Myanmar’ın devrik lideri Suu Kyi, 3 yıl hapse mahkum edildi

Myanmar’ın devrik lideri Aung San Suu Kyi’nin seçimlerde hile yapma suçlamasıyla 3 yıl hapis cezasına çarptırıldığı bildirildi.

İHA

Myanmar’ın devrik lideri Aung San Suu Kyi’nin seçimlerde hile yapma suçlamasıyla 3 yıl hapis cezasına çarptırıldığı bildirildi.

Myanmar’da 1 Şubat 2021’de yapılan askeri darbenin ardından cunta yönetimince görevden alınarak tutuklanan Demokrasi için Ulusal Birlik Partisi lideri Aung San Suu Kyi’nin farklı suçlamalarla yargılandığı davalardan biri sonuçlandı. Suu Kyi, ülkenin başkenti Nepido’daki bir askeri mahkemede bugün yapılan duruşmada Kasım 2020’de yapılan genel seçimlerde hile yaptığı gerekçesiyle 3 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Suu Kyi, daha önce ise yasa dışı telsiz bulundurmak ile Covid-19 kısıtlamalarını ihlal etmek suçlarından 4 yıl, halkı kışkırtma suçundan 2 yıl, yolsuzluk suçundan 5 yıl hapis cezası almıştı. Suu Kyi, son olarak geçen ay annesinin adını taşıyan bir vakfa bağışlanan paralarla Nepido’da kendisine konut inşa etmek ve aynı vakıf için piyasa fiyatının altında arazi kiralaması yapmak suçlarından 6 yıl daha hapse mahkum edilmişti. Son gelişme ile birlikte aldığı cezaların toplamı 20 yıla ulaşan Suu Kyi ise hakkındaki tüm iddiaları reddederek, suçlamaları "politik bir hamle" olarak nitelemişti. Suu Kyi’nin tüm suçlamalardan hüküm giymesi halinde 150 yıldan fazla bir süreyle hapse mahkum edilebileceği tahmin ediliyor.

MYANMAR’DA DARBE

Myanmar’da 8 Kasım 2020 seçimlerinde hile yapıldığı iddiasıyla 1 Şubat 2021’de yönetime el koyan askeri cunta, ülkenin fiili lideri Aung San Suu Kyi başta olmak üzere pek çok yetkili ve iktidar partisi yöneticisini tutuklamıştı. Cunta yönetimi uluslararası kamuoyunda sert tepkiyle karşılanan demokrasi karşıtı hareketin ardından başlayan kitlesel protestoları şiddetle bastırmış, darbe karşıtı gösterilerde birçok sivilin hayatını kaybettiği kamuoyuna yansımıştı. Darbeden bu yana tutuklu bulunan Suu Kyi’nin yargılandığı dava süreci ise, duruşmaların kapalı kapılar ardında gerçekleşmesi ve sürecin yeterince şeffaf olmaması nedeniyle uluslararası kamuoyunda eleştirilerin hedefi olmuştu.