“Anayasa iptal ediyor, gelip tekrar yetki istiyorsunuz”

CHP Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Dr. Murat Emir, Öğretmenlik Mesleği Kanun Teklifi komisyon görüşmelerinde “hazırlık eğitimi” adı altında iktidarın atanmayan öğretmenlerin sorununu çözmek yerine kazanılmış haklarının tek adamın kararına bağlanacağını söyledi.

ANKARA / Cumhuriyet

CHP'li Emir komisyon görüşmelerinde şu ifadeleri kullandı: “YÖK'e verilmiş bir yetkinin sonrasında Millî Eğitim Bakanlığına devri Anayasa'ya aykırıdır. Öğretmen yetiştirme sistemimizde öğretmen adayı öğretmen yetiştiren yükseköğretim programlarını seçen, öğretmen ise programlardan mezun olanlardır. Bugüne kadar, kurulu sistemde eğitim fakültelerine devam eden ve bunu bitiren öğretmenlerimiz öğretmen adayı oluyorlardı ve bu kişiler öğretmen olmaya hak kazanıyorlardı. Oysa şimdi yepyeni bir kavram üretiliyor, "hazırlık eğitimi" deniyor ve sonrasında da bu yolla da yepyeni bir baraj konuyor gençlerimizin önüne. Âdeta 1 milyon atanmayan öğretmeni bir anda yok ediyorsunuz, bu çok büyük bir sihirbazlık.

 

FAKÜLTE BİTİRMİŞ ÖĞRETMENLERİ NEYE GÖRE TEKRAR EĞİTİMİ GEÇMİŞ SAYACAKSINIZ?

Atanmayan öğretmenler bitiyor çünkü eğitim fakültesi mezunlarına artık "öğretmen adayı" demiyorsunuz, "Biz bunları bir şekilde hazırlık eğitimine alacağız, hazırlık eğitimini geçebilirlerse biz bunlara 'öğretmen adayı' diyeceğiz" diyorsunuz. Bu hazırlık eğitiminden ne anladığınızı, bu hazırlık eğitimine öğrencileri nasıl alacağınızı, hangi objektif kriterlerle kabul edeceğinizi ve hangi öğrencilerin hangi objektif kriterlerle bu eğitimi geçmiş sayacağınızı söylemediğiniz için tamamen keyfî, bir hukuk devletinde olmayacak kadar idareye geniş yetkiler tanıyan ve en nihayetinde de Anayasa'nın ilga edildiği bir maddeyle karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Yine, 13'üncü maddesinde, bakınız, Bakan 5 kişilik bir disiplin kurulu -birçok kanunda görüyoruz ve Anayasa Mahkemesi bunları iptal ediyor- oluşturuyor.

 

ÖĞRETMENİN SÖZLEŞMELİSİ OLMAZ

Aynı şekilde, bakınız, 15'inci maddede bir "sözleşmeli öğretmen" kavramı var. Sözleşmeli öğretmen, ülkemizde eğitimin ağır bir yarasıdır, çok önemli bir sorundur. Öğretmenin sözleşmelisi olmaz. Öğretmen kamu görevi yapıyor Anayasa'mıza göre. Bakınız, diyor ki Anayasa 128: "Devletin, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür."

 

ANAYASA İPTAL EDİYOR, GELİP TEKRAR YETKİ İSTİYORSUNUZ

Kanun teklifinin 22'nci maddesinde yine Anayasa'nın 2'nci maddesine yani hukuk devleti ilkesine açık bir aykırılık var. "Yurt içi veya yurt dışında, yerli veya yabancı kurum ve kuruluşlarla veya başka ülkelerle iş birliği anlaşması çerçevesinde kurulan ve ulusal veya uluslararası proje yürüten okul ve kurumlara, Bakan onayı ile özel program ve proje uygulayan okul ve kurum olarak seçilenler ile Bakan onayıyla doğrudan Bakanlık merkez teşkilatına bağlanan kurumlara yapılacak öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri Bakan tarafından yapılır." diyor. Daha önce iptal edilen kanunda bizim ısrarla karşı çıktığımız, Türkiye'nin ayağa kalktığı proje okulları getirdiniz. Proje okullarda yer alan öğretmenleri, yöneticileri atama keyfiyetini Bakana bıraktınız. Türkiye'de herkes ayağa kalktı, eğitimin bütün tarafları ayağa kalktı, dinlemediniz ama bunlar iptal edildi. Şimdi, tekrar dönüyorsunuz, bu kadar geniş yetkiyi Bakana veriyorsunuz.

