Putin, Ukrayna ve Sovyetler Birliği

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın aktif aşaması, 17. gününde.

Deniz Berktay

Hatırlayacağımız üzere, Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin, 24 Şubat sabahı Ukrayna’ya harekâtı başlattığını açıklamasından iki gün önce, 21 Şubat’ı 22 Şubat’a bağlayan gece, Ukrayna’nın Donbas bölgesinde ayrılıkçıların kurduğu “Donetsk Halk Cumhuriyeti” ve “Luhansk Halk Cumhuriyeti” adlı oluşumları bağımsız devlet olarak tanıdığını açıklamıştı. Bu kararını açıkladığı konuşmasında Putin, dakikalarca tarihten örnekler vermiş, kendi siyasi görüşlerini tarihe dayandırmaya çalışmıştı. Bunlardan belki de en dikkat çekici olanı, Putin’in uzun uzun Sovyet devrimini eleştirmesiydi. Putin’in “Sovyetler Birliği’nin yıkılması, 20. yüzyılın en büyük trajedisidir” sözü, akıllardadır. O halde, Putin, neden zamanını Sovyet Devrimi’ne sövmeye ayırdı? 

MUHAFAZAKÂR İŞBİRLİĞİ

Bunun birkaç nedeni var: Birincisi, Putin, Rusya’daki muhafazakâr kesime yakın ve Putin yönetimi, 2004’ten bu yana, muhafazakârlığa dayanan bir resmi ideoloji oluşturmaya çalışıyor. Bu konuda en yoğun işbirliği yaptıkları yerlerden biri de Rus Ortodoks Kilisesi. Bu çevrelere göre Çarlık Rusyası, 1. Dünya Savaşı’nda galip gelmek üzereyken, Lenin ve arkadaşları, Alman desteğiyle devrim örgütleyerek, Rusya’nın savaştan çekilmesine, din karşıtı bir düzenin kurulmasına, Almanya ve müttefikleriyle (Osmanlı da dahil) teslimiyetçi bir barış yaparak Rusya’nın pek çok yeri kaybetmesine neden olmuşlar. (Putin de konuşmasında, Polonya ve Finlandiya’nın bağımsız olduğu, Osmanlı Devleti’nin de Kars-Ardahan ve Batum’u geri aldığı Brest Litovsk Anlaşması’nı eleştirdi, üstü örtülü ifadeyle.) Ayrıca, Putin ve Rus muhafazakârları, Sovyetler Birliği’nin federasyon şeklinde kurulmasını ve Sovyetler Birliği’nin kurucu cumhuriyetlerine toprak verilmiş olmasını eleştiriyor. 

Çünkü, o dönemde federasyonun iç sınırları olarak çizilen sınırlar, 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, uluslararası sınırlar haline gelecek ve Sovyetler Birliği zamanında Sovyet Ukraynası’na bırakılmış olan Kırım, Odessa, Harkov gibi şehirler, Ukrayna’da kalacaktı. O nedenle, bu çevreler, Sovyet devriminin lideri Lenin’e ateş püskürür. Gelgelelim, aynı çevreler, bütün muhafazakârlıklarına rağmen, 1930’larda dini kurumlara baskı yapan Sovyet lideri Stalin’e övgüler düzerler. Çünkü onlara göre Stalin, “devrimci karışıklığa” son vermiş ve yeni bir devlet düzeni kurmuştur. Ayrıca, Sovyet Orduları’nın Berlin’i ele geçirmesiyle, Stalin, Rus çarlarının bile yapamadığını yaparak, Rusları Avrupa’nın ortalarına getirmiştir. 

Bu devletin 1991’de yıkılmasıysa, Rusların kendilerine ait gördükleri pek çok toprağı Ukrayna, Kazakistan gibi devletlere kaptırması anlamına gelir. Rus milliyetçi-muhafazâkarları açısından, Sovyetler Birliği’nin kurulması ayrı bir felaket, yıkılması ayrı bir felakettir. 

Bugünün Rusya ve Ukrayna’sını anlamak için, bu tarihi ve siyasi arka planı bilmek gerekiyor.