Enerji dönüşümü sürecindeyiz
İstanbul Bilgi Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi, Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Füsun Tut Haklıdır, “Dünyada önümüzdeki 5 yıl içerisinde yenilenebilir enerjide güneş enerjisi başta olmak üzere deniz üstü sistemleri, rüzgar, jeotermal, biyokütle ve hibrit enerji sistemlerinin kullanımının artmasını bekliyorum. Özellikle doğrudan bir enerji kaynağı olmasa da taşınabilen ve depolanabilen hidrojenin de yakıt olarak kullanımı artabilir” dedi. Doç. Dr. Haklıdır'ın bu konudaki soruları yanıtları şöyle:
cumhuriyet.com.trTürkiye’nin artan enerji talebini nasıl yorumlarsınız?
Nüfus ve sanayileşmenin artışı ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak dünya genelinde enerji ihtiyacı her yıl biraz daha artıyor. Enerji talebi 2021 yılında % 5.8 artarken pandemi sonrasında 2019’daki talep seviyelerini yaklaşık % 1.3 aşmış gözlenmekte. Dünyadaki tüm gelişmelerden Türkiye de etkilenmekte, ülkemizdeki enerji ihtiyacı da sürekli olarak arttırmakta. 1990'ların başında 15 GWe olan elektrik kurulu gücümüz, 2023'te 105 GWe'ı geçmiş durumda ki, 2035 yılı için 187 GWe'lık bir kurulu gücümüzün olması hedefleniyor. Bu aşamada yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı oldukça önemli. İlaveten küresel olarak bir yeni konu da; ani iklim değişiklerine bağlı uç hava olaylarının sayısının artışı enerji sektörünü zaman zaman beklenin üstünde enerji üretmeye itiyor.
Karadeniz ve Akdeniz’de doğal ve petrol arama çalışmaları, bulunan sonuçlar artan enerji talebini karşılamaya yeter mi?
Dünya olarak bir enerji dönüşümü sürecindeyiz. Paris İklim Anlaşması ve ardından 2019 yılı sonunda yayınlanan Avrupa Yeşil Mutabakatı ve bağlayıcı karbonsuzlaşma hedefleri, yerkürenin ısınmasına dikkat çekilmesi ve karbon emisyonlarının azaltılması konusunda önemli mihenk taşları oldu. Dünyanın en kalabalık ülkeleri olan Hindistan ve Çin de dâhil olmak üzere her ülke 2020 yılı itibarıyla karbonsuzlaşma tarihlerini ortaya koydular. Avrupa'nın 2050 olarak belirttiği tarih, Türkiye için 2053; Çin için 2060 ve Hindistan için 2070'tir. Bu hedefler, hidrokarbon kullanımını asgariye indirmek anlamına geliyor.
Ülke olarak hem Avrupa ile ihracatımızı rekabetçi koşullarda devam ettirebilmek için daha az karbon emisyonu üretmek hem de ülke genelinde elektrik ve ısıtma/soğutma ihtiyacımızı karşılamak durumundayız. Bu da ülkemizde bir süre daha doğalgaz kullanacağız anlamına geliyor. Elektrikli araç alt yapısı yaygınlaşana dek, petrolü hem yakıt hem de hammadde olarak kullanmaya devam edeceğiz dünyada, Türkiye'de de durum böyle. Özellikle Avrupa'daki doğalgaz krizi devam ederken Karadeniz'deki doğalgaz keşiflerinin ülkede 30 yıl üzerinde konut ısıtmasını sağlayacak potansiyelde olduğu belirtiliyor. Bu keşfin ülkenin ekonomisine önemli katkı yapması bekleniyor.
Türkiye'nin yeni enerji kaynaklarına (yenilebilir, sürdürülebilir) yatırımlarını değerlendirir misiniz?
