AB, Avrupa Siyasi Topluluğu ile sorunlarına kalıcı çözüm istiyor

Avrupa Komşuluk Konseyi Direktörü Samuel Doveri Versterbye, Ankara-Brüksel arasındaki işbirliğinin Türkiye’nin otokratikleşmesini önleyebileceğini söylüyor.

Mert Cengiz

Avrupa Birliği (AB) ABD-Çin rekabeti, Brexit, Covid-19 ve en son da Rusya’nın Ukrayna işgali ile kendi içinde ve komşu ülkelerle yeni bir siyasi düzlem inşa etme çabalarına hız kazandırdı.

Zorlu kriz dönemlerinde AB’de çatırdama olasılıkları gündemdeyken Fransız lider Emmanuel Macron’un mayısta duyurduğu Avrupa Siyasi Topluluğu (AST) 6 Ekim’de Çekya’nın başkenti Prag’da toplandı. 27 AB ülkesinin yanında birliğin Türkiye, Gürcistan, Moldova gibi yakın komşuluk geliştirdiği ilişkileri geliştirdiği 17 devlet, AST kapsamında ortak masa ve ikili görüşmelerde bulundu. 

Türkiye’nin AST kapsamında AB ile ilişkilerini ve platformun birlik ile olan bağını düşünce kuruluşu Avrupa Komşuluk Konseyi Direktörü Samuel Doveri Versterbye ile konuştuk.

- AB, özellikle Fransa, neden böyle yeni bir platform yaratma ihtiyacı hissetti?

Paris’in böyle bir platform kurmasının altında son 10 yılda yükselen popülizm ve üyelik yorgunluğu nedeniyle AB’nin yavaşlamış olması yatıyor. Pek çok siyasi parti ve AB seçmeni, birliğin daha fazla genişlemesini istemiyor. Ancak politika yapıcılar, AB’nin komşularıyla ilişki durumda Fas ve Mısır’dan Türkiye ile Ukrayna’ya kadar giderek daha fazla yozlaşmış, istikrarsız ve demokratik olmayan komşu ülkelerle uğraşmak zorunda kalacağını biliyorlar. AST de işbirliği yaratmak için yeni teşvikler yaratırken bu sorunların çözülmesine yardımcı oluyor. 

Ayrıca AST, AB üyelik sürecinin yerine geçmekten ziyade hidrojen altyapısı, enerji ortaklıkları, terörizm, altyapı ve dijitalleşme gibi önemli konularda daha esnek ve yapıcı katılımın yanı sıra finansman sağlayan bir platform. Bu noktada Türkiye önemli çünkü AB, Ankara ve Türk belediyelerle güçlü bir ortaklık kurmadan yeşil enerjiye geçemez ve güvenilir enerji için çeşitlendirme yapamaz.

Türkiye örneğinde, AST’nin motivasyonu, artık tam anlamıyla işlevsel olmayan bir katılım sürecine katkı sağlamak. Ama hızla değişen küresel ortam, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, ABD-Çin rekabeti ile bağlantılı tedarik zinciri yarışı, bir an önce çözülmesi gereken bir göç krizi nedeniyle birçok konuyla ilgilenmek zorunda olmanın aciliyeti de buna rehberlik ediyor. AST, Göçmenleri tutmak için sadece “ödeme yapan ülkeler” yerine göçün köklerine ve nihayetinde hepimizin üzerine çöken ve şu anda Türkiye’yi orantısız bir şekilde etkileyen küresel bir enerji ve ekonomi krizine öncelik veriyor. 

Türkiye, AB’ye tarihsel, hukuki, kurumsal, ekonomik ve değerler açısından derinden bağlıdır. AST de bu sorunların çoğunu daha hızlı ve etkili bir şekilde çözmek için Avrupa coğrafi ailesini bir araya getirme hedefiyle kuruldu. Türkiye örneğinde en önemli husus ise AB’ye katılım sürecindeki engellerin bu platformda yer almaması ki bu da ciddi gelişmeler için bir fırsattır.

