Prof. Dr. Serhat Erkmen, Suriye'nin kuzeyine olası harekâtı değerlendirdi

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yapacağı olası harekât öncesi tehdit ve fırsatları değerlendiren Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Serhat Erkmen, terörle mücadele ve stratejik kazanımlara dikkat çekti.

Tuğçe Uraler

Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde yapmayı planladığı son askeri operasyon gündemdeyken Altınbaş Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Serhat Erkmen Cumhuriyet'in sorularını yanıtladı.

SURİYE'DE DEĞİŞEN DENGELER

1- Türkiye, Suriye’de PKK ve YPG’ye karşı son askeri operasyonunu 2019 yılında yapmıştı.  O tarihten bugüne ne değişti? Neden operasyon tekrar gündeme geldi?

2019’dan bu yana hem Suriye özelinde hem de Ortadoğu’da önemli değişiklikler oldu. 2019’dan beri Türkiye, YPG’ye karşı bir askeri operasyon yapmadı fakat 2020’nin başında İdlib’de insani durumu ve oradan büyük bir göçü kontrol altına alabilmek için dar alanda, sınırlı bir konuşlanma yapmak zorunda kaldı.  Dolayısıyla 2019’dan bu yana Türkiye’nin Suriye’de bir askeri operasyonu var fakat PKK/YPG’ye karşı değil, İdlib’deki durumu kontrol altına alabilmek için daha dar kapsamlı bir operasyon. Peki 2019’dan bu yana neler değişti? Şöyle sıralayabiliriz: Birincisi, Suriye’nin içerisindeki güç dağılımında önemli değişiklikler oldu.  Bir kere Beşar Esad yönetimi ya da Şam’daki hükümet 2019’dakine oranla daha fazla kontrol sağladı. İdlib’in güneyindeki alanları kontrol etti, Halep’in büyük bir kısmını denetim altına aldı, özellikle Barış Pınarı Harekatından sonra Rakka’nın kuzeyinde ve Deir-ez Zor’un bazı bölgelerinde yeni alanlara hükmetmeye başladı ve askeri anlamda daha önce tutunamadığı bazı bölgeleri neredeyse tek kurşun atmadan ele geçirdi. İkinci olarak, ABD ile YPG/PKK’nin ilişki biçiminde daha derinleşen bir tablo ile karşı karşıya geldik. Bugün gelinen noktada YPG’nin kontrol ettiği bölgeleri sadece askeri anlamda destekleyen bir ABD yok. Aynı zamanda orada bir devletsi yapıyı kontrol altına tutup inşa etmeye çalışan ve ona ekonomik katkılarda bulunan bir ABD’de var.  En son Mayıs ayının içerisinde Suriye’ye yönelik yaptırımlarda PYD’nin kontrol ettiği bölgelerin muaf tutulmasını içeren karar da bunun bir işareti. Dolayısıyla Suriye’nin Kuzeydoğusu’nda PYD’nin kontrol ettiği bölgelerin en azından ABD tarafından desteğinde bir değişiklik meydana geldi. Yine bununla paralel olarak Şam Yönetimi ile PYD arasında varılması planlanan ve bir yanı ile Ruslar bir yanı ile Amerikalılar tarafından koordine edilen görüşmeler de sonuçsuz kaldı. Yani, 2019 yılında Barış Pınarı Harekatı gerçekleştiğinde Rusya’nın ve Şam yönetiminin PYD karşısındaki tavrının anahtarı, bir şekilde zayıflayan PYD’yi kontrol altına alıp Şam’ın denetimine sokmakken geçtiğimiz süre zarfında bu konuda herhangi bir ilerleme yaşanmadı. Tersine her ne kadar Şam yönetimi bazı bölgelerde askeri olarak ilerliyor olsa da, PYD,  ABD'nin desteğiyle kendi kontrol ettiği alanlarda daha güçlü bir irade oluşturmaya çalıştı. Bu durum Suriye’nin yakın geleceğinde Esad yönetimi ile PYD’nin anlaşmasını güçleştiren yeni bir dinamik yarattı. 2019 öncesine göre Suriye'nin içinde değişen bir diğer durum ise İran’ın durumu oldu. 2020’lere gelmeden önceki dönem, İran’ın Suriye’de zayıfladığı bir zaman dilimini teşkil ediyordu. Ancak Ukrayna Savaşının etkisi ile birlikte, İran daha önce kaybettiği bazı bölgeleri Rusya'nın çekilmesiyle yeniden etkisi altına aldı. Bu Suriye’nin içerisindeki bir takım taşları yerinden oynattı. Ve son olarak Suriye’nin iç dinamikleri açısından bakarsak BAE, Suudi Arabistan gibi devletler Suriye rejimi ile olan ilişkilerindeki değişime paralel olarak orada bir takım yerel aktörleri desteklemekten vazgeçtiler.  Bu da Suriye’de merkezkaç güçlerin kuvvetinin değişmesine, güçlerinin azalmasına neden oldu. Sonuç olarak, uluslararası konjonktür açısından baktığımız zaman bir kere Ukrayna’daki çatışmaların başlaması sadece Suriye’yi değil tüm Doğu Avrupa’yı, Karadeniz’i, hatta belki Ortadoğu coğrafyasının genelini etkiledi.  Ancak Suriye üzerinde de önemli değişiklikler yarattı.  Bu değişikliklerin başında Rusya’nın taktiksel anlamda geri çekilmek zorunda kalması geliyor.  Bugün Rusya’nın Suriye’yi boşalttığı söylenemez. Suriye’deki çıkarlarının tamamından vazgeçtiği söylenemez.  Bununla birlikte operasyonel, taktiksel ve askeri nedenlerle belli bir dereceye kadar varlığını azaltmak zorunda kaldığını görüyoruz.  Bu durum ABD’nin desteklediği grupların da önünü açıyor. Dolayısıyla, Rusya’nın Suriye’de kısmi geri adımlar atmak zorunda kaldığını, diğer yanıyla ABD’nin PYD üzerinden etki sahasını genişletmeye çalıştığını, öte yandan da İran’ın kendisine yakın milis gruplarla Suriye içindeki etkilerini artırmaya başladığı dönemin ana tetikleyicisi Ukrayna’daki çatışma oldu.  Dolayısıyla Uluslararası konjonktür bugün üç yıl öncesinden çok daha farklı.  Bunu bir tarafıyla NATO’ya, NATO’nun genişlemesine, yeni ülkelerin dahil olmasına diğer tarafıyla Doğu Avrupa’daki dengelere bağlayabiliriz. Bu da Türkiye’nin önüne yeni tehditler ve fırsatlar çıkmasına neden oldu. 

