Rumlar, Doğu Akdeniz’de kilit aktör olma peşinde
Ankara, Kıbrıs sorununda iki devletli çözüm için hâlâ umut olduğunu savunurken Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ayak diretmekte ısrarcı. TEPAV dış politika program direktörü Gülru Gezer’e göre Ankara daha çok diplomatik girişimde bulunarak Ada’daki gerçekliği Avrupa Birliği (AB) ve ABD’ye ısrarla anlatmalı. GKRY ise Gazze savaşıyla birlikte, ‘İsrail ile ilişkileri geliştirerek Doğu Akdeniz’de kilit aktör olma’ siyaseti güdüyor.
Doğa ÖztürkÖnceki gün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC), KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile ortak basın açıklaması gerçekleştiren Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, iki devletli çözüm için umutlu olduğunu söyledi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) vatandaşlarına ve siyasi liderlerine çağrı yapan Fidan, kendilerini ‘cesur’ olmaya davet etti. Fidan’ın KKTC’de temaslarda bulunduğu esnada gerçekleşen Yunanistan-GKRY-Mısır üçlü zirvesinden ise Ankara ile ters düşen sonuçlar çıktı. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis zirve sonrasında, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin her zaman Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararları çerçevesinde adil ve sürdürülebilir bir çözüm bulma çabalarına desteğimizi teyit ettik. Kıbrıs’a yönelik böyle bir çözümün, özellikle bu çalkantılı dönemde tüm Doğu Akdeniz’de benzeri görülmemiş siyasi istikrar ve ekonomik refah yaratacağını vurgulamak önemlidir” ifadelerini kullandı. Rum Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ise ‘her ülkenin deniz alanları ve orada bulunan kaynaklar üzerindeki egemenlik ve egemenlik haklarının kullanılması, uluslararası hukuk ve ilgili deniz hukuku sözleşmesine bağlılımız konusunda net ortak yaklaşımımızı not ediyorum” açıklamasında bulundu.
‘ANLAŞMALAR İHLAL EDİLİYOR’
Doğu Akdeniz gündemine ve Fidan’ın KKTC mesajlarına ilişkin gazetemiz Cumhuriyet’e değerlendirmede bulunan Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) dış politika program direktörü emekli diplomat Gülru Gezer, onlarca yıldır süren müzakere turlarından hiçbir sonuç alınamadığını anımsatarak Rum tarafının masada her zaman ‘yapıcıymış’ gibi görünüp çözümsüzlük üzerinden bir siyaset izlediğini ancak müzakerelerin bu sebeple tıkandığını söyledi. ‘İki devletli çözümden başka yol yok’ diyen Gezer, “BM himayesinde bir görüşme ya da toplumdaki iki kesim arasında bir anlaşma sağlandığı taktirde, bu ancak egemen eşit ve eşit uluslararası statü çerçevesinin tescili ile mümkün olabilir. Bunun haricinde bir şeyi tekrar konuşmanın hiçbir anlamı yoktur” ifadelerini kullandı. GKRY’nin Gazze’deki savaşla birlikte Ortadoğu’da ve Doğu Akdeniz’de kendini ‘vazgeçilmez’ bir şekilde konumlandırma siyaseti izlediğine işaret eden Gezer, “GKRY, hem kendini Batı’ya kullandırarak hem de İsrail ile ilişkileri geliştirerek Doğu Akdeniz’de kilit aktör olma siyaseti güdüyor. Bunu yaparken de aslında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tüm kurucu anlaşmalarını ihlal ediyor, tüm kararları tek taraflı alıyor. ABD ile yapılan savunma işbirliği anlaşması başta olmak üzere Batı ile yapılan genel anlaşmaların hepsi aslında hem kurucu anlaşmalara hem de uluslararası hukuka aykırı bir şekilde gerçekleşiyor” ifadelerini kullandı.
DAHA ÇOK DİPLOMATİK GİRİŞİM
Tüm bunlara karşın GKRY’nin hamlelerinin Suriye’de Beşşar Esad yönetiminin devrilmesiyle birlikte belirli bir ölçüde bozguna uğratıldığını kaydeden Gezer, Doğu Akdeniz’de denklemin değiştiğini belirtti. Gezer, “Türkiye’nin Suriye ile münhasır ekonomik bölge anlaşması da dahil olmak üzere savunma sanayi alanında bazı anlaşmalar yapması söz konusu. Bunlar tabi GKRY’nin son dönemde tek yanlı olarak atmaya çalıştığı adımları sekteye uğratacak niteliktedir ve bu yüzden paniğe sebep olmuştur. Türkiye ve KKTC her zaman diyalogdan yana oldu. Önümüzdeki mart ayında yapılacak BM himayesindeki toplantıda da yine Türk tarafı yapıcı bir tutum sergileyecektir ancak Ada’daki gerçekliğin hem GKRY hem de Yunanistan tarafından anlaşılması gerekir. Uluslararası toplumun da bu gerçekliğe destek vermesi gerekir” değerlendirmesinde bulundu. KKTC’nin tanınması yönünde Türk Devletleri Teşkilatı’nın bazı adımları olduğunu anımsatan Gezer, Batı perspektifinden bakıldığında ise yakın zamanda KKTC’nin tanınmasının mümkün olmadığını söyledi. GKRY ve Yunanistan’ın AB üyesi olduğu gerçeği sebebiyle AB’nin konuya tarafsız bakabilmesinin mümkün olmadığını bildiren Gezer, Türkiye’nin AB müzakere sürecinin donmasının etkenlerinden birisinin bu olduğuna vurguladı. Gezer, “Ancak bu demek değildir ki hiçbir şekilde diplomatik girişimler yapılmasın... Aksine daha çok diplomatik girişim yapılarak Ada’daki gerçekliğin AB’ye de ABD’ye de ısrarla anlatılması gerek. Çünkü bu çözümün de ilelebet sürmesi mümkün değildir. AB’nin de bu gerçekliği kabul edecek şekilde bir tutum benimsemesi Türkiye’yi de kaybetmemek açısından önemlidir. Ancak bunlar bugünden yarına olacak şeyler değil” değerlendirmesinde bulundu