'Spermageddon' bilim dünyasını karıştırdı: Küresel üreme krizi kapıda mı?
Yeni bir araştırmanın “spermageddon” (sperm kıyameti) korkularının abartılmış olabileceğini öne sürmesinin ardından düşen sperm sayıları üzerine bir tartışma patlak verdi.
Dış Haberler Servisiİsrail'deki araştırmacılar, son 40 yılda ortalama sperm sayısının yarıdan fazla azalmış olabileceğini öne sürerken, son araştırmalar küresel bir üreme krizinin kapıda olabileceğini gösterdi.
Ancak, Danimarka'daki donör adaylarının sperm sayıları üzerinde yapılan bir analizin altı yıllık bir süre zarfında önemli bir değişiklik olmadığını ortaya koymasının ardından anlaşmazlık tohumları ekildi.
Manchester Üniversitesi'nden çalışma yazarı Prof. Allan Pacey, “Bunun dünyayı temsil edip etmediği konusunda yorum yapamam, ancak bu popülasyonda, bu konumda, gerçekten bir düşüş olduğuna dair kanıt yok” dedi.
6 BİN 758 SPERM ANALİZ EDİLDİ
Human Reproduction dergisinde yazan Manchester Üniversitesi, Kanada Kingston'daki Queen's Üniversitesi ve Danimarka'daki Cryos International sperm bankası araştırmacıları, Danimarka'daki 6 bin 758 potansiyel sperm donörünün örneklerinden 2017 başları ile 2022 sonları arasında toplanan verileri analiz etti.
Tüm erkeklerin yaşları 18 ila 45 arasındaydı ve örnekler bilgisayar sistemleri kullanılarak analiz edildi.
Sonuçlar, ortalama sperm konsantrasyonu ve toplam sperm sayısının altı yıllık dönem boyunca değişmekle birlikte, net bir model olmadığını gösterdi.
Bununla birlikte, ekip 2019 ve 2022 yılları arasında sperm kalitesinde bir düşüş olduğunu, yüzebilen hareketli spermlerin ortalama konsantrasyonunun %16, toplam sayının ise %22 oranında azaldığını tespit ettiler..
Ekip, 2019 ile 2022 yılları arasında en az sekiz bağışta bulunanlar da dahil olmak üzere, yalnızca donör olarak kabul edilen erkeklerden alınan örneklere baktığında kalitede bir düşüş olduğu doğrulandı.
Pacey, “Bazılarının (sperm) kalitesi arttı, bazılarının kalitesi bu süre zarfında düştü, ancak yukarıdan daha fazlası düştü” dedi.
“COVİD-19 PANDEMİSİ ROL OYNAMIŞ OLABİLİR”
Ekip, Covid-19 pandemisinin düşüşte bir rol oynamış olabileceğini öne sürerek, karantinaların çalışma düzeninde, diyette ve fiziksel aktivite seviyelerinde sperm hareketliliğini etkileyebilecek faktörlerde değişikliklere yol açmış olabileceğini belirtti.
Ancak Pacey, Danimarka'da enfeksiyon oranlarının yüksek olmaması ve Covid-19'un sperm kalitesini yalnızca geçici olarak etkilemesi nedeniyle düşüşün virüsün kendisinden kaynaklanmasının olası olmadığını belirterek, “(İsrailli ekibin modellediği) çalışma, soruyu yanıtlamak için asla tasarlanmamış makalelerden alınan ortalama verilerdir” ifadelerini kullandı.
İtalya'daki bir ekip tarafından geçen yıl yayınlanan ayrı bir inceleme ve meta analiz, ABD ve seçilmiş batı Avrupa ülkelerinde sperm konsantrasyonunda önemli bir eğilim olmadığını gösterdi.
Kudüs'teki İbrani Üniversitesi'nden Prof Hagai Levine, ekibinin çalışmasına yönelik eleştirilere karşı çıkarak, “Sperm konsantrasyonu ve toplam sperm sayısındaki küresel uzun vadeli eğilimleri incelemek için iki sistematik inceleme ve meta analiz gerçekleştirdik. Mevcut çalışmanın bu soruyla hiçbir ilgisi yoktur. Tek bir ülkede, kısa bir zaman diliminde ve potansiyel olarak önyargılı bir popülasyonda gerçekleştirilmiştir” diye konuştu.
Erkek üreme sağlığı uzmanı ve Edinburgh Üniversitesi'nde profesör olan ve çalışmaların hiçbirinde yer almayan Richard Sharpe, yeni çalışmanın sperm sayılarına anlamlı bir ışık tutmak için çok kısa bir dönemi kapsadığını söyledi.
Danimarkalı araştırmacılar tarafından daha önce yapılan ve 1996 ile 2010 yılları arasında meni kalitesinde bir düşüşe dair kanıt bulunmadığını gösteren bir çalışmanın da endişeleri gidermediği kaydedildi.
“YENİ BULGU ENDİŞELERİ ARTIRDI”
“(Çalışma) yorumu, hasarın çoktan verildiği ve Danimarkalı erkeklerin sperm sayılarının tüm zamanların en düşük seviyesinde olduğu ve bunun da yardımla üremeye giderek daha fazla başvurmalarına yansıdığı yönündeydi” diyen Sharpe, erkek doğurganlığı için önemli bir ölçüt olan hareketli sperm sayısındaki düşüşe ilişkin yeni bulgunun endişeleri artırdığını da sözlerine ekledi.
Bu çalışmada yer alan Danimarka'daki Syddansk Üniversitesi'nden Prof Tina Kold Jensen, hem meta-analizlerin hem de yeni çalışmanın potansiyel dezavantajları olduğunu belirterek “Bence hiçbir zaman tam gerçeği bulamayacağız. Ama denemeye devam etmeliyiz, çünkü bu çok önemli” dedi.