Serhat Erkmen

TERÖRLE MÜCADELE VE STRATEJİK KAZANIMLAR

2- Türkiye’nin önüne yeni tehditler ve fırsatlar çıktığından bahsettiniz. Nedir onlar?

Önce tehditlerden başlayalım. Bir kere bir konunun altını kuvvetli bir şekilde çizmemiz gerekiyor.  Barış Pınarı Operasyonu sona erdiğinde Türkiye’nin YPG’den ve PKK’nin Suriye’deki diğer unsurlarından algıladığı tehditte bir azalma meydana gelmedi. O tarihten itibaren de hem Barış Pınarı Operasyonu, hem Fırat Kalkanı, hem de Zeytin Dalı Operasyon bölgelerine YPG’nin doğrudan ve dolaylı olarak saldırıları devam etti.  Son iki ayda bu saldırılarda önemli bir artış meydana gelmesine rağmen bahsettiğimiz saldırı yoğunluğu son iki aya özgü bir şey değil.  Zaman zaman Suriye Milli Ordusu’nun kontrolündeki şehir ve kasabaların merkezlerinin vurulması, buralarda pazar yerlerine bombalı saldırılar düzenlenmesi, sızma suretiyle TSK’ya yönelik terörist saldırıların meydana gelmesi hiç sona ermedi. Sadece diğer meseleler ön plana çıktığı için daha az gündeme geldi.  Oysa Afrin’deki hastahaneye saldırı yapıldı, El Bab’daki pazar yerine taaruz düzenlendi, Çobanbey’in merkezinde bombalı araç patlatıldı, Tel Abyat ve Resul Ayn’a roket ve havan saldırılarında bulunuldu, kısaca iki buçuk senelik süre zarfında bu bölgede öyle çok saldırı gerçekleşti ki terörle mücadele anlamında baktığımızda Suriye ‘deki dosya kapanmamıştı.  Bu anlamda azalan değil, bir süredir devam eden tehdidin biçimsel değişikliğinden bahsetmek mümkün. Genel tabloya baktığınız zaman, eğer bir operasyon gerçekleşirse yakın zamanda bunun Tel Rıfat ayağı daha çok terörle mücadele perspektifinden ele alınabilir.  Neden? Özellilke TelRıfat’da konuşlanan YPG’li teröristler Afrin bölgesindeki TSK hedeflerine saldırılar düzenliyorlar.  Buradaki YPG varlığının sona erdirilmesi terörle mücadele perspektifidir.  Fakat Fırat’ın batısında Menbiç ile bunun doğusunda kalan koridordaki ayağı ise potansiyel operasyonun terörle mücadelenin ötesinde stratejik anlam taşıyan bir boyutu.  Nedir bu? Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Operasyon bölgeleri arasında Suriye toprakları içinde bir kesinti var.  Oysa bu bölgede kesintisiz, içeriden devam edebilen ve Suriyelilerin o bölgede daha rahat yaşamalarını sağlayabilecek bir alan oluşturabilmenin yolu bu bölgeler arasında bir bağlantı kurmaktan geçiyor.  Dolayısıyla orada söz konusu olan Menbiç ve Menbiç’in kuzeyindeki bölgelerde yapılabilecek harekatın asıl önemi sadece terörle mücadele bağlamında değil, Suriye’nin kuzeyindeki Suriye Milli Ordusu’nun kontrol ettiği bölgelerin birbirine bağlanması açısından taşıdığı stratejik önem de dikkate alınmalı.  Sadece bağlantı da değil, aynı zamanda YPG’nin kontrol ettiği bölgelerin ikiye bölünmesi yani Ayn-el Arab ile Kamışlı arasında bir koridor ortaya çıkarılabilmesi eğer başarılabilirse, uzun vadede YPG’nin PKK’nin Ayn-el Arab’daki etkisinin kırılmasının ilk adımı olarak da değerlendirilebilir.  Dolayısıyla bir yönüyle baktığımızda terörle mücadeleyi, diğer yönüyle de baktığımızda ABD’nin Suriye’ye yaptırımlar silsilesinde son dönemde muaf bıraktığı ülkenin Kuzey’indeki  sözde yönetimin kontrolü altındaki bölgelerde uzun vadeli bir yapı inşasının önüne geçebilecek stratejik bir boyutu da var.  Bu anlamda baktığınız zaman yani tehditler dediğiniz zaman hali hazırda devam eden son dönemde artan bir terör tehdidinin ortaya çıktığını diğer tarafıyla daha uzun vadede stratejik anlamda Kuzeydoğu’da ayrı bir gelecekte kurulabilecek yeni bir devletsi yapının  işaretleri sayılabilecek ilk adımlarının atıldığı dönemde bununla mücadele edebilecek bir tedbirin alınması bağlamında önemli bir operasyon. 

