Başarısızlık yok henüz başaramamak var
Beykoz Doğa Okulları Kurucu Temsilcisi Esra Şimşek, sorularımızı yanıtladı:
cumhuriyet.com.tr1) Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına ‘nasıl bir insan’ yetiştirme hedefiyle yola çıktınız?
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına pandemi, deprem ve ekonomik dalgalanmalarla beraber yürüyoruz. Arka arkaya böyle sıralayınca “Ne zor günler!” demeden edemiyor insan. Ancak eğer bir okul lideriyseniz böylesi zor günlerin önemli bir güçlenme dönemi olduğunu da biliyorsunuz. Açıkçası okulumuzda bugünün güçlü, donanımlı, problem çözebilen, iletişime ve ekip çalışmasına uygun bireylerini yetiştirmeye odaklanıyoruz. Çünkü biliyoruz ki bugünün güçlü bireyi bugünün kazananıdır ve geleceğe de hazırdır. Geleceğe insan yetiştirmek gibi büyük cümleler yerine bugüne odaklıyız kısaca. İşte bu mantıkla Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına bugünün güçlü bireyleri üzerinden hazırlanıyoruz diyebiliriz.
Bir IB PYP okulu olarak öğrencilerimizin bütünsel gelişimini desteklemek, merak duygusunu teşvik etmek ve öğrenmeyi anlamlı hale getirmek üzerine kuruyoruz ilkokulumuzdaki yakın ve uzak planlarımızı. Yine ortaokul ve lisemizde de bu bakış açısının devam olarak deneyimi, beceri gelişimini ve ekip çalışmasındaki uyumu önceliyoruz.
2) Temel eğitim felsefeniz nedir?
Beceri temelli eğitim veren bir IB okulu olarak bizim için eğitimin doğası, süreci, amaçları ve idealleri sürdürülebilir bir gelecek için vizyon sahibi, dayanıklı nesiller yetiştirmek üzerine kurulu. 55 dönümlük bir orman arazisine hâkim okulumuzda doğadan alıp, doğada öğrenip, doğaya ve insana sunuyor, her öğrencimizin önce geleceğe ait önemli bir sorumluluğu olduğunu öğretiyoruz. Temel eğitim felsefemizi müfredatımıza çakılı, arkeoloji, ekoloji, binicilik gibi özgün programlarla yaşatıyoruz. Anaokulundan lisemize kadar tüm kademelerimizde yer alan bu özgün derslerimize ek olarak çocuklarımızı bugünün güçlü bireyleri haline getirecek drama ve bilişim gibi derslerle buluşturuyoruz. Yine özellikle lisemizde uyguladığımız tMBA programımızla daha lise seviyesinde girişimciliği, iş dünyasının reflekslerini, toplum için faydalı olmayı ve üretmeyi gündem yapıyoruz. Bizim okulumuz konumu gereği Beykoz’un en ormanlık alanında ve bu nedenle kendi ekosistemi içinde her alanda kendi kendine yetmeyi gayet iyi biliyor. Öğrencilerimiz de aslında bunu öğreniyor her şeyden önce. Büyük sınıflarımız küçük sınıflarımızdan sorumlu mesela. Yine her çocuğumuz süt sağmayı, çiçek dikmeyi, meyve büyütmeyi biliyor. Her insan yaşadığı toprağa benzer ya hani bizim öğrencilerimiz de okulumuza benziyor; hangi dalını tutsan meyve veriyor, hangi rengine baksan göz alıyor. Anlam temelli öğrenmeyi bir standart haline getirdiğimiz için bu bilgi ne işime yarayacak diye hayıflanmıyor öğrencilerimiz. Her öğrendiklerini hayatın içinde bulabiliyorlar. Böyle olunca merkezi sınavları da dert gibi görmüyorlar tabi. Önemli olanın potansiyelini gerçekleştirmek olduğunu her fırsatta dile getiren bir gençlik büyüyor gözümüzün önünde.
Bizim için başarısızlık yok, henüz başaramamak var. Zamanın kıymetini, bir çocuğa, bir gence verilecek zamanın büyük fark yaratabileceğini deneyimlemiş bir eğitim kadrosuna sahibiz. Asla telaşlı değiliz mesela. Arkadan itmek, önden çekmek, sürekli doldurmak değil amacımız. Çocuğun içindekini dışarı çıkarabilmek.
3-Öğrencilerinizin hangi değerleri içselleştirmiş olarak kurumunuzdan mezun olmalarını amaçlıyorsunuz?
