Dünya Mülteciler Günü'nde uzmanlar göç konusunda hükümetlerin sorumluluğuna dikkat çekti: İnsan hakları rafta kaldı
Mültecilerin yaşadığı sorunlar giderek ağırlaşıyor. Ankara Üniversitesi’nden Öztürk AB’nin yeni sisteminin geri itmeleri artırabileceğini belirtti. Oxford Üniversitesi’nden Korkmaz da “güvenlikçi politikaların çözüm üretmediğini” söyledi.
Derya Doğan / Mert CengizBirlemiş Milletler (BM) tarafından 2001’de Dünya Mülteciler Günü ilan edilen 20 Haziran, mültecilerin yaşadığı sorunları bir kez daha anımsatıyor. Uzmanlar çatışma, eşitsizlik ve iklim krizi gibi nedenlerle yeni bir yaşam arayışındaki mülteciler ve göç hareketliliğine ilişkin Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulundu.
(Emre Eren Korkmaz)
Oxford Üniversitesi’nden Dr. Emre Eren Korkmaz, göçmenlerin devletlerce araçsallaştırılmasına yönelik “Son dönemlerde uluslararası hukuku birçok hükümetin uygulamadığını ve bu yöndeki sorumluluklarını kabul etmediğini” belirtti.
“Göç ve sığınma için yasal ve güvenli mekanizmaların oldukça az olması, göç meselesinin kangrenleşmesine neden oluyor” tespitinde bulunan Korkmaz, “Çatışmalara karşı barış talebinin yükselmesi, iklim krizine karşı sistemin sorgulanması ve yoksulluğun nedenlerine karşı çıkılması gibi çok katmanlı bir yaklaşım da insan hareketliliğini olumlu yönde etkileyecektir. Bu yönde BM’nin ve sivil toplumun girişimleri olsa da etkili değil” diye konuştu. Korkmaz, “güvenlikçi politikaların daha çok destek gördüğü ancak bunun bir çözüm üretmediğini” de kaydetti.
Ucuz göçmen emeğine dair konuşan Korkmaz, “Türkiye’de birçok sanayide göçmenler yoğun şekilde, kayıtdışı şartlarda istihdam ediliyor” dedi ve ekledi: “Göçmenlerin zayıf konumundan siyaset kurumlarından sermaye kesimlerine kadar geniş bir kesim faydalanıyor. Bu da sorunu çözümsüz kılıyor.”
"ÇARE HAK SAVUNUCULUĞU"
Toplumdaki mülteci karşıtlığının etkilerine ilişkin Korkmaz, bu durumun göçmenlerin yasal çalışma izinleri olsa dahi itiraz etme ve daha iyi çalışma şartı taleplerini sindirebildiğini, entegrasyonunu zorlaştırdığını söyledi. Korkmaz, “Bu nedenle onların güvenceli işlerde haklarıyla çalışmasını savunmak, onlara yönelik açgözlü, sömürü odaklı yaklaşımlara da çare olabilir” dedi.
(Neva Öztürk)
Göç alanında çalışan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Neva Öztürk ise katı sınır güvenliği ve vize uygulamalarının, Avrupa Birliği (AB) ülkelerine düzenli yollarla erişimi olanaksız hale getirdiğini söyledi. Öztürk, “Özellikle bizim coğrafyamızda AB’nin hedef bölge olması, burada bir kez sığınma başvurusu kabul edildikten sonra hakların nispeten etkin şekilde sağlanması, belirli bir çekicilik oluşturuyor. Ancak göç yollarının ölüm merkezlerine dönüşmesinin en önemli nedeni, düzenli ve güvenli göç yollarının bulunmaması. AB’nin uzlaştığı yeni kurallar bu yönde bir gelişme göstermiyor” dedi.
Yeni sistemde, sığınma başvurularının sınırda değerlendirilmesinin, başvuru sonuçlanana kadar kişilerin gözetim altında tutulmasını, olumsuz sonuçlananların geri gönderilmesini ya da üçüncü ülkelere gönderilmesini hedeflediğini söyleyen Öztürk, “Bu durum geri itme vakalarını artırabilecek” dedi.
Öte yandan bu yeni uygulamaların, AB’nin göçe ilişkin sorumluluğunu dışsallaştırma politikasına etki edebileceğine dikkat çeken Öztürk, “AB’nin, Türkiye de dahil olmak üzere üçüncü ülkelerle geri kabul ve düzensiz geçişlerin engellenmesi ‘pazarlıklarına’ hız kazandırabileceğini” belirtti.
"IRKÇILIK KARŞITI BİLİNÇ"
Öztürk, göçe yönelik uygulamalarda insan hakları hukukunun titizlikle uygulanmasını, temel hak ve özgürlüklerin tüm insanlara ait olduğu ve bunların sağlanmasındaki aksamanın tüm toplumu etkileyeceği konusunda toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
Öztürk, şunları ekledi: “Ayrıca ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konularının hukuki olarak da daha kapsamlı ve net şekilde ele alınıp düzenlenmesi de gerekmekte. Bir diğer önemli etki ise Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı ile gerçekleşebilir.”