Eğitimde boyutsallık (bilimsel farkındalık) nedir? Bilimsel laikliğe ihtiyaç var

Bugün ülkemizde yeni bir eğitim yaklaşımına ve bilimsel laikliğe ihtiyaç var. Okullarımızdaki ve okul dışındaki eğitim anlayışının yeterli olmadığı, eğitime bakış tarzının laiklikten, dolayısıyla da bilimsellikten uzaklaştığı görülmektedir. Bu konuda pek çok örnek verilebilir.

Üstün Dökmen

Günümüz lise müfredatından evrim konusu çıkarılmıştır. İçinde evrimin bulunmadığı bir biyoloji dersi, ana kolonları kesilmiş binaya benzer. Evrime karşı tavır, bilimsel değil siyasidir, bilimsel laiklik olmamasından beslenir. Geleneksel İslam kültürünün ve Osmanlı’nın evrimle bir sorunu yoktu; İbn-i Haldun’un Mukaddemesi’nde ve İbrahim Hakkı’nın Marifetname’sinde, tekâmül kavramı kapsamında, net bir şekilde evrimden söz edilir. Bugün üniversitelerimizde bile evrimden rahatlıkla söz edilemiyor. Bu durum eğitimde, en azından bazı noktalarda Osmanlı’nın gerisinde kaldığımızın göstergesidir.

FELSEFE EĞİTİMİ

Çok uzun yıllardan bu yana felsefe lisede haftada bir saat okutulan bir ders oldu ancak. Son yıllarda ise felsefe müfredattan iyice ötelendi. Lisede felsefe okutulması bile geç ve gereksiz bir çabaydı. Felsefenin özü olan sorgulama becerisinin öğrencilere ilkokulun başında, hatta anaokulunda kazandırılması gereklidir. İlkokulda, elbette ki Aristo’dan söz edilmez ancak öğrenci, doğadaki ve toplumdaki herhangi bir olaya baktığında, “niçin” sorusunu sormayı alışkanlık haline getirmelidir, ders kitaplarındaki bilgileri ise ezberlemeden veya reddetmeden sorgulayabilmelidir. Felsefenin başlangıcı budur. Boyutsallık, bilimsel farkındalık, bilimsel düşünme şeklini, sadece sorun çözmede veya teknoloji üretmede değil, günlük yaşamın her alanında kullanmayı önerir.* Bilim insanı olan olmayan herkes bunu yapabilmelidir, yapmalıdır. Ahlak konusunda pek çok öğreti var; bunlar ahlakçı yetiştirmeyi değil, ahlaklı olmayı bir yaşam tarzı haline getirmiş insan yetiştirmeyi amaçlar. Boyutsallık da sorgulamayı, merak etmeyi, bilimsel düşünme şeklini bir yaşam tarzı haline getirmeyi amaçlar. Bu şart mıdır? Galiba şarttır, çünkü pek çok kişi bilimle, teknolojiyle uğraşırken veya arabasını tamir etmeye çalışırken bir bilim insanı gibi düşünüyor ancak günlük yaşam içinde bilimden uzaklaşmış bir tavır sergiliyor. Bu duruma birkaç örnek: Günlük yaşamımızda bilim var mı? Var ama yaygın değil. Pek çok aile sarılık olduğu için hastaneye yatırdıkları çocuklarını hemşirelerden alır almaz hemen sarı battaniyeye sarıyorlar. (Burada “Sarı, sarılığı alır” mantığı vardır.) Birçok okumuş kişi çocuğuna nazar boncuğu takıyor, kimi mühendisler evlerinin ön cephesine at nalı asıyorlar. Bence en vahimi, içlerinde üniversite mezunu olanlar dahil pek çok kişi astrolojiye, isim analizlerine inanıyor. Astroloji ve isim analizi, bilimsel geçerlilikleri olmayan, hiçbir bilimsel kanıta dayanmayan, tamamen akıl dışı şeylerdir. Bir insan bir yandan işinde bilimsel yöntemleri ve teknikleri kullanarak bilimle, teknolojiyle uğraşırken bir yandan da astrologlara başvuruyorsa ortada ciddi bir sorun vardır, bu kişi bilimsel bakış tarzını içselleştirememiştir (asimile edememiştir). Burada söz konusu olan çelişkinin ortaya çıkmaması için kişilere küçük yaşlardan başlanarak boyutsallık eğitimi verilmelidir. Dil ve düşünce arasında karşılıklı ilişki vardır; kullandığımız dil düşüncelerimizi yansıtırken aynı anda düşüncelerimizi şekillendirir. İfade şeklimiz zihinlerimizdeki denetim odağımızın içeride veya dışarıda olduğunu gösterir. Denetim odağımızı dışarıda algılamamız kaderci anlayıştır, anneye bağımlı çocuk tavrıdır. Her yılbaşında, “Yeni yıl bize barış, bolluk getirsin” diyenler, kendileri bir şeyler yapmak yerine dış faktörlere umut bağlarlar. Boyutsallıkta iç kaynaklı denetim odağı vardır. Boyutsallık eğitimi almış kişiler, “Barış ve bolluk için ben ne yapabilirim?” diye düşünürler.

BİLİMSEL YÖNTEMLER

İnsanların okullarda bilimsel yöntemleri öğrenmeleri yeterli değildir. Pek çok örnek bize bilimsel yöntemleri öğrenmiş olmanın günlük yaşamda bu yöntemleri kullanmayı zorunlu hale getirmediğini göstermektedir. Bilimsel düşünme tarzını, sorgulamayı, verilere dayanarak akıl yürütmeyi, geribildirimlerden yararlanmayı, hemen her konuda matematiği kullanmayı alışkanlık haline getiren insanlar, giderek ısınan ve kalabalıklaşan bir dünyaya daha rahat uyum sağlayacaklardır. Küçük yaşlarda boyutsallıkla tanışan, bilimsel farkındalıkları yüksek kişiler, başkaları tarafından kendilerine sunulan bilgileri değil, kendi keşfettikleri bilgileri tercih ederler, sunulan bilgileri ise sorgulayıp akıl süzgecinden geçirdikten sonra kullanırlar.

BOYUTSALLIK EĞİTİMİ NASIL OLMALI?

Anaokullarından başlayarak çocuklara sorgulama alışkanlığı kazandırılmalı, zaten meraklı olan çocukların merakları klişe cevaplarla bastırılmamalıdır. Özellikle çocuklara bilime ve akla aykırı şeyleri ayıklama becerisi kazandırılmalıdır. Özellikle öcülerin, perilerin, karakoncolosların v.b. bulunmadığını anlatan masallar, kısa çizgi filmler sunulmalıdır onlara. En az birkaç sihirbazlık gösterisinin arka planı anlatılmalıdır. Sonuç: Bu yazıda günümüzde eğitimin nasıl olması gerektiğini, bilgisayar çağında çocukların nasıl öğrenebileceklerini, çevrim içi eğitimin nasıl geliştirilebileceğini tartışmak isterdim. Ancak ülkemizdeki genel tabloya ve gidişata bakıldığında, maalesef bu konuların şimdilik lüks olduğunu düşünüyorum. Bir özel üniversitede astroloji sertifikası verilirken, liselerde evrim çevrim dışı bırakılmışken bizim, geleceğin eğitimini değil, geçmişin kalıp yargılarından nasıl kurtulacağımızı konuşmamız gereklidir. Bu yüzden boyutsallıktan söz ettim.