ANA EKSEN TEL RIFAT VE MÜNBİÇ

3- Suriye’de bir askeri harekat gerçekleşirse bunun nasıl ve nerelerde olacağını düşünüyorsunuz?

Nerede olacağı konusu zaten şu ana kadar yapılan resmi açıklamalarda çok net görünüyor. Operasyonun daha çok Tel Rıfat’ı ve Münbiç’i kapsayacağı anlaşılıyor.  Tabii bunun da tamamını kapsayacak mı, belli yerlere rejim mi girecek gibi sorular sorulabilir, ancak bu gibi şeyler biraz da operasyonun kendi gidişatı içerisinde belli olacaktır. Ama en azından resmi açıklamalardan yola çıkarak operasyonun kapsayacağı bölgenin Tel Rıfat ve Menbiç olacağını ama sadece bu iki bölge ile sınırlı kalmayıp belli alanlarda biraz önce bahsettiğim stratejik perspektif çerçevesinde Orta ve uzun vadede Türkiye için tehdidin ortadan kaldırılmasına yönelik bir takım başka küçük bölgeleri de kapsayacağını söyleyebiliriz.  Ana çerçeve bu. Nasıl kısmına gelecek olursak tabii bu işin iki unsuru olacaktır, bir tarafıyla TSK diğer tarafıyla Suriye Milli Ordusu. daha önceki operasyonlarda da böyle olmuştu, bu anlamda bu burada bir farklılık olmasını beklemiyoruz.

ULUSLARARASI KONJONKTÜR

4- Bu tür bir organizasyona büyük devletlerin ve bölgesel aktörlerin yaklaşımları nasıl olabilir? Örneğin ABD, Rusya, İran, Arap Ülkeleri, AB gibi aktörler nasıl yaklaşırlar? Şam Yönetiminin tavrı ne olacak?

