Darüşşafaka’nın en minikleri bir haftalık uyum programı ile yatılı yaşama başladı

Darüşşafaka’nın sınavına bu yıl 1865 öğrenci girdi. Sınavı kazanan 49 ilden 155 çocuk, önce aileleriyle birlikte uyum programına katıldı.

cumhuriyet.com.tr

Toprak, Darüşşafaka’nın büyük yeşil kapısından girer girmez, “Burası ne büyükmüş. Ben burada nasıl yaşarım? Sınıfımı nasıl bulurum?” diye düşünmüş. Aydem’e yatakhane labirent gibi gelmiş, “Tam üç kez kayboldum” diyor. 

Uyum programı için okullar açılmadan bir hafta önce aileleriyle birlikte okula gelen Daçka’nın en minikleriyle bir aradayız. Birbirleriyle hemen arkadaş olmuşlar, okulu keşfetmiş ve çok beğenmişler. Ailelerden veda zamanı biraz korkutsa da yeni okullarında yatılı bir yaşama başlamanın heyecanı içindeler.  

Emrah Sevgi, uyum programına Adana’dan annesi ve ağabeyi ile gelmiş. “Sınavı kazandıktan sonra burası iyi bir okul diye düşündüm ve gelmeye karar verdim” diyen Emrah, İstanbul’a gelmeden biraz üzülmüş, biraz ağlamış ama bir günde geçmiş bütün üzüntüsü. Annesi Hatice Sevgi, hem oğlunun iyi bir eğitim alacak olmasından mutlu hem de ayrılık kaygısı içinde. Sevgi, “Emrah ‘Kendimi kara delikte hissediyorum dedi ve bir gün ağladı ama sonra geçti. Ayrılık zor ama Emrah okulda kalma kararını kendisi verdi” diyor. 

MÜZE ÇOK GÜZEL 

Kuzey Kaya, Tokat Niksarlı. Okulu bir yakınlarından öğrendikten sonra çok araştırıp sınava girmeye karar verdiğini söyleyen Kaya, sonucu nasıl öğrendiğini şöyle anlatıyor: 

“Ablamla annem şaka yaparak  ‘Kazanmamışsın’ dediler 

önce. Sonra söylediler 

kazandığımı. Alışverişlerimizi yaptık geldik. Okulda her şeyi beğendim ama müze özellikle çok güzel.”

Ağabeyi, ablası ve babasıyla Ankara’da yaşayan ama Sivaslı olan Erdem Yükseldi, okulun beklentilerini fazlasıyla karşıladığını, öğretmenlerin çok iyi olduğunu söylüyor.

LABİRENT GİBİ 

Sınava Altınoluk’tan katılan, Aydem Güneş Adıgüzel’in okulla ilgili ilk izlenimleri şöyle:

“Öğretmenimin bilgisayarında bazen oyun oynuyorduk. Bilgisayara girince bir baktım kazandığım mesajı gelmiş. O sırada öğretmenim annemle ‘Hangimiz söyleyelim’ diye konuşuyorlarmış, ben öğrenmiştim bile. 

Okula ilk girdiğimde 157. dönem panoları çok ilgimi çekti. Bir de yatakhane labirent gibi olmasaydı çok iyi olurdu, üç kere kayboldum.”

Sakarya’dan gelen Toprak Bat,“1. sınıftan beri Darüşşafaka’da okumak istiyordum, sonunda oldu. Burayı bitirince de hâkim olacağım” diyor.

Diyarbakırlı Zeynep Sena Özbayhan başta biraz üzgün olduğunu ama artık geçtiğini söylüyor. Hatay’dan gelen İclal Altınsöz, annesinin kendisini göndermek istemediğini ama öğretmeniyle birlikte ikna ettiklerini anlatıyor, “Şimdiden bir sürü arkadaşım oldu” diyor. 

11 YAŞINDA NASIL YOLLARIM? 

Erdem’in babası Muzaffer Yükseldi, oğlunun annesinin ölümünden altı ay sonra sınava girdiğini, kazandıktan sonra “11 yaşında bir çocuğu nasıl yollarım?” diye çok dert ettiğini belirterek “Öğretmeni bu okulu anlattı, Darüşşafaka’yı bilen tanıdıklarım Erdem’in kazandığına çok sevindi. Biz de geldik. Erdem origami yapıyor, Japoncaya, Japonya’ya çok meraklı” diye konuşuyor. 

YATILI OKULDA OKUMAK...

Okul genel müdürü Ebru Arpacı, yatılı okulda öğrenim görmenin avantajlarını şöyle sıralıyor: “Çocuklar kendilerini organize etmeyi, ‘şunu şu zaman yapmam gerek, 6.30’da kalkacağım, duşumu yapacağım, yatağımı düzelteceğim, kirli giysim varsa yerine koyacağım’ vb. öğreniyor. Zamanı kullanmayı, kendi başına bir şey başarmayı ve bunun mutluluğunu yaşamayı, paylaşmayı görüyor. Ayakta durmak ve var olmak nedir öğreniyor, yaşamla ilgili beceri geliştiriyor, bencil olmuyorlar, başkalarının duygularına ve 

ihtiyaçlarına duyarlılar. Yatılı okulda çocuklar,  iletişim kurmak, haklarına sahip çıkmak, nazik olmak, görgü kurallarına uymak, kendini korumayı öğrenmek, sorunlarını çözmek gibi becerileri kazanıyorlar.

ÖNCE MEKANLA BAĞ...

Arpacı, uyum programında yapılanları ve ne amaçladıklarını şöyle anlatıyor: 

“Uyum programında üç gün ailelerle birlikte geçiyor, çocuklar terk edilme duygusu yaşamasınlar diye. Aileler, “Bir tek ben çocuğumu buraya bırakmıyorum başka aileler de var” düşüncesiyle rahatlıyor, bu duyguyla nasıl başa çıkacağını öğreniyor ve rahatlıyor. Sonra aynı çalışmayı çocuklarla yapıyoruz. Önce çocuğa mekânla ve öğretmenle bağ kurmasını sağlıyoruz. ‘Bu senin sınıfın, senin tabletin, senin masan’ vb. Önce fiziki bağ kuruluyor sonra duygusal bağa geçiyoruz. Fiziki bağ, duygusal bağ kurmayı güçlendiriyor. Rehber öğretmenler ve psikologların yanı sıra her sınıfın bir öğretmeni var. Sınıf öğretmeni ders dışındaki zamanı da öğrencileriyle birlikte geçiriyor  

Yatakhanelerde de çocuklara yatma zamanında destek olan ‘cici anne’ler var.”

BAĞIŞLA AYAKTAYIZ

Darüşşafaka Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Oğuz Güleç, okulun devletten de herhangi bir kamu kurumundan da mali destek almadığını hatırlatarak “Bağışlarla ayakta duran okulumuzun özellikle son 10-15 yılda giderek büyüyen bir itibarı, olumlu bir imajı var. En güvenilir beş kurumdan biriyiz. Bağışın büyüğü, küçüğü yok, isteyen istediği kadar ve istediği biçimde bağış yapabilir” diyor.