ABD'nin hegemonyayı sürdürme ısrarı ve Rusya-Ukrayna krizi

İster savaşın parçaladığı Ukrayna, yaptırımlara boğulan Rusya isterse de güvensizliğin kök saldığı Avrupa olsun, herkes çok acı çekiyor. Ukrayna krizinin en büyük sorumlusu olan ABD, hegemonyasını sürdürmek için sürekli olarak başkalarının talihsizliğinden faydalanıyor…

cumhuriyet.com.tr

Çin devlet medyası Global Times’ta, Xin Ping imzasıyla yayımlanan bir analizde, ABD’nin küresel hegemonyayı sürdürme ısrarı ışığında Rusya-Ukrayna krizi ele alındı.

Sözlerine, 18. yüzyılda yaşamış tanınmış İngiliz şairi William Shenstone’un, "Bırakın aptallar savaşın zahmeti peşinde koşsun; azınlığı zenginleştirmek için çoğunluğun kanının aktığı yerde" dizeleriyle başlayan Xin’e göre, Rusya-Ukrayna savaşından zarar gören insanlara yaşatılan tam olarak bu.

Xin, sözlerine şöyle devam ediyor:

”İster savaşın parçaladığı Ukrayna, yaptırımlara boğulan Rusya isterse de güvensizliğin kök saldığı Avrupa olsun, herkes çok acı çekiyor. Ukrayna krizinin en büyük sorumlusu olan ABD, hegemonyasını sürdürmek için sürekli olarak başkalarının talihsizliğinden faydalanıyor…”

“ABD, ÇATIŞMAYI TEŞVİK ETTİ”

Önde gelen İngiliz uluslararası ilişkiler uzmanlarından Edward Carr, seksen yıldan uzun bir süre önce insanlara, "ABD'nin bencilliğini gizlemek için nezaket kullanmada usta olduğunu" hatırlatmıştı. Zengin kaynaklara, güçlü bir sanayiye ve coğrafi avantajlara sahip olan Ukrayna, pekâlâ kalkınmayı başarabilirdi. Ancak ABD, bağımsızlığının ilk yıllarında görece dengeli bir politika izleyen bu ülkede Batı yanlısı bir gündem oluşturmak için 2004 yılında "Turuncu Devrim"i, 2014 yılında ise "Meydan" olaylarını kışkırttı. Bunu yaparken amacı, ülkeyi siyasi olarak içeriden ve jeopolitik olarak da dışarıdan Rusya ile Avrupa arasında bölünmeye zorlamaktı. Avrupa'nın en yoksul ülkelerinden biri ve Doğu Avrupa'nın Batı'ya açılan kapısı olan Ukrayna'nın bugün NATO'nun doğuya doğru genişleme hedefinin ön cephesi; "renkli devrimler" ile çatışmaların fay hattı haline gelmesi gerçekten düşündürücü.

2014 yılında Ukrayna'nın doğusunda kriz patlak verdiğinde; Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna istişarelerde bulunup durumu soğutmak adına Minsk Anlaşmalarını imzaladılar. ABD ise Ukrayna'daki Rus karşıtı ve Batı yanlısı güçleri sahadaki çatışmaları tırmandırmaya teşvik ederek çatışmayı körükledi; yani, Avrupa'nın tam tersi bir istikamette yol aldı. Bugün de aynı ABD, Rusya-Ukrayna ihtilafına askeri olarak dahil olmadan fayda elde etme peşinde koşuyor. Doğrusu, ABD'nin hiçbir zaman Ukrayna'nın imdadına yetişmek gibi bir kaygısı olmadı. ABD tarafından siyasi bir araç olarak kullanılan "yardım gönderme" fikrinin temelinde Rusya'yı sonsuz bir çatışmaya hapsetme planı yatmaktadır.

‘NATO’YA ÜYELİK TALEBİ’ DÖRT KEZ REDDEDİLDİ

ABD hegemonyasının Avrupa, Rusya ve Ukrayna için ne tür güvenlik sorunları yarattığını anlamak için tarihte biraz daha geriye gitmemiz gerekebilir. Avrupa'yı kaosa ve yıkıma sürükleyen ve NATO'ya bağımlı hale getiren iki dünya savaşının ardından ABD, küresel bir süper güç haline geldi. Küresel güvenlik için ortak bir yol arayışında olan Avrupa ve Sovyetler Birliği ile 1975'te Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı'nı (AGİT) kurdu. Bu kuvvetler bunun yanı sıra kapsamlı bir güvenlik ve işbirliği yaklaşımı öngören Helsinki Anlaşmalarını imzaladılar.

Ancak ABD, Soğuk Savaş'ın ardından, Rusya'nın NATO'ya katılma teklifini dört kez reddederek Avrupa güvenlik gündemini altüst etti. Burada amaç, ABD hegemonyasını desteklemek adına Rusya'yı hayali düşman statüsünde tutmaktı. ABD, bunun yanı sıra 1999'dan bu yana çok sayıda Doğu Avrupa ülkesini NATO'ya dahil ederek NATO'nun sınırlarını doğuya doğru 1000 kilometreden fazla genişletti ve Avrupa'yı daha da bölünmüş hale getirdi; Ukrayna, Gürcistan ve Bağımsız Devletler Topluluğu'nun (BDT) diğer üyelerine, Rusya'ya son derece gerçekçi bir tehdit oluşturacak şekilde NATO'ya üyelik sözü verdi.

YENİ HEDEF: HİNT-PASİFİK, YANİ ÇİN

ABD'nin hegemonik zihniyeti ve eylemleri nedeniyle ortak güvenlik vizyonu paramparça oldu. Rusya, Ukrayna ve Avrupa sonsuz bir güvenlik ikilemi ve sonuçsuz bir çatışma ortamının içinde kaldı. Eski ABD kongre üyesi Tulsi Gabbard, yakın tarihli bir röportajında, Başkan Joe Biden'ın, "Ukrayna'nın kati surette NATO'ya alınmayacağına dair söz vererek krizi sona erdirebileceğini" söyledi. Ancak Biden bu yönde bir adım atmadı, çünkü o sırada Rusya'ya yaptırım uygulamak için bahaneler aramaktaydı ve Amerikan askeri-endüstriyel kompleksi de savaştan en üst düzeyde faydalanmak adına fırsat peşinde koşmaktaydı. Ukrayna, tıpkı Irak, Afganistan ve Suriye gibi ABD'nin başlattığı bir dizi küresel güvenlik krizinin kurbanı oldu. Şimdi ise hegemonik güç, Çin'i kontrol altına almayı amaçlayan Hint-Pasifik Stratejisi aracılığıyla, "NATO genişlemesinin Asya versiyonu" için bastırıyor.

Son tahlilde; hegemonya, kötülük ve kaosun kaynağıdır, ortak bir güvenlik şemsiyesi ise krizleri önlemek ve sona erdirmek adına tek doğru seçenektir. İster Avrupa ister Asya olsun, güvenlik gerekçeleri aynıdır: Güvenlik yalnızca paylaşıldığında işlevseldir; bu sıfır toplamlı bir oyun değil, kazan-kazan işbirliğidir. Ve tarih bir kez daha şunu kesin şekilde kanıtlamıştır ki, başkalarını aptal yerine koyan, eninde sonunda kendisi de aptal durumuna düşecektir.