Deniz Berktay ile Kuzeyden Notlar: Savaş 1000. gününde!

Daha önce de yazmıştım: 18 Temmuz 2023’te yani bir buçuk yıl kadar önce dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı James Cleverly, Rusya’yla Ukrayna arasındaki savaşın 500. günü nedeniyle yaptığı konuşmada, “Bu savaş, 500 gündür devam ediyor. Bir 500 gün daha devam edemez” demişti. Bakanın kariyeri yetmedi ama bu savaş, ikinci 500 gününü de doldurdu. Bu arada kaç ülkenin hükümeti tarihe karıştı, bazıları siyasetçi mezarlığına gönderildi veya gönderilmek üzere fakat savaş halen sürüyor.

Deniz Berktay

Bütün bu süreçte kimi zaman çok zor şartlar altında hatta kimi zaman hayati tehlikemin olduğu anlarda bile Kiev’de kalmış, haberciliği sürdürmüş biri olarak 1000 gündür şunu söylüyorum: Bu savaşın iki farklı yönü var: Birinci yönü, Rusya ile Ukrayna gibi iki egemen ülke arasındaki bir savaş. Bu açıdan bakıldığında Rusya, haksız ve işgalci durumunda. Ancak diğer boyutuyla da bu savaş, bir Rusya-Batı çatışması. Bu savaşı, ABD ve İngiltere’nin Rusya’yı çevreleme arzusundan bağımsız düşünmek mümkün değil. O nedenle de olaylara tek yönlü olarak bakmamak olayların her yönünü görmek gerekiyor (Hele bir de Türkiye’de oturduğu rahat ortamda bu savaşı maç seyreder gibi heyecanla seyreden, kraldan çok kralcılık yapanları hiç anlamıyorum). 

BEKLENTİLER YÜKSELMİŞTİ

Evet, dönemin İngiliz dışişleri bakanı bu savaşın 500 gün daha sürmemesi gerektiğini söylemişti ama İngilizler, barış meleği olmadıkları gibi özellikle Muhafazakâr Parti hükümeti, bu savaşın sürmesinde en çok rolü olanlardan biriydi (Artık herkesin bildiği üzere Rus ve Ukraynalı temsilciler, savaşın başlarında İstanbul’da bir araya gelip belli başlı konularda anlaşmaya varmışken dönemin İngiliz Başbakanı Johnson, Kiev’e gelip Zelenski’yi savaşa devam konusunda ikna etmişti). Hemen her türlü uluslararası krizde karşı tarafa geri çekilmesi için bir imkân tanınırken dönemin İngiliz Dışişleri Bakanı Lizz Truss, “Putin’e imajını koruyarak savaşı sona erdirmesini sağlayacak bir çözümün” olmaması gerektiğini söylemiş, Batılı ülkeler o dönemde Ukrayna’nın savaşa yönelik beklentilerini epey yükseltmiş, sonuçta savaşın en az iki yıl daha sürmesine yol açmışlardı. 

Evet, Rusya, Ukrayna’nın bağımsızlığını kabullenmek istemiyor, Putin de konuşmalarında açıkça görüldüğü üzere çarlık dönemine özlem duyuyordu. Fakat, NATO’nun Ukrayna’yı almasından bahsetmek, doğrudan Rusya’yı çevreleyip Moskova’nın dibine üsler kurma olasılığından bahsetmek anlamına geliyordu ki bunun Rusya’yı kışkırtacağı belliydi. Savaştan önce Rusya’yı durdurma konusunda hiçbir şey yapılmadı. Savaş başladıktan sonra da ABD-İngiltere ikilisi, bu savaşı Rusya’yı yıpratmak için araç olarak gördüler. Oysaki asıl olanlar, Ukrayna’ya oldu ve oluyor. 

BOMBA TRUMP’IN KUCAĞINDA

Şimdi de savaşın sonunun görülmeye başladığı bugünlerde Biden yönetimi, görevi tam devretmek üzere olduğu (yani ABD’deki siyasi terime göre “topal ördek” olduğu) bugünlerde, Ukrayna’nın Batı’dan alacağı uzun menzilli füzelerle Rusya’yı vurmasına onay vererek Trump’ın kucağına bombayı bırakmış oldu. Hemen ardından İngiltere ve Fransa da aynı konuda onayı verdiler. Seçimlerden önce İngiltere, uzun menzilli füzeler konusunda onay vermekten yanaydı ancak tek başına Rusya’yla karşılaşmayı gözü kesmediği için ABD’yi yanına çekmeye çalışıyordu. Şimdi bu amacına ulaşmış görünüyor. 

Ne var ki bu füzeler, savaşın gidişini değiştirmeyecek. Çünkü hem Rusya stratejik uçaklarını füze menzili dışına çekebilir hem de Ukrayna’nın asıl olarak asker konusunda eksiği, sıkıntısı var. Rusya da misillemesini muhtemelen Ukrayna topraklarına yapar. Ancak ben her şeye karşın barış kapısının geçmişe göre daha aralık olduğunu düşünüyorum. Bunu da ayrıntısıyla haftaya yazacağım. 

denizberktay@yahoo.com