Türkiye yenilenebilir enerji açısından oldukça renkli bir ülkedir. Bulunduğu konum itibarıyla güneş, rüzgar, jeotermal, atıklar ve suyun gücünden faydalanan 2005 yılı sonrası bu yatırımlara özendiren ve düzenlemeleri gerçekleştiren kanunlar ve teşvikler lisanslı yenilenebilir enerji santral kurulumlarının önünü açtı. Gelişen teknolojiyle düşen bazı birim fiyatlar, lisanssız olarak da özellikle güneş enerjisi sistemlerinin yaygınlaşmasını teşvik ediyor. 2030 yılına dek rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, hidroelektrik yatırımlarının yanı sıra; ilk defa olarak dalga enerjisi, deniz üstü rüzgar santralleri, güneş ve rüzgardan oluşan hibrit enerji sistemleri, hidroelektrik santrallerde enerjinin depolanmasını sağlayan özel depolama teknolojisi de teşvikler kapsamına alındı. Halihazırda toplam kurulu gücümüzün yarısını aşan yenilenebilir enerji kurulu gücümüzün 2035'e dek %70'i aşması, bunun karbonsuzlaşma, sürdürülebilir enerji kullanımı, istihdam açısından oldukça önemli olması beklenmektedir. Rüzgar kurulu gücümüz yaklaşık 12 GWe, güneş kurulu gücümüz 10 GWe, hidroelektrik kurulu gücümüz 33 GWe, jeotermal ve biyoenerji kurulu gücümüz 4 GWe'a yakındır.
Özellikle Akdeniz havzasında yer alan ülkeler güneş enerjisine ciddi yatırım gerçekleştiriyor. Türkiye’de sizce güneş enerjisi konusunda nerede yer alıyor?
Türkiye'nin güneş enerjisi potansiyeli güneşli gün sayısının yıl boyunca hatırı sayılır değerde olması nedeniyle yüksektir. Özellikle Ege, Orta Anadolu, güney hatta doğu bölgelerimiz güneş enerjisinden elektrik üretmeye oldukça müsaittir. Ülkemizde halihazırda 9.500 üzeri güneş enerji santrali vardır. Bu santraller güneş panellerinin kullanıldığı fotovoltaik sistemler olup, kurulumu hızla yapılabilen, şahısların da belirli koşullarla rahatça evlerinde kullanabilecekleri enerji üretim sistemleridir. Yeni düzenlemelerde sanayide, belirli metrekareye sahip yaşam alanlarında, tarımda güneş enerji kullanımının da önü açılmıştır. İlaveten güneş enerjisi sistemleri, jeotermal, rüzgar, hidroelektrik santrallerde hibrit olarak kullanabilmekte ve enerjinin daha etkin, kesintisiz sağlanmasına olanak sağlanmaktadır.
Dünyada önümüzdeki 5 yıl içerisinde hangi enerji yatırımlarında artış bekliyorsunuz?
Önümüzdeki 5 yıl içerisinde yenilenebilir enerjide güneş enerjisi başta olmak üzere deniz üstü sistemleri, rüzgar, jeotermal, biyokütle ve hibrit enerji sistemlerinin kullanımının artmasını bekliyorum. Özellikle doğrudan bir enerji kaynağı olmasa da taşınabilen ve depolanabilen hidrojenin de yakıt olarak kullanımı artabilir. Öte yandan dijitalleşmeyle birlikte enerji santrallerinde verimlilik artırıcı yapay zeka temelli işletme teknolojilerinin artmasını bekliyorum. Yenilenebilir enerjide dijitalleşmenin, mikro-şebekelerin, akıllı sistemlerle enerji talep ve tüketimlerinin belirlenmeye başladığı bir sisteme doğru ilerleyeceğimizi düşünüyorum. Elektrikli araçlar için elektrik daha çok yenilenebilir enerjiden, yerinde enerji üretimi yapan sistemlerden elde edilmeye başlanacak. Dalga enerjisinin de elektrik üretimine müdahil olacağını, güneşin tüm sistemlere entegre edilerek daha yaygın kullanılacağını düşünüyorum.