cansız objeler de dahil. Oyun başlatamama veya oyunu devam ettirememe durumu var. Dikkat ve odaklanma süreleri oldukça kısalmış. Her şeyden çok çabuk sıkılıyorlar.” 

(5 yaş öğretmeni) 

“Aileler, okul ve pandemi kurallarının farkında değiller. Sanki pandemi bitmiş gibi bir rahatlama içinde olmaları beni endişelendiriyor. Çocuklarından beklentileri sadece öğrenme ya da onların deyimi ile ders yapmaları. Bizler öğretmen olarak kalabalık mevcutlarla sınıf yönetiminde zorluk yaşıyoruz. Farklı öğrenme metotlarına göre düşünmek ve uygulama yapmak zorundayız.”

(5 yaş öğretmeni) 

“Sınıf anlaşmalarına uyma, toplu yaşam alanlarında beraber hareket etme, işbirliği becerileri oldukça geri. İnanılmaz bireyseller... Ayrılık kaygısı yaşıyorlar. Konuşmalar tek kelime, nezaket sözcükleri çok az... Hayal gücü, yaratıcılık, sanatsal becerileri ise bu zamana kadar karşılaştığım ve çok şaşırdığım derecede hiç yok. Sadece karalama...En çok duyduğum sözcük ve kelimeler: İstemiyorum, yapamam, bilmiyorum, sen yap.”

(5 yaş öğretmeni) 

EĞİTİM-İŞ GENEL BAŞKANI ÖZBAY: 

DİLDE VE SAYISAL BECERİLERDE GERİLEME VAR 

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, salgın başladığından bu yana eğitimde alınan yanlış kararlar ve tedbirsizlikte ısrarın, başta öğrenciler olmak üzere eğitimin tüm paydaşlarını mağdur ettiğini söyledi. 

En çok kan kaybının okulöncesi ve ilkokul eğitiminde yaşandığına dikkat çeken Özbay, şunları söyledi: 

“Okula yeni başlayan yavrularımız için etkileşimli iletişim ve sosyalleşme, eğitimin çok büyük bir parçasıdır. Üstelik bu iletişim hali, onların eğitimle kuracakları bağa dair hayati bir evredir, yani çocuğun gelecekteki eğitim hayatıyla da doğrudan ilişkilidir. Çocuklarımızın hayat boyu anlam taşıyacak olan bu ilişkilerini zedeledik.

Öğretmenlerimizden aldığımız dönüşlerden yola çıkarak rahatça söyleyebilirim ki çocukların dil ve sayısal becerilerinde genel olarak gerileme var. Öğretmenlerimize göre küçük yaşlardaki öğrencilerimizde akılda tutma sorunları çok sıklaşmış durumda. Öğretmenlerimiz aynı konuları farklı zamanlarda birkaç kez anlatmak durumunda kaldı ve MEB, bizim ‘müfredat seyreltilmeli’ ikazımıza ısrarla uymadığı için konuları işlemekte, yetiştirmekte zorluk yaşandı. Bu zorluk halinin başarısızlık hissi yaşayan öğrenci sayısını da artırdığı gözlemleniyor; oysa burada bir başarısızlık varsa yavrularımızda değil MEB’in kendisindedir. Ayrıca öğretmenlerimiz uzaktan eğitim sırasında derse katılamayan ya da katılmayan öğrenciler nedeniyle, derse katılanlarda da bir süre sonra ‘demek ki olmasa da olur’ algısı oluştuğunu söylüyor ve bunun kalıcı olmasından korkuyor.

Küçük çocuklar eşitsizlik hissini çok erken yaşadı. Velilerden gelen geri dönüşler, çocuklardaki bu stresin kendini en çok uyku bozukluğu olarak gösterdiğine işaret ediyor ki bu onların gelişimi açısından da büyük bir olumsuzluk.”