En önemsediğimiz şey bilimsel bakış açısına sahip olarak buradan ayrılmaları bize göre. Evrensel değerlere saygılı, dünyaya uyumlanabilen, etik kavramını dolu dolu bilen, farklılıklara saygılı ve mutlaka üretken olmaları için tüm ekip çok çalışıyoruz. Elbet yerel değerlerini iyi bilsin çocuklarımız ama dünya vatandaşı olmak için pek çok kültürle de hemhâl olsunlar istiyoruz. Pek çok kültüre ait bayramı, münazara şansını, başka kültürleri temsil eden sanat dallarını okulumuzda, koridorlarımızda yaşatmayı bu nedenle asla atlamıyoruz. Bakın, değerler temel olarak rol model olarak geliştirilir diyor bilim dünyası. İşte bu kabulün peşinden gidiyoruz. Doğruyu, yanlışı, kapsayıcılığı, dünyaya açık kapılardan bakmayı, eleştirel düşünmeyi, sormayı, sorgulamayı okul ikliminde öğreniyor çocuklar. Bu kabullerin dersi falan olmaz, olmuyor. Yaşamın içinde gelişiyor bu değerler. Ağaca sahip çıkarak kapsayıcılığı, küçüğüne sahip çıkarak liderliği öğreniyorlar. Bayramlarını kutladıkları kültürleri merak ederek sorgulamayı, MUN (Model United Nations) gibi etkinliklerle dünya sorunlarına odaklanmayı ve çözümü için kıymetli olduklarını anlıyorlar. Her öğrencimiz bu ekosistem içinde nasıl yer alması gerektiğini biliyor kısaca. Bu onların, bu dünya için eşsiz birer kıymet olduğunu ama aynı zamanda sahip oldukları sorumluluklarının önemini de ifade ediyor.
“Bu Okul Köy Enstitüsü Gibi…”
Anlatılanlardan, yazılıp çizilenlerden bilirsiniz “Yaşayarak, üreterek öğrenme” ilkesi ekseninde 1940’lı yıllarda kurulan Köy Enstitülerinde dersler hem teori hem pratiğe dayalı idi. Öğrenciler burada ziraat derslerinden teknik ve kültüre kadar birçok alanda ders görüyorlardı. Geleneksel eğitimin yanı sıra becerileri önceleyen bir eğitim de veriliyordu bu okullarda. Nedeni gayet açık; yaptığını, denediğini, işine yarayanı öğreniyor insan. Öğrendiğini hayatına taşıyor.
İşte bu fikri temel almış bir orman okuluyla buluşturacağız bu yazımızda sizi. Beykoz Doğa Kolejinin Kurucu Temsilcisi Esra Şimşek’le okulun 20 yıllık geçmişini ve gelecek hedeflerini konuştuk.
İstanbul’da böyle güzel, böyle yeşil, böyle büyük ve böyle doğal bir okul var mıydı diye sormadan edemedik kampüsünüzü görünce. Hakikaten çok farklı bir okul. Sizin için de heyecan verici olmalı.
Hem de nasıl! Değil İstanbul’da Türkiye’de hatta dünyada böylesine organik bir biçimde eğitimle bütünleşen bir okul olduğunu sanmıyorum. 55 dönümlük orman arazisi içinde, kendine özgü doğası, bu doğaya göre şekillenmiş okul kültürü ve programına çakılı ekoloji, arkeoloji, binicilik gibi dersleriyle okulumuz tam bir deneyim okulu. Bu okulda şuraya çiçek dikelim, şuraya bir tavus kuşu alıp koyalım falan denmiyor. Çünkü burası zaten 20 yıldır sınırlarını ağaçların belirlediği, kurallarını doğanın koyduğu ve her çocuğun kendini ait hissettiği bir okul.
Böyle anlatınca çok güzel ama bu okulda dersler yok mu?
En çok hayatın kendisi öğretir diye cevaplarım bu soruyu ve böyle bir bakış açısıyla hazırlanmış uluslararası bir program olan IB (International Bacalorya) okulu olduğumuzu da hemen eklerim. Başkası da olamazdı zaten. Öğrencilerin aktif, meraklı, sorgulayan ve anlamlı bir şekilde öğrenmelerini amaçlayan IB PYP programı öğrencilerimize güçlü bir temel sağlamanın yanı sıra, onların öğrenmeye karşı pozitif bir tutum geliştirmesini ve yaşam boyu öğrenme becerileri kazanmalarını hedefliyor. Bu amaç ve hedefler de bizim gibi ormanla iç içe bir okulda “hayatın ta kendisi” oluyor. Değişen sınav soru biçimleriyle beraber, eğitimde bu farkındalığı yakalamanın akademik başarımızı desteklediğini sonuçlarımızdan da görüyoruz. Zaten aslında olay her öğrenenin, öğrenme sorumluluğunu üzerine almayı becerebilmesi. Beceri temelli anlayışımız bu anlamda elimizi güçlendiriyor ve en baştan itibaren önce kendine daha sonra da yaşadığı çevreye ait sorunları çözmeyi öğreniyor öğrencilerimiz. Bugün sorun çözen, sorumluluğunu bilen her birey güçlüdür ve geleceğe de hazırdır. Çünkü hayatın sınavı, soruları bugünden seçiyor ve soruyor.
Anaokulundan lise sona kadar her kademede öğrenci var kampüsünüzde. Derslerle orman alanı nasıl buluşuyor peki?