- Peki AST, Türkiye’nin Avrupa politikasını ve perspektifini (yeniden) şekillendirmesine nasıl yardımcı oluyor?

AST, AB-Türkiye ilişkilerine yeni bir ivme kazandırıyor. 10 yıldan fazla bir süredir Türkiye’nin AB’ye katılım süreci tıkanmış durumda. Bunun nedeni hem Türkiye’de reform çabalarının olmaması ve demokratik gerileme, hem de AB’nin içinden gelen karşıt görüşler. Bir evliliğin yürümesi için iki kişi gerekir. Hem Türk hem de AB hükümetleri hatalar yaptı. Şimdi soru şu: Nasıl ilerlenir? Dürüst olmalı ve Türkiye’nin üyelik sürecinin donmuş olduğunu ve yakın gelecekte yeniden canlanma olasılığının düşük olduğunu kabul etmeliyiz. Burada geçici ve yapıcı bir çözüm AST’dir, hem Ankara hem de Brüksel’in çıkarına olan yenilenebilir enerji ve Yeşil Mutabakat da dahil olmak üzere AB-Türkiye enerji entegrasyonuna yardımcı olur. Ancak orta ve uzun vadede AST, tek başına AB-Türkiye ilişkilerinin iyileştirilmesi için yeterli platformu sağlayamayacaktır. Yalnızca yeni bir “Özel ve Stratejik Ortaklık” modeli gelecekte güçlü bir AB-Türkiye ilişkisini destekleyebilecektir. Bu, mevcut çeşitli üyelik fasılları etrafında inşa edilebilir ve itici gücün Gümrük Birliği reformu başta olmak üzere bankacılık ve finansal reformları, tedarik zinciri senkronizasyonu, enerji işbirliği ve savunma olması muhtemeldir.

- AST, Avrupalı ??ortaklarıyla mevcut sorunlarını çözmesi için Türkiye’yi etkileyebilir mi?

Bu zor bir soru ama kısa cevap evet. AB üye ülkeleri ile Türk belediye ve hükümet yetkilileri, iş dünyası ve çalışanlar arasında yapısal diyalog ve güven inşası için ne kadar çok fırsat olursa sorunları çözme şansı o kadar artar. Gerçek şu ki dünya çok hızlı bir şekilde daha karmaşık ve rekabetçi hale geliyor. Türkiye ve AB de bunun tam ortasında. AB ve Türkiye’den siyasiler, iş insanları, meslek örgütleri, gazeteciler ve aktivistler daha düzenli bir şekilde bir araya gelirse sorunlarına daha kolay çözüm bulabilecekler. Bunu destekleyebilecek iş teşvikleri ve birçok finansman fırsatı var. Gerçek ihtiyaç, düzenli katılım ve güveni yeniden inşa etmektir.

- AST, otokratik olarak yönetilen ve Avrupa değerlerinden uzaklaşan bir ülke bağlamında Türkiye’ye ne sunuyor?

AB, Balkanlar ve Türkiye ne kadar işbirliği yaparsa, Ankara’nın otokratik bir ülke olması o kadar zorlaşıyor. Türkiye’de halk, laikliği veya inanç özgürlüklerini, işlerinde ne kadar kazandıklarını ve gelecekteki siyasi liderlerini seçebilmeyi önemsiyor. Bu değerler, Avrupalı ??değil; evrenseldirler ve en önemlisi anayasal olarak Türklere de aittir. İktidar baskısını da garanti altına almanın en hızlı yolu, Ankara’nın Rusya’yı desteklemesine ve kendisini Avrupa’dan uzaklaştırmaya karar vermesidir. Böyle bir karar ise ticari büyümeden işçi haklarına ve teknolojik gelişmeden kadın haklarına, yargı bağımsızlığına ve laikliğe kadar her şeyi tehdit altında bırakır.