Türkiye Maarif Vakfı’nın yönetici kadroları imam hatip mezunlarından oluşuyor

CHP'li Özçağdaş: “Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın bu hali ile görevini, bağımsız, objektif yapma ihtimali bulunmamaktadır.”

Taylan Gülkanat

Talim Terbiye Kurulu ve Türkiye Maarif Vakfı’nın kadrolarında bulunan isimlerin imam hatip okullarından mezun olduğu gazetemiz tarafından gündeme getirilmişti. Cumhuriyet’in belirlemelerine göre, yeni “maarif müfredatı”nı kabul eden Talim Terbiye Kurulu başkan ve yöneticileri, milli eğitim bakanı gibi imam hatip mezunu kişilerden oluşuyor. Bakanlık bütçesinden yeni bir kararla 5.7 milyar TL ayrılan Türkiye Maarif Vakfı’nı da imam hatipliler yönetiyor. Konuya ilişkin Cumhuriyet’e konuşan CHP Milli Eğitim Bakanlığından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, “Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın bu hali ile görevini, bağımsız, objektif yapma ihtimali bulunmamaktadır” ifadelerini kullandı.

Talim Terbiye Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) en önemli birimi olacak biçimde kurulduğunu anımsatan Özçağdaş, “Talim Terbiye Kurulu, uygulamaya ilişkin kararlarını bakana sunan kurum değil, görüşlerini sunan kurum haline getirilmiştir. Alabildiği tek karar yurtdışında alınmış ilköğretim ve ortaöğretim diplomalarının denkliğiyle sınırlıdır” diye konuştu.

Talim Terbiye Kurulu’nun, 22 yıllık AKP iktidarında eğitim tarihindeki belirleyici rolünü kaybettiğini belirten Özçağdaş, “Okullarımızda hangi derslerin okutulacağına Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın karar vermesi gerekirken 2012 yılında yasa ile ders koyulmuştur. İzlenen politikalar ve kurumun yapısındaki değişikliklerle kadrolaşma ve ders kitapları ve araçları üzerinden yandaşları zengin etme kurumu haline getirilmiştir” dedi.

‘GÖREVİNİ BAĞIMSIZ YAPAMAZ’

Kurul üyeleri ve personelinin, eğitim alanındaki başarılarıyla değil iktidara olan bağlılıklarıyla ve kullanışlı olma özellikleriyle seçildiğini söyleyen Özçağdaş, “Kurulun başkanı dahil her üyesinin imam hatip okulundan mezun olması da bunun bir göstergesidir. Önemli olan elbette burada çalışanların hangi okuldan ya da okullardan mezun oldukları değildir. Bu göreve nasıl bir ilişki ağıyla geldikleri ve yaptıklarıyla ortaya koydukları zihniyettir. Talim Terbiye Kurulu’nun çeşitli alanlarda uzmanlıklara sahip, nitelikli ve bu alanda yapılan çalışmalara objektif olarak katkı sunabilecek kişiler olması gerekir ama bugün görülen tablo, tek bir görüş altında hizmet verebilecek bir yapının oluşturulduğudur” değerlendirmesinde bulundu.

Kurulun üyelerinin anayasanın 42. maddesinde yer alan “Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır” normunu dikkate almayan kişiler olduğunu ifade eden Özçağdaş, “İktidarın bir okul türünü ve mezunlarını, kamuya alımlarda örgütsel bir referans olarak görmesi tamamen politik ve dini duyguların sömürülmesidir. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın bu hali ile görevini, bağımsız, objektif yapma ihtimali bulunmamaktadır. Yeni öğretim programları örneğinde de gördüğümüz üzere Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı ve orada görev yapan kişilerin tek görevi bakanın isteklerine onay vermektir. Bu haliyle, eğitim bilimlerinin gerekleri doğrultusunda karar veren bağımsız bir Talim Terbiye Kurulu’muz bulunmamaktadır” dedi.