Anaokulu, ilkokul ve ortaokulumuzda az önce de belirttiğim gibi programımıza yerleşen derslerimiz çocuklarımızı yeşil içinde ağırlıyor. Ekoloji dersinde aynen eskilerin “Köy Enstitüsü” gibi hem teknik hem de kültüre ait bilgiye maruz kalıyor çocuklarımız. Ekoloji sınıfımızda salça, turşu ya da reçel de yapılıyor, kelebek de inceleniyor. Arkeoloji dersimizin temeli sorgulamaya, karşılaştırmaya ve meraka dayalı. Bazen ormanda bir araştırmacı bazen kazı alanında bir kâşif olabiliyor evlatlar. Yine binicilik derslerimizde hem at binmeyi öğreniyor hem de denge, uyum ve yönetmek gibi becerileri geliştiriyorlar. Tabii en mühimi de bir canlıyla yan yana yapılan nadide bir sporu hayat standartlarına ekleyebiliyor olmaları. Ayrıca bazı derslerde bütünleşik yaklaşımı kullanıyoruz. Mesela haftada 14 saat olan İngilizce derslerimizin bir kısmını yine orman yürüyüşlerinde bitkilerden, parkurdan, hayvanlardan bahsederek yapabiliyor çocuklarımız. Bunların dışında tüm kademede öğrencilerimizin severek kullandığı açık dersliklerimiz var. Matematik dersi için çok tercih edilen “Pi Sınıfı”, Türkçe ve Sosyal Bilgiler gibi münazaraya açık derslerde çokça kullandığımız “Vietnam Çadırı”, Fen Bilimleri derslerinin vazgeçilmezi “Değirmen Dersliği” bunlardan bazıları. Satranç derslerimizin merkezi kalemiz, öğrencilerimizin kimi zaman ekmek yaptığı kimi zaman kutlamalara katıldığı kümbet alanımız ve her yıl iki defa, gece konaklama dahil kullanılan kamp alanımız da en çok sevilen yerlerden. Liselilerimizin enerjilerini savurdukları çim sahamız, basketbol ve tenis kortu alanlarımız, en çok ortaokul öğrencilerimizin tercih ettiği kütüphanemiz de okulumuzun imzası gibi. Bir de şahsen benim en sevdiğim programlardan biri olan Drama derslerimiz var. Burada IB PYP kapsamında işlenen üniteyle örtüşen içeriklerle çocuklarımızın yaratıcılıkları destekleniyor. Büyük tören salonumuz, koridorlarımız, giriş fuayemiz hep sanat için kullanılıyor. Bazen keman çalışan bir çocuk bazen resim yapan bir genç ya da haftanın konseptini duvara giydiren bir öğrenci ve öğretmen ikilisi görebilirsiniz buralarda. Tüm bu yaşam alanları ile birlikte öğrenme yolculuğu sınıf duvarlarının dışına taşıyor. Kısaca yapacak, deneyecek, çalışacak, öğrenecek çocuklar ve bu görev onların. Biz sadece rehber, koç, danışman veya bir çeşit mentoruz. Okul evlatların ana vatanı!
Öğrencilerinizin yabancı dil düzeyleri nasıl?
Bakın yabancı dil öğretilmez, edindirilir diyoruz malum. Buradaki temel vurgu yabancı dilin kazanılacak bir alan olarak görülmesi. Uluslararası öğretmenlerimizin desteğini alarak, öğrencilerimizi teneffüslerde İngilizce konuşmak zorunda bırakmamız hedefe ulaşmamız konusunda bizi hayli hızlandırdı. Anaokulumuzda sınıflarda sürekli bulunan uluslararası öğretmenlerimiz, ilkokul ve ortaokulumuzda arttırılmış yabancı dil ders saatlerimiz ve lisede hazırlık sınıfına gerek kalmayacak biçimde okul yaşantısı içine sokulmuş İngilizce kullanımımızla birlikte yerleşen yabancı dil politikamızı destekler biçimde programımıza yerleştirdiğimiz seçmeli yabancı dillerle de çocuklarımızın değişik dillere ait kültürel unsurların farkına varmalarını sağlıyoruz.
Velileriniz okulun bu kadar hareketli bir alan olmasından memnun mu?
Evet yaşı, sınıfı kaç olursa olsun çocuklarımızın üstü başı biraz kirli olabiliyor. Ancak biliyoruz ki buradaki her leke bir anıya ve bir öğrenmeye vesile. Bu anlamda daha ilk günden anne ve babayla el sıkışıyoruz. “Bu yol onların, biz ve siz sadece eşlik ediyoruz çocuklarımıza.” Diyoruz ailelere. 20 yıllık bir birikim ve eşsiz orman yaşam alanı tam da bu aşamada dile geliyor adeta. Okulumuzda kabul görmüş bu iklimde önemli bir paydaş olarak konumlanan ailelerimiz sık sık okulda; etkinliklerde ve iş birliklerinde yer alıyorlar. Taşın altındaki tüm eller çok memnun bu süreçten bence.