ORSAM Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan: 'Suriye'yle normalleşme süreci hassas götürülmeli'
Ankara ve Şam’dan gelen normalleşme sinyallerinin ardından, Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kontrolündeki bölgelerde protestolar yaşandı. Afrin, El Bab, Azez, El Rai, Cerablus’ta şiddetlenen eylemlerin 15 kent ve bölgeye yayıldığı belirtilirken, Türk karşıtı sloganların atıldığı eylemlerde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve silahlı gruplar arasında çıkan çatışmalarda dört kişinin öldüğü ileri sürüldü.
Doğa ÖztürkAnkara ve Şam’dan gelen normalleşme sinyallerinin ardından, Türkiye’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kontrolündeki bölgelerde protestolar yaşandı. Afrin, El Bab, Azez, El Rai, Cerablus’ta şiddetlenen eylemlerin 15 kent ve bölgeye yayıldığı belirtilirken, Türk karşıtı sloganların atıldığı eylemlerde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve silahlı gruplar arasında çıkan çatışmalarda 4 kişinin öldüğü ileri sürüldü.
Türkiye'den giden TIR'lar, PTT binaları, Türkiye'nin kontrol noktalarına saldırılar düzenlendi, Türk bayrakları indirildi ve parçalandı. Suriye Milli Ordusu (eski adıyla Özgür Suriye Ordusu) militanları Türk askerlerinin bulunduğu valilik binasına girmeye çalıştı. Muhalefet tarafından iktidarın Suriye politikasının artık çöktüğü eleştirileri yapıldı.
GEÇMİŞTE DE TSK’NİN KONTROL ETTİĞİ YERLERDE GÖSTERİLER YAŞANDI
Gelişmeleri Cumhuriyet’e değerlendiren Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Levant Çalışmaları Koordinatörü Oytun Orhan, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin birkaç önceliği olduğunu bunların: güvenlik tehditlerini bertaraf etme, bu bağlamda terör örgütü PKK, YPG, El Kaide ve türevi örgütlerle mücadelenin bu işin birinci önceliği olduğunu söyledi. Ancak diğer taraftan Türkiye’nin Suriye’de adil bir siyasi çözüme ulaşılması hedefi olduğunu da anımsattı. Orhan, Türkiye’nin güvenlik ve siyasi öncelikleri arasında bir uyum arayışı içinde olduğunu ifade ederek, “Bunlar zaman zaman birbiriyle çelişebiliyor. Suriye rejimiyle de bir diyalog sürecinin başlatılması gerekliliği doğdu. 2022 yılının sonunda başlayan bir süreç. 2023 yılında Dışişleri Bakanlarının dörtlü formatta görüşmesine kadar ilerledi. Türkiye’nin güvenlik tehditleriyle baş etmek için geliştirdiği bu diyalog süreci; diğer önceliği olan siyasi çözüm konusunda ve desteklediği Suriyeli muhaliflerle ilişkiler, Türkiye'deki Suriyeliler veya Türkiye'nin Suriye'de denetim altında tuttuğu bölgelerdeki Suriyelilerle ilişkisinde bazı sıkıntılar yaratıyor. Bu oradaki halka Türkiye'nin Esad rejimiyle anlaşabileceği ve kendilerini ortada bırakabileceği gibi bir algı yaratıyor. Geçmişte de İdlib'te ve diğer Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrol ettiği harekat bölgelerinde Türkiye'ye dönük bazı gösterileri beraberinde getirmişti ve şu anda yaşanan da yine Türkiye'yle Suriye arasında yeni bir diyalog sürecinin; belli bir aşamada duraksayan, duran ama şimdi yeniden başlayacağı anlaşılan diyalog sürecine ilişkin bir tepki” dedi.
‘DİYALOG SÜRECİNİ ETKİLEMEYE DÖNÜK BAZI BÖLGE DIŞI AKTÖRLER OLABİLİR’
Türkiye’nin hem Esad yanlısı hem de muhalif kesimle yakın ilişkiler içerisinde olduğunu söyleyen Orhan, “Suriye’yle normalleşme süreci çok hassas bir dengede götürülmesi gerekiyor. Türkiye’nin bu normalleşme sürecinde kesimlerle ilişkileri de yönetebilmesi gerekiyor. Bu hassas dengeyi gözetmesi gerekiyor” diye konuştu. Orhan, Kuzey Suriye’de yaşanan tepkilerin ardından ÖSO komutanları ve liderlerinin olayları önlemeye ve yapılan eylemlerin doğru olmadığı yönünde açıklamalar yaptığını belirterek, bu süreçte dış etkiye açık bir ortamın da oluştuğunu vurguladı. Orhan, “Hem rejimle bağlantılı hem de Suriye’nin kuzeyinde Türkiye ile olan diyalog sürecini etkilemeye dönük bazı bölge dışı aktörler olabilir. Bu aktörlerin belli gruplar üzerinden provokasyon çıkarması ihtimalini de değerlendirmek gerekiyor. Yalnızca bu açıdan değerlendirmek de doğru olmaz. Diyalog sürecinin yarattığı bir tepki de var. Bu tepki belli kesimler tarafından kullanılabilir ve olayların daha geniş çerçeveye yayılması açısından bir çaba söz konusu olabilir” ifadelerini kullandı.
‘BÜTÜN AKTÖRLER SURİYE'DE POZİSYONLARINI GÜNCELLEMEYE ÇALIŞIYOR’
Türkiye’nin Suriye politikalarının 2014 yılından bu yana değişim içerisinde olduğunu vurgulayan Orhan, terör örgütü tehditlerinin bu politikaları büyük ölçüde etkilediğini söyledi. Orhan, Amerika’nın ve körfez ülkelerinin Suriye’ye olan ilgisini kaybetmesinin yanı sıra Esad rejiminin Rusya ve İran’dan aldığı destekle ayakta kalmayı başarmasının Suriye politikalarında bir yeniliğe ihtiyaç duyulmasını sağladığını belirtti. ABD’de seçimleri Donald Trump’ın kazanması halinde Suriye olayını daha güçlü şekilde gündeme getirebileceği olasılığına yönelik konuşan Orhan, “Bu Rusya’nın Suriye sahasına daha güçlü bir şekilde geri dönmesi ihtimalini beraberinde getiriyor. Dolayısıyla bu yeni duruma uygun bir şekilde bütün aktörler Suriye‘de pozisyonlarını güncellemeye çalışıyor” dedi.
‘GERÇEKLİĞİ ANLAŞILAN REJİMLE KONUŞULMALI’
Suriye’de siyasi çözüme ulaşılması ve Suriyeli mültecilerin geri dönebilmesi için gerekenlere ilişkin konuşan Orhan, şunları kaydetti: “Suriye’de bir gerçeklik olduğu anlaşılan rejimle bir şekilde konuşulması, irtibat sağlanması gerekiyor. Ama Türkiye’nin bunu yaparken dikkat etmesi gereken belli hassasiyetler var. Çünkü yurt dışında ifade ettiğim gibi çok uzun yıllardır Suriyeli muhalif kesimlerle, toplumsal ve örgütlü isimlerle yakın ilişkiler geliştirildi” değerlendirmesinde bulundu.