İspanya’da aşırı sağ neden kaybetti? Solun 'Pirus zaferi'
İspanya’da başa baş giden genel seçimlerde aşırı sağcı Halkın Sesi (VOX) Partisi beklentileri karşılayamadı. Bu durumda hükümeti yine İspanyol Sosyalist İşçi Partisi'nin (PSOE) kurması bekleniyor.
Sarp Sinan HacırAvrupa, son 5 yılda sağ siyasetin yükselişine sahne oldu. İngiliz Boris Johnson ya da Yunan Kyriakos Miçotakis gibi merkez sağ siyasetçilerin yanında popülist politikalar izleyen ve “Trumpvari” şeklinde tarif edilen Macaristan’ın Victor Orban’ı veya Polonya’nın Andrej Duda’sı da son seçimlerde koltuklarını sağlamlaştırdı.
İtalya’da, Giorgia Meloni önderliğinde, Sylvio Berlusconi’nin partisini de içeren sağ ittifak iktidara geldi. Fransa’da Marine Le Pen oyunu giderek arttırırken Almanya’da, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin oy oranları yüzde 20’lere dayandı. Böylece Batı Avrupa’da da sağ rüzgârlar esmeye başladı.
İşte, bu türden popülist aşırı sağcı akımların bir yenisi de İspanya’da doğdu. Bu akımın tabii ki dünyanın diğer aşırı sağ hareketleriyle birçok ortak noktası olduğu söylenebilir. Ancak onlardan farklı olduğu noktalar da var. Bu farklılıklar İspanya’nın tarihine ve kendine has sorunlarına dayanıyor.
VOX’UN DOĞUŞU
İspanya, uzun süre parlamentosunda aşırı sağ parti bulundurmamasıyla övünen bir ülkeydi. Franco rejiminden bu yana (en azından 2014’e kadar) ülkedeki en ciddi sağ parti, Halk Partisi (PP) olmuştu.
Suriye iç savaşı ve devamında patlayan göçmen sorunu, aşırı sağ hareketlerin tabanlarının Avrupa çapında genişlemesine yol açtı. Bu süreçte yükselen popülist rüzgârı arkasına alan partilerden biri de Vox oldu. İsmini Latince bir deyim olan "Vox Populi, Vox dei" yani "Halkın sesi, hakkın sesi" kalıbından alıyordu.
Vox Partisi, 2014’te merkez sağcı PP’den kopanlar tarafından kuruldu. Bu gruba göre ülkedeki ayrılıkçı hareketler giderek daha tehlikeli hale geliyordu. Önü kesilmezse önce Katalanlar ayaklanacak ve bunu diğerleri takip edecekti. Vox, Avrupa’daki diğer sağ hareketleri gibi göçmen ve Avrupa Birliği karşıtlığı gibi görüşleri zaten savunuyordu, ancak Vox’un desteğini arttıran ana sebep bölünme korkusu oldu.
2016’da yaşanan ve “kurt sürüsü davası” olarak bilinen bir cinsel saldırı davası, #metoo hareketini İspanya’ya getirdi. Buradan başlayan rüzgâr, ülkedeki cinsel saldırı yasalarının değişmesine sebep oldu. Yeni cinsel saldırı tanımının son derece geniş olduğunu ve erkekleri mağdur ettiğini iddia eden Vox, genç erkekler arasında oylarını arttırmaya başladı. Böylece Vox, Batı’da son on yılın politik kamplaşmalarının temelini oluşturan kültür savaşlarında ciddi bir figür halini aldı.
2017 yılında Katalan bölgesinde bir referandum yapıldı. Katalan ayrılıkçı partileri, İspanya’dan ayrılmak istediklerini söylediler ve ayrılığı resmen duyurdular. Ayrılıkçıların polisle yoğun çatışmaları sonucu hareket bastırıldı. Hareketin lideri Carles Puigdemont yurtdışına kaçarken diğer öncüleri hapis cezası aldı.
İşte İspanya’daki bu “kalkışma” Vox patlamasında öncü oldu. Vox’un yıllardır tekrarladığı ayrılıkçı tehdit birçok İspanyol’un karşısına buz gibi bir gerçek niteliğinde çıkmıştı. İspanya’daki bu kutuplaşma, Vox için harika bir seçim ortamı oluşturdu. Vox, Katalunya gibi bölgelerin otonomluğunu elinden alacak ve devleti güçlendirecek vaatler veren bir partiydi. Tam da bu sayede beklediği sonucu almayı başardı. Yüzde 15 oy ve 52 sandalye ile Franco’dan bu yana parlamentoda yer edinen ilk aşırı sağ parti oldu.