Bir süredir dinamikleriNİ izlediğim kadarıyla Rusya’nın bu tür bir operasyondan hoşnutsuz olacağını sanmıyorum Destek iddialı bir kelime olabilir belki ama Rusya’nın bu operasyona karşı olduğunu düşünmüyorum.  Çünkü netice itibariyle, Rusya’nın çekilmek zorunda kaldığı bölgelerle sınırlı göründüğü için Rusya’nın stratejik çıkarlarının çok da ötesinde bir durum ortaya çıkacakmış gibi görünmüyor.  ABD’nin tepkisinin ise, bu operasyonun Aynel-Arab’ı veya Kuzeydoğu Suriye’yi özellikle Kamışlı gibi bölgeleri kapsamadığı sürece daha sınırlı olacağını söyleyebiliriz. AB içinde aynı şey geçerli. AB'den de gelecek olan açıklamalar bunun kabul edilemez olduğu yönünde olacaktır.  AB'nin Türkiye'nin kendi ulusal çıkarlarını korumaya yönelik her türlü hamlesine kabul edilemez diyorlar. Diğer yandan, İran meselesi önemli çünkü İran şu ana kadar ortaya koymuş olduğu tavırla Türkiye'nin operasyonuna karşı olduğunu belirtiyor. Sadece karşı olduğunu belirtmekle kalıp kalmayacacğı konusunda şüphelerim var, çünkü aslında bu çekilinen bölgelerde ve diğer bazı yerlerde Rusya'nın boşluğunu İran doldurmak isteyecektir. Bunu da Suriye'nin geneline bir etki olarak tebliğ etmek istiyor. Dolayısıyla bu tür bir operasyonun doğrudan dezavantajlı aktörlerinden bir tanesi İran olacağından buna sadece diplomatik olarak karşı çıkmayacaktır. Dolayısıyla karşımızda İran yanlısı milisleri görürsek hiç şaşırmayalım. Arap ülkeleri ise, söylemsel bir destek vermeyecek olsalar bile açık bir tepki de göstermeyeceklerdir. Şam yönetimi'nin tavrına gelirsek, bu operasyonun kabul edilemeyecek olduğunu savunacaktır. Pragmatist bir tavır takınacaklarını düşünüyorum. PKK/YPG'nin çekilmek istediği bölgelerden Türkiye'nin henüz nüfuz edemediği alanlara herkesten önce Şam yönetimi bayrak çekmeye çalışacaktır. Böylece Suriye'de kendi sahasını bir adım daha öteye taşımaya çalışacaktır. Bu onlar için bir kazanım. Çünkü kendi kuvvetleri ile ilerleyemedikleri alanlarda PKK/YPG'nin yenilmesi ile ortaya çıkan boşluğu hızlı bir hamle ile doldurabileceklerini gösterdiler. Bazen PYD ile danışıklı dövüş şeklinde ilerleyen durumlar da var.

5- Bir operasyon gerçekleşirse bunun ne kadar sürmesini ve nasıl sonuçlanmasını bekliyorsunuz?

Bunun ne kadar süreceği saha şartlarına bağlı. Görüşüm, çabuk sonuçlanacak bir operasyon olacağı yönünde. Operasyonun yapılacağı beklenen alan dar, nitekim resmi açıklamalarda aşamalardan bahsedildi, bundan sonra başka kısımlarının da olacağı gündeme geliyor ama bunlar hemen bugün yarın olacak şeyler değil, yeni konjonktürel dengeler çerçevesinde yapılabilecek planlar. Daha dar bir alanda ve daha kısa bir sürede tamamlanacağını düşünüyorum. Tabii gün, hafta veya saat verilemez. Hedef sınırlı olduğu için çok uzun süreye yayılmayacağını tahmin ediyorum.

Peki nasıl sonuçlanacak? Her askeri operasyon kendine özgü bir takım husular taşır. Ben operasyonun politik ve stratejik kısmına değineceğim. Eğer hedeflere ulaşılabilirse, bir kere Tel Rıfat'dan Afrin'deki ve Fırat Kalkanı'nın doğu tarafındaki bölgelerde bulunan terör tehdidi bertaraf edilmiş olcaktır. İkincisi, Menbiç'in kuzeyinden bir bağlantı kurulabilirse, yani Barış Pınarı ve Fırat Kalkanı bölgeleri arasında bir bağlantı kurulabilirse eğer, bu stratejik bir kazanım hline gelecektir. Suriye'nin Kuzeydoğusunda ortaya çıkacak olan bir devletsi yapının uzun vadede önünü kesecek kritik bir stratejik hamle olacaktır. Bir yandan Türkiye'nin güvenliğini bir miktar daha fazla sağlar, diğer taraftan da Şam yönetminin PYD'ye karşı bir takım avantajlar sağladığı bir durumu beraberinde getirebilir. Son olarak, PKK/PYD'nin batıdan aldığı desteğin sınırlı kalmasına, ve bazı bölgelerde onlara yönelik tehditlerin daha fazla açığa çıkmasına neden olur. Onlardan korktukları için tepkilerini sınırlı tutan bir takım yerel aktörler, rakip kuvvetlerin bir kez daha yenilmelerinin yarattığı etkiyle kendilerini göstermek ve bu kuvvetleri diğer bölgelerden uzak tutabilmek için bir takım hamleler geliştirebilirler. Sonuncusu daha uzun vadede ortaya çıkar ama dikkate alınması gerekir.