Putin temkinli… Rusya ve İran, İsrail-Hamas gerilimine nasıl bakıyor?
İran’ın Hamas’a destek açıklaması sonrası Rusya daha temkinli bir tavır takınmayı tercih etti. Ukrayna’yla savaşa tam gaz devam eden Rusya, Ortadoğu’da tekrar alevlenen gerilimden memnun mu?
Sarp Sinan Hacır7 Ekim’de yapılan Hamas saldırısı sonrası çeşitli komplo teorileri ortaya çıktı. İran’ın olay sonrası İzettin Al Kassam Tugayı'na açıkladığı destek ve ülke çapında yapılan kutlamalar saldırının arkasında İran’ın olduğu fikrini güçlendirdi. Karşı iddia ise iç siyasette zor günler geçiren Netanyahu’nun ulusunu tek bir çatı altında toplamak ve “şahin” politikalarını haklı çıkarmak adına böyle bir saldırıyı tezgâhladığı yönündeydi.
İRAN’IN ‘ERKEN’ ZAFERİ
İkinci haftanın sonunda ortaya çıkan görüntü, bize İran’ın çeşitli kazanımlar elde ettiğini gösteriyor. İran, birkaç yıl içerisinde Kasım Süleymani gibi büyük bir ismi kaybetti. ABD tarafından ciddi yaptırımlara uğradı. Mahsa Amini olayları sonrası iç karışıklıklarla uğraştı. Suudi Arabistan’la uzun yıllar süren bir vekalet savaşına tutuştu. Tüm bunların üzerine bölgesel en büyük düşmanı İsrail, aynı kendisi gibi bölge ülkeleri ile normalleşme adımları attı. İsrail’in Ortadoğu’da daha da meşru hale gelmesi İran için uzun vadede bir kıyamet senaryosuydu.
7 Ekim saldırısı sonrası bu normalleşme ortamı tamamen bozuldu. Bölgedeki tüm Müslüman ülkeler, her ne kadar karışmak istemeseler de tabanları tarafından İsrail’in Gazze bombardımanına tepki göstermeye zorlandılar. Bunun sonucunda hem İsrail’in enerji anlaşmaları yapmaya niyetlendiği Türkiye, hem de bölgedeki en ciddi aktörlerden biri olan Suudi Arabistan ile olan ilişkileri tekrardan soğudu. Sadece 7 Ekim’in getirdiği İsrail’i yalnızlaştırma projesi bile İran’a bu olaydan yeterince kazanım sunmuştu.
Ancak konu henüz kapanmadı. Saldırı sonrası Gazze’ye tehdit üzerine tehdit savuran ve hava saldırıları sonrası çok sayıda sivilin ölümüne yol açan İsrail, kendi adına çok zorlu bir döneme giriyor.
BAŞLAYAMAYAN KARA HAREKÂTI
Netanyahu yönetiminin 7 Ekim öncesi sorunları artık pek bir şey ifade etmiyor. Hem ABD’de kendisine muhalif olan Yahudi diasporası hem de iç muhalifler çatışma başladıktan sonra muhalefeti şimdilik rafa kaldırdılar. Netanyahu’nun aklında Hamas’ı "bitirerek" siyasi kariyerine daha güçlü bir şekilde devam edeceği beklentisi bile oluşmuş olabilir. Ancak komplo teorilerinin aksine Başbakan'ın başı belki de 7 Ekim öncesinden daha fazla dertte.
Netanyahu ve İsrail ordusu (IDF) arasında var olan gerilim Hamas saldırısıyla daha da derinleşti. Selamlamaya gittiği askerlerden bile tepki gören Netanyahu’nun orduya söz geçiremediği iddia ediliyor. Buna karşılık İsrail Başbakanı, istihbari ve askeri zafiyetin de ordudan kaynaklandığını düşünüyor. Yapılan bir araştırmaya göre İsrail halkının %75’i 7 Ekim faciasından Netanyahu’yu sorumlu tutuyor. Hatta kabinesindeki 3 bakan yakın zamanda istifa etmeyi bile düşünüyor.
