İngiltere’de yeni hükümetin ilk sınavı: Aşırı sağcı gösteriler
İngiltere’nin kuzeybatısındaki Southport kasabasında üç kız çocuğunun parktaki Amerikalı şarkıcı Taylor Swift temalı etkinlikte bıçaklı bir saldırıda öldürülmesiyle başlayan aşırı sağcı grupların şiddet eylemleri bir haftadır ülke genelinde sürüyor.
Doğa Öztürkİngiltere’nin kuzeybatısındaki Southport kasabasında üç kız çocuğunun bıçaklı bir saldırıda hayatını kaybetmesiyle başlayan aşırı sağcı grupların protestoları bir haftadır ülke genelinde devam ediyor. Polisler gösterileri bastırmaya çalışırken aşırı sağcı gruplar ve polis arasında çatışmalar çıktı. Bazı göstericiler dükkanları yağmaladı. Bazı kentlerde göstericiler mültecilerin geçici olarak tutulduğu otellere saldırdı. 300’den fazla gösterici gözaltına alındı. Gösterileri İngiliz Savunma Ligi (EDL) isimli aşırı sağcı bir hareket ve beyaz üstünlükçü Yurtsever Alternatif’in (PA) örgütlediği bilinirken bazı ülkeler İngiltere’ye seyahat uyarısı yayımladı.
Milano Üniversitesi Sosyal ve Siyasal Bilimler Bölümü’nden Dr. İpek Demirsu Di Biase, İngiltere’deki aşırı sağcı gösterileri Cumhuriyet’e değerlendirdi. İngiltere’nin dünyadaki en eski demokrasilerden biri olarak sayıldığını ancak beyaz üstünlükçülüğe dayanan aşırı sağ unsurların toplumda her zaman var olduğunun altını çizen Di Biase, “Bu unsurların ve savundukları fikirlerin son yıllarda daha görünür hale gelmesi ve etki alanlarının genişlemesi siyasi platformda popülist sağın yükselmesiyle mümkün oldu. Ingiltere’de bu popülist dalgayı temsil eden Boris Johnson’ı gördük ve onun öncülüğüyle Brexit projesi hayat buldu. Brexit’in önemli gerekçelerinden biri, göç yönetimi ve milli güvenlik kapsamında sınırdışı etme kararlarını AB kurumlarından bağımsız hale getirmekti. Brexit’e giden yolda, özellikle eski başbakan Theresa May zamanında geçirilen güvenlik politikalarıyla birlikte, Müslüman azınlık başta olmak üzere göç olgusunun güvenlikleştirildiğini görüyoruz. Böylece Ortadoğu’daki insani kriz ve göç dalgasıyla başlayan süreçte artan göç karşıtlığı, halihazırda var olan İslamofobi’yle birleşerek git gide toplumda daha belirgin bir hal almaya başladı” dedi.
‘AVRUPA’DAKİ GRUPLARLA ORGANİK BAĞLAR GELİŞTİRİYORLAR’
Aşırı sağcı gösterilerin arka planında yatan sosyo-politik bağlamın bu olduğunu bildiren Di Biase, “Muhakkak ki 7 Ekim olaylarından beri süregelen, milli güvenlik teziyle İsrail’in Gazze’ye olan saldırıları, Ingiltere’deki İslam karşıtı görüşleri daha da derinleştirdi. Yıllar sonra merkez sol İşçi Partisi’nin ülkenin yönetimine geldiği bu yeni dönemde şiddet eğilimli aşırı sağ gösterilerinin nasıl kontrol altına alınacağı yeni hükümetin ilk büyük imtihanı olacak” diye konuştu. Di Biase, “Bu grupların son dönemde aldığı Atlantik ötesi destek de önemli bir etmen. Trump destekçileri bir yandan, Elon Musk gibi aşırı sağ ideolojik tezlerini benimseyen iş insanları diğer yandan, Avrupa’daki gruplarla organik bağlar geliştiriyorlar. Merkez partilere karşı hayal kırıklığı, ekonomik krizin etkilerinin gündelik hayatta daha çok hissedilir olması, pandemi dönemi kısıtlamaları, yaşlanan Avrupa nüfusu, cinsel azınlıkların ve kürtaj hakkı gibi cinsel özgürlüklerin demografik düşüşte varsayılan rolleri…Tüm bu etmenler göç karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı ile birlikte Avrupa’da aşırı sağın yükselişinin devam edeceğinin göstergesidir” ifadelerini kullandı.
NE ZAMAN BAŞLADI?
İngiltere’de aşırı sağcı grupların özellikle Müslüman mültecilere yönelik ayrımcı tepkileri 23 Haziran 2016 tarihinde yapılan Brexit (Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma) referandumundan bu yana güçlendi. İngiltere’de yapılan son genel seçimlerde oylarını en çok artıran parti sağcı Reform UK olmuştu. Partinin çıkardığı milletvekillerinden birisi ise dönemin UKIP (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi) lideri olarak Brexit kampanyasını yürütmüş mülteci karşıtı aşırı sağ popülist lider Nigel Farage.