Erdoğan'ın BAE ziyaretinin perde arkası: 'İçi boş belgeler'
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 9 yıllık aradan sonra ilk defa 14-15 Şubat tarihlerine Birleşik Arap Emirlikleri'ne düzenlediği resmi ziyaretiyle AKP hükümetinin Körfez ve Ortadoğu'daki dönüşümü dikkat çekmişti. Cumhuriyet'e değerlendirmelerde bulunan emekli Washington Büyükelçisi Namık Tan ve emekli Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol, Türkiye'nin ikili ilişkilerini, bölgesel politikalardaki yumuşamayı ve perde arkasını analiz etti.
Mert CengizTürkiye’nin Ortadoğu ve Körfez politikasında normalleşme adımları atılırken, geçen yıl yapılan karşılıklı telefon görüşmelerinin ardından Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan, 24 Kasım’da Ankara’yı ziyaret ederek AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmüştü.
Erdoğan ise 9 yıl aradan sonra ilk defa 14-15 Şubat tarihlerinde Birleşik Arap Emirlikleri'ne resmi ziyarette bulundu. Abu Dabi ve Ankara arasında yıllarca süren gerginilik boyunca AKP'li isimler ve iktidara yakın medya kuruluşları, BAE’yi FETÖ'cü darbe girişimini finanse etmekle suçlamıştı.
Cumhuriyet’ten Mert Cengiz’e değerlendirmelerde bulunan emekli Washington Büyükelçisi Namık Tan, Erdoğan’ın ziyareti sırasında imzalandığı belirtilen “anlaşmaları” işaret etti. Tan, “Bunlar mutabakat zaptı ve niyet mektubu gibi sadece iyi niyet gösteren, ancak içi boş belgeler” dedi.
Emekli Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol ise hükümetin Ortadoğu ve Körfez poliltikalarında yaşanan değişimin temelleri hakkında, “Türkiye’nin, ‘esas tehdidin’ Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Dışişleri Bakanı Dendias ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Anastasiadis’ten geldiğini görmesi etkili oldu” diye konuştu.
"TÜRKİYE YALNIZ KALMIŞTI"
Emekli Büyükelçi Tan, iktidarın uluslararası sahnedeki durumuna ilişkin şunları kaydetti:
“Türkiye, bütün ilişkilerinin altını oyarak yalnız kalmıştı. Arap Baharı’nın yaşandığı dönemde iktidarın dış politikadaki en büyük hedefi Suriye ve Kuzey Afrika’yı da içine alarak bölgede kendisine ‘Sünni bir arka bahçe’ yaratabilmekti. Bu bir maceraydı. Geçtiğimiz yıldan itibaren hem Türkiye hem de bölge ekonomileri finansal krize girmeye başladı. Üstelik yalnız kalmanın ötesinde Türkiye’ye karşı cepheler oluşmaya başladı. Özellikle Doğu Akdeniz sorunundan kaynaklanan gergin ilişkiler, Yunanistan’dan başlamak üzere Mısır, İsrail ve hatta İtalya gibi ülkelerin bir araya gelmesine yol açtı. Ayrıca, Avrupa Birliği ve ABD ile ilişkerinde de ortak gündem üzerinde çalışılamıyordu. ‘Kervan yolda düzülür’ mantığıyla birtakım stratejik hesaplamalar yapılmadan adım atılınca sonuçları hasar verici olur”
“BÜYÜK BİR PRAGMATİZM GEREKLİ”
İktidarın, Mısır’daki Mursi hükümetinin indirilmesinden sonra Sisi’ye karşı sözlerini ve İsrail için “zalim, terör devleti” gibi ifadeler kullanıldığı hatırlatan Tan, “Türkiye, bu yalnızlıktan kurtulabilmesinin yegane çaresi olarak, büyük bir pragmatizmle birlikte, kilit aktörler ile olan ilişkilerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini fark etti. Körfez’le ilişkileri normalleştirme çabaları 2020 yılı sonlarından beri sürüyor” ifadelerini kullandı.