Dahası, İsrail’in 7 Ekim’de ağır yara alan itibarı da bir türlü başlayamayan kara harekâtına bağlı. Defalarca ertelenen kara harekâtı bugün bir kez daha ertelendi. Önce hava durumu şimdiyse “rehine” görüşmeleri bahane gösterildi.
Ancak birçok askeri kaynak IDF’nin Lübnan’ın güneyindeki Hizbullah hareketliliğinden çekindiğini söylüyor. Kanlı sokak çatışmalarına sahne olacak Gazze’nin yanında kuzeyde Hizbullah’la yeni bir cephenin açılması ihtimali IDF’yi korkutuyor. Bu dönemde Hizbullah’la yapılacak çatışmalar İsrail ve İran’ı doğrudan karşı karşıya getirebilir.
Bir de işin ABD tarafı var. Zaten Netanyahu yönetimiyle arası limoni olan Biden, başı kalabalık ABD askeri envanterini tüketecek yeni bir savaşın çıkmasını istemiyor. Bu nedenle “caydırıcı” olmak adına İsrail’i kamuoyu önünde kayıtsız şartsız destekledi. Ancak Biden’ın kapalı kapılar ardında Netanyahu’dan kara harekâtını ertelemesi istediği biliniyor.
RUSYA NEDEN TEMKİNLİ?
Dünyada artık iyice ayyuka çıkan “Doğu-Batı” geriliminin en önemli unsurlarından biri olan ve Ukrayna işgali sırasında müttefiki İran’dan ciddi destek alan Rusya’nın böylesi bir çatışma alanında keskin tavırlar almaması bazılarını şaşırttı. Putin, konuyla ilgili Gazze’ye destek ve “2 devletli çözüm” vurguları yapsa da İsrail’i doğrudan hedef almaktan kaçındı.
Bunun birçok sebebi var. Mesela, İsrail nüfusunun yüzde 15’lik kısmını Rusya’dan giden vatandaşlar oluşturuyor. İsrail’e yalnızca 2016 yılında 550 bin Rus turist geldi. Bu da iki ülke arasında özellikle soğuk savaş sonrası bir yakınlığın oluşmasına sebep oldu. Dahası, İsrail Ukrayna savaşı konusunda büyük oranda tavır almadı. Sahip oldukları yüksek teknolojili teçhizatları Ukrayna’yla paylaşmaktan kaçındılar. Sadece ABD zorlamasıyla Arap-İsrail savaşlarından kalma top mermisi envanterlerini Ukrayna’ya yolladılar. İsrail bu ılımlı siyasetinin arkasında Ukrayna'nın meşhur nazi taburu Azov'ların getirdiği mesafe de rol oynamaktaydı. Hatta Azov militanları İsrail'i ziyaret etmiş, ülke kamuoyunda tartışmalara sebep olmuşlardı.
Rusya İsrail'e doğrudan bir tepki göstermese de ABD’yi tehdit etmekten geri durmadı. Putin, Bölgeye gözdağı amaçlı gönderilen Amerikan filosunun Rus balistik füzelerinin menzilinde olduğunu hatırlattı. ABD’nin Ukrayna’ya yapılan silah yardımlarında dahi zorlandığı düşünülürse İsrail’in askeri ihtiyaçlarının artması Amerikan askeri endüstrisine taşıyamayacağı bir yük getirebilir. Bu da Rusya’nın Ukrayna’daki işini kolaylaştıracaktır. ABD’li muhafazakârlar, Ukrayna desteği konusunda zaten gönülsüzler. İsrail’in daha da büyük bir savaşa dâhil olması Amerikalı siyasetçileri İsrail’i öncelemeye itecektir. Bu nedenle Rusya, olayların genelini "hafif" bir destek ile izlemekle yetiniyor.
İsrail için ise zaman daralıyor. Kara harekâtı erteledikçe itibarı zedelenen İsrail'in ülke içindeki çatlakları daha da belirginleşiyor. Kara harekatının başlatılması halinde ise çok daha büyük bir bölgesel savaşın fitili ateşlenebilir. Artık sallantıda olan sadece Netanyahu değil tüm İsrail.