 

ATATÜRK, LAİK DEVLET İLKESİ, ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİ YOK SAYILIYOR

Sayın Bakan, bu kadar yetki kullanmaya niye meraklısınız? Siz Millî Eğitim Bakanlığında hangi kadrolaşmanın peşindesiniz ve özellikle Türkiye'ye dayattığınız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ki o ismi söylemekten bile bence biraz, bizim değil ama sizlerin yüzünün kızarması lazım çünkü en nihayetinde AKP'nin seçim propagandası malzemesiydi. AKP'nin bir seçim propagandası malzemesi, seçim sloganı olarak kullandığı bir sözü getirip de eğitim gibi objektif, tarafsız, eşit, çağdaş ve gençlerimizi geleceğe hazırlayacak bütün nitelikleri taşıması gereken önemli bir hayati konuda getirip AKP'nin seçim sloganını başlık yaparsanız bu gerçekten hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği ve vicdanı olan AKP'lilerin de önüne bakacağı bir durumdur ama o maarif modelinin içine baktığımızda, Türkiye'de özellikle laik devlet ilkesinin unutulduğunu, çağdaş eğitimin unutulduğunu, Atatürk'ün unutulduğunu, Atatürk devrimlerinin unutulduğunu açıkça görüyoruz.

 

KANUNSUZ GENİŞ YETKİ

Dolayısıyla, bu kafadaki bir Millî Eğitim Bakanına böylesine yetkilerin verilmesinin kafalarına göre olan bir toplum modeli, kafalarına göre bir eğitim modeli, hayallerindeki, özellikle tedrisatından geçtikleri malum o "Yunan kazansaydı." diyenlerin veya Atatürk'ü ve Kurtuluş Mücadelemizi bir türlü benimseyemeyenlerin görüşlerine katılacak bir biçimde o örümcek tutmuş kafalarındaki o ideolojik saplantılarını gençlerimize empoze etmek üzere bir eğitim modeli dayatan Bakanın bunca yetkiyi ne tür atamalar için, kimleri bir yerlere getirmek için kullanacağını da elbette biliyoruz ama burada tekrar ifade etmek isterim ki hangi Bakana verirseniz verin, Bakanın kişiliğinden, tutumundan bağımsız olarak bir idari makama böylesine kanunsuz, geniş yetkiyi vermeyi asla doğru bulmuyoruz.

 

HANGİ ÖLÇÜTE GÖRE ÖĞRETMENE MESLEĞİNİ YAPMA DİYECEKSİNİZ

34'üncü maddede "Bakanlık müfettişi veya eğitim müfettişinin denetim ve incelemesi sonucunda" diyorsunuz, öğretmenlik mesleği yeterlilikleri çerçevesinde görevini yerine getirmede yetersiz tespit edildiğinde bu öğretmenimizi bir daha teftiş ediyorsunuz, 2 defa yetersizlik tespit edersek de diyorsunuz ki: "Genel idari hizmetler sınıfına aktaracağız." Bunu neye göre yapacaksınız? Nasıl denetleyecek, hangi ölçütlere göre denetleyecek, nasıl sonuçlandıracak, hangi kriterleri kullanacak belli değil. Ve bu kişinin görev yeri değiştirilecek, eğitimden çekilecek bu kişi. Bakın, çok net bir karar veriyor, bir öğretmene "Sen artık öğretmenlik yapamazsın." diyor, "Sen sınıfa giremezsin." "Senin çocuklarla, gençlerle, öğrencilerle yan yana gelmen bu ülke için olumsuzdur, olamaz." diyor. Bir hukuk devletinde böylesine geniş bir yetki, bir kişinin bütün kariyeriyle oynayabilecek bir yetki bir idari makama verilebilir mi? Böyle bir yasaya "ölçülü, yerinde, hukuka uygun, sınırları belirli bir yetki kullanılıyor" denilebilir mi? Bakın, tekrar ediyorum, bu olacak şey değil. Bu yanlıştan dönün. Bu "Biz bizimkileri bir atayalım, geride bir şeyler kaldıysa onları da hemen temizleyiverelim." yasasıdır bu, başka bir şey değil.