3 yılda 8 darbe… Afrika'daki güç mücadelesi yeni bir aşamaya taşınıyor

Afrika’da 2020’den beri yapılan darbelere geçtiğimiz günlerde Gabon da eklendi. ABD-Fransa ve Rusya-Çin bloklarının karşı karşıya geldiği Afrika’da darbelerin sorumlusu kim?

Sarp Sinan Hacır

Afrika, son 3 yılda yaşadığı darbelerle Doğu ile Batı dünyası arasında bir bilek güreşine sahne oldu. Bu aynı zamanda Burkina Faso, Mali, Sudan, Nijer, Orta Afrika Cumhuriyeti, Gine ve son olarak da Gabon olmak üzere doğudan batıya aynı hatta, tüm Afrika’yı etkisi altına alan bir değişim süreciydi. Darbelerin sürat kazanmasında Ukrayna Savaşı da büyük rol oynadı. Bu sayede Afrika üzerinde nüfuz sahibi olan ülkeler birbirlerine karşı eylemlerine hız verdiler. 

FRANSA

Fransa, Afrika’daki varlığı devam eden ülkeler arasında şüphesiz ki en eskisi. Ancak Fransa’nın varlığı son 10 yılda epey zarar gördü. 2012’de Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Müslümanlar ve Hristiyanlar arasında çıkan gerilime müdahale etti. Fransa’nın tekrardan sömürgeci olarak anılmaması adına orduya getirilen kısıtlamalar müdahaleyi yetersiz kıldı. Kısa