Türkiye'nin, Rusya'ya uygulanan yaptırımlardaki durumu

Rusya’ya yönelik uygulanan yaptırımlara henüz katılmayan Türkiye'nin bu süreçte nasıl hareket edeceği ve Batı'nın Türkiye üzerinde bu durumu bir baskı aracı olarak kullanıp kullanmayacağı merak konusu olmaya devam ediyor.

Hüseyin Hayatsever

Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın ardından ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına katılmayan Türkiye’nin bu tutumunu ne kadar sürdürebileceği ve Batı’nın bu durumu Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıp kullanmayacağı tartışmaları sürüyor.

Son olarak 22 Mart’ta Ankara’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşen Hollanda Başbakanı Mark Rutte, “Türkiye, Birleşmiş Milletler yaptırımlarını uyguluyor. Türkiye’nin burada coğrafi konumu sebebiyle, ayrıca Suriye’deki angajmanı sebebiyle de özel bir konumu var. Tüm yaptırımları uygulamasını arzularız ama diplomatik rolünü oynamasından da ziyadesiyle memnunuz” ifadelerini kullandı. Konuyla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erhan Akdemir, AB ülkelerinin Rusya’ya karşılıklı bağımlılık ilişkisi içinde olduğuna dikkat çekerek, “Bu bağımlılık, ekonomi, enerji, siyasi alanlarda var. Putin’in bu savaşı devam ettirme isteği en fazla Rusya’yı yoracak. O nedenle Rusya bu savaşı bitirene kadar Türkiye açısından en akılcı politika halihazırda takip edilen dengenin bozulmamasıdır” dedi. 

"AB’NİN DE İŞİNE GELİYOR"

AB’nin Türkiye’yi, krizi en az zararla atlatmalarını sağlayabilecek bir aktör olarak gördüğünü belirten Akdemir, “Türkiye, hem Rusya hem de Ukrayna’yla aynı düzeyde diyalog kurabilen tek ülke gibi görülüyor. Bunu da hem Rusya’yı kışkırtmadan hem Ukrayna’yı dışlamadan yapabiliyor. Avrupa istese de Türkiye’ye ‘Yaptırımlara uy’ diyemiyor. Bu durum, AB’nin de işine geliyor. Onların böyle bir dış politika yürütmesi mümkün değil. Avrupa, Moskova nezdinde dengeli ilişkileri olan Ankara’yı kullanarak bu krizi en az hasarla atlatmayı amaçlıyor. AB’nin, NATO’nun ve Batı ittifakının Türkiye’yi yaptırımlara uyması konusunda sıkıştırması olası görünmüyor. Türkiye’yi daha çok bu krizde bir arabulucu olarak kullanmak istiyorlar. Bu durum, Avrupa ile ilişkileri bozulan Türkiye’ye bu ilişkileri düzeltmeyi sağlayacak bir oyun alanını kullanma olanağı sağlıyor. Rusya’nın savaşı ne kadar sürdürebileceğini Türkiye önceden çözebilirse eli daha da rahat olur, o zaman hiçbir yaptırıma katılmadan bu krizi atlatmış olur” ifadelerini kullandı.

"DEMOKRASİ" EŞİĞİ

Türkiye’nin dış politikada yaşadığı sıkışmışlıktan bir çıkış yolu bulduğunu vurgulayan Akdemir, son olarak “Türkiye, krizi kullanarak Batı’yla sorunlu olan ilişkisini daha diyaloğa açık hale getirebildi. Savaşın barışa taşınmasında da bir rolü olursa bu, Türkiye’yi güçlü bir konuma getirebilir. AB karşısında da eli güçlenir. Fakat Türkiye-AB ilişkisinde başka bir aşamaya geçilebilmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı meselesiyle yakından bağlantılı. Bu yolun ne kadar sağlıklı gidebileceği Türkiye’nin elinde. Ankara, yeniden AB yoluna girecekse eninde sonunda bu iş Türkiye’deki demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, insan hakları meselesine gelecek” değerlendirmesini yaptı.