Deniz Berktay ile Kuzeyden notlar... Dikkat gerektiren ülke: Belarus

Rusya’nın hafta başından itibaren gerçekleştirdiği füze saldırıları ve ardından İran’dan getirilen kamikaze dronelarıyla Kiev ve diğer illeri hedef alan saldırıları, Ukrayna kamuoyunda yaz aylarından itibaren kendisini gösteren rahatlama havasını ortadan kaldırdı.

Deniz Berktay

Kışın yaşanacak olan doğalgaz sıkıntısına ek olarak bir de füzelerle elektrik tesislerinin hasara uğratılması yeni zorluklara işaret ediyor. 

KİEV’E DESTEKLER HEDEFTE

Ne var ki Kiev açısından daha fazla kaygı yaratan bir konu, Rusya’nın Belarus üzerinden yeni bir saldırıya geçip geçmeyeceği. Başkent Kiev, Belarus sınırına yaklaşık 150 kilometre mesafede ve savaşın başlarında Rusların kentin eteklerine kolayca ulaşmaları, Belarus üzerinden gelmeleri sayesinde olmuştu. Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko da geçtiğimiz günlerde, Rus birliklerinin yeniden ülkesine konuşlanacağını söyledi.

Ukrayna’nın Belarus’la sınırı, 1000 kilometre. Kiev’i batıya, Avrupa ülkelerine bağlayan yollar da Belarus sınırına yakın noktalardan geçiyor. O nedenle Ukraynalı uzmanlar, Belarus üzerinden taarruz edebilecek olan Rus kuvvetlerinin doğrudan Kiev’e yönelmek yerine (Başkent çevresinde tahkimatlar, ilkbahar dönemine göre epey artırılmış durumda), Ukrayna’ya batıdan gelen yolları kesmeye böylelikle Batı’dan ülkeye silah yardımının önünü almaya yönelik olacağını söylüyor. Yine bu uzmanlar, Belarus’a yakın noktadaki Rivne Nükleer Santralı’nın, Belarus’tan gelecek Rus güçlerinin öncelikli hedeflerinden biri olacağını dile getiriyor. Zaporijya Nükleer Santralı’nın Moskova’nın kontrolüne geçmesinden sonra Rivne’deki santralın da Rusların eline geçmesi, Ukrayna’da çok büyük enerji sorununa yol açar.

TARAFSIZLIKTA ZORLADI

Belarus’ta 1994’ten beridir, devlet başkanlığı koltuğunda Lukaşenko oturuyor. Rusya’ya yakınmış gibi görünse de ve her ne kadar ülke ekonomisi büyük oranda Moskova’ya bağımlı da olsa Lukaşenko, iki yıl öncesine kadar ustalıkla Kremlin ve Batı arasında manevralar yapmayı başardı. Mesela, 2008’deki Rus-Gürcü Savaşı’ndan sonra Moskova, Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgeleri olan Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıdığında eski Sovyet ülkelerinin de kendisini destekleyeceğini umuyordu. Fakat, Belarus, Rusya’nın arkasından gitmediği gibi araya mesafe koydu. Böylelikle Batı’nın Lukaşenko’ya uyguladığı yaptırımlardan kurtulmayı başardı. Benzer şekilde, 2014’te Rusya Kırım’ı ilhak ettiğinde ve Ukrayna’nın Donbas bölgesinde Rusya yanlısı ayrılıkçılar, iki il merkezini ele geçirdiğinde Lukaşenko, tarafsız bir tutum takınmayı seçti ve Belarus’un başkenti Minsk, Rusya-Ukrayna-Batı eksenindeki müzakerelerin merkezi oldu. Yine de 2020’deki seçimlerde muhalefetin yoğun protestolara girişmesi ve ABD ile Avrupa Birliği’nin Lukaşenko’yu Belarus’un meşru lideri olarak tanımadıklarını açıklamaları, Lukaşenko’nun bu manevra imkânını ortadan kaldırdı. Lukaşenko’yu Batı yanlısı bir ihtilalle devrilmekten kurtaran da Putin oldu. O tarihten sonra Lukaşenko, Rusya’nın çizgisine daha yaklaşmak zorunda kaldı. Belarus, yakın yıllara kadar ülkesinde Rus askeri üssü bulundurmazken Moskova askerlerini kabul etmek zorunda kaldı. Şimdi Lukaşenko, bir taraftan Batı’nın yaptırımlarıyla uğraşırken diğer taraftan Putin’in karşısında olabildiğince bağımsız kalmaya çalışıyor. Belarus’un konumu, Ukrayna’daki savaşı yakından etkilediği gibi savaşın genel seyri de Minsk’in ve özellikle Lukaşenko’nun kaderi üzerinde belirleyici olacak. 

denizberktay@yahoo.com