Emekli Büyükelçi Namık Tan
Hükümetin, ideolojik dış politikası çerçevesinde İsrail, Bahreyn ve BAE arasında ilişkileri geliştirmek hedefiyle 2020’de imzalanan İbrahim Anlaşmaları’na karşı çıkarak BAE’yi “Filistin davasını satmakla” suçladığını anımsatan Tan, Türkiye’nin İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog’un ziyareti öncesinde Filistin’e heyet yollamasını ‘Filistinlileri yeni dış politika tutumuna yönelik ikna girişimleri' olarak değerlendirdi.
Tan ayrıca, bozulan ilişkilerde güven tazelemenin “maliyetli ve kırılgan” olabileceğini ekledi ve şunları söyledi: "Körfez ülkeleri ‘İran tehdidi’ karşısında Türkiye’yi de yanına çekmek istedi, karşılıklı çıkarlar uygun hale geldi ve bölgesel düzlemde yumuşamaya gidildi"...
TİCARET YOLLARI KAPALI
“Türkiye bu politikalarla zaten mesafe alamadı, alamazdı” diyen Tan, iktidarın izlediği dış polikanın ülkeye maliyetlerine dair “Ticari ve ekonomik açıdan neredeyse bütün Ortadoğu’yu kaybettik. Ülkenin güneydoğusundan Körfez bölgesine kadar kalan derinlik içerisinde bütün ticaret yolları kapandı. Suudi Arabistan’la olan ticaretimizde dikakat çekici kayıplar yaşandı” değerlendirmesini yaptı.
BAE ZİYARETİNDEN KALAN: “İÇİ BOŞ BELGELER”
Tan, ‘Erdoğan’ın BAE ziyareti sırasında 13 anlaşma imzalandığını’ yazan haberlere dikkat çekerek, “Bunların arasında hangisi anlaşma; bunlar mutabakat zaptı ve niyet mektubu gibi sadece iyi niyet gösteren ancak içi boş belgeler” değerlendirmesinde bulundu.
Emekli Büyükelçi Oğuz Çelikkol
YENİ DÖNEMDE “YUNANİSTAN” VURGUSU
Emekli Büyükelçi Çelikkol, uluslararası siyasetteki ulusal çıkarların yeniden hesaplandığını belirtti.
Çelikkol şöyle konuştu:
“Abu Dabi veliaht prensinin ziyareti öncesinde daha alt düzeyde görüşmeler zaten devam ediyordu. Türkiye’nin şu anki dış politikasına genel açıdan bakılmalı. Bölgesel bir değişim var; sadece BAE değil, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail ve Ermenistan’la yeni bir döneme giriliyor. Eski ABD Başkanı Donald Trump’tan sonra ABD dış politikasındaki değişiklikler güçlü etkiler bıraktı. Türkiye’nin, ‘esas tehdidin’ Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Dışişleri Bakanı Dendias ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Anastasiadis’ten geldiğini görmesi etkili oldu. Miçotakis yönetimi altındaki Yunanistan’ın saldırgan ve genişlemeci politikalar uygulaması, Avrupa’ya doğal gaz transferi konusu da dahil olmak üzere Türkiye’nin yeni dış politika yapım süreçlerinde dikkate alındı."
“TÜRKİYE, ENERJİ KORİDORU OLABİLİR”
Çelikkol ayrıca, dış politikada yaşanan dönüşümü enerji transferi, ekonomik ve ticari gelişmelere atıfla, “Körfez ülkeleriyle yaşanan ticari ve ekonomik ilişkilerin gelişmesinde doğalgaz boru hat projelerinin belirleyici katkıları var. Gerçekleşmeyeceği önceden dahi belli olan East Med projesine ABD desteğinin çekilmesi ile Türkiye ile ilişkilerdeki dönüşüm hız kazandı. Mısır’ın doğal gazını Avrupa’ya satmak istemesi ve Irak gazının Avrupa’ya transferi ile Türkiye, Ortadoğu ve Körfez dengeleri ülkeleri ile dengeyi sağladığı takdirde enerji koridoru olabilir” sözleri ile yorumladı.