VOX’UN DÜŞÜŞÜ
2019’da İspanyol Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) yeniden zafer ilan etmiş olsa bile Vox’un başarısı sol çevrelerde korku yaratmıştı. İspanyol solculara göre, İspanya Franco dönemiyle henüz yüzleşmişti. Olası bir sağ rüzgâr tüm kazanımları sıfırlayabilirdi. Ancak Covid-19 pandemisinin başlamasıyla beklentiler altüst oldu. Liderlerinin hapse girmesi sonrası zayıflayan Katalan ayrılıkçılar, sahip oldukları desteği pandemiyle mücadele sürecinde iyice yitirdiler.
Bu noktada, İspanya’nın liberal sol ve sol kimlik siyaseti açısından Avrupa’daki en güçlü ülkelerden biri olduğunu hatırlatmak gerekir. LGBT hareketi de dahil olmak üzere kimlik temelli sol hareketler, İspanya’da ciddi bir altyapıya sahiptir. İşte bu sebepten ötürü, ayrılıkçıların güçten düşmesi Vox’un en büyük kozunu elinden aldı. Göçmen sorunu ya da geleneksel yaşam tarzı, bölünme korkusundan gelen desteğin yerini almaya yetmedi. Bu tarz çekincelere sahip İspanyollar Vox’un içinden çıktığı Halk Partisi’ne yöneldiler.
Bu sayede PP, 2023 seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Yüzde 33’lük oyuyla 136 sandalye alırken rakibi PSOE, yüzde 31 oy ve 122 sandalyeyle ikinci sırada yer aldı. Seçimden önceki beklenti, PP’nin sadece seçimi kazanmayacağı aynı zamanda parlamento çoğunluğunu alarak Vox ile bir koalisyon kuracağı yönündeydi. Ancak 2019’da yüzde 15 oy alan Vox, bu seçimde yüzde 12’ye düşünce sandalye sayısı koalisyona yetmedi. Vox’un önceki seçimdeki sandalye sayısı 33’ken bu seçimlerde 19’a indi. Böylece sağ partiler, hükümet kurmak için gereken 176 sandalyeye ulaşamadılar.
Mevcut durumda, sağ ittifakın hükümet kurabilmesi için ihtiyacı olan 11 sandalyeyi bulması zor gözüküyor. Seçime giren diğer partiler ya sol ağırlıklı yapılar ya da ayrılıkçı hareketlerden oluşuyor. Bu partiler büyük ihtimalle aşırı sağcı Vox’un hükümete ortak olmasını desteklemeyeceklerdir.
Ancak bu da mevcut Başbakan Pedro Sanchez’in işinin kolay olduğu anlamına gelmiyor. Sanchez’in ihtiyaç duyduğu oylara sahip olan Katalan ayrılıkçılar masada Başbakanı zor durumda bırakabilirler. Puigdemont’un Belçika’ya kaçması sonrası ayrılıkçı Junt Partisi’nin başına geçen Miriam Nogueras, “Sanchez’e karşılığını almadan destek vermeyeceğiz” ifadesini kullandı.
Yani PSOE ve Sanchez seçimde birinci sırayı kaybetmiş olmasına rağmen diğer partilerin desteğiyle hükümet kurmaya daha yakın gibi duruyor. Ancak ayrılıkçı partilerin kilit rolde olması, müzakerelerden sonuç çıkmaması halinde ülkedeki bölünme korkusunu tekrardan ateşleyebilir. Olası bir seçim tekrarında Vox’un kaybettiği oyları toplaması söz konusu olabilir. Yani kısaca, İspanya’da sol kazanmış gibi gözüküyor. Ancak merkez sağcı PP’nin en çok oyu alması, gelecekte sağın hala yükselişte olduğuna dair bir ipucu veriyor.
Sağ partileri seçkin kılan göçmen krizi, Ukrayna savaşı, ekonomi ve kimlik meseleleri hala çözülmemiş ve hatta giderek büyüyen sorunlar. Bu sorunların kötüleşmesi halinde sadece İspanya değil tüm Avrupa’nın daha da sağa sapması söz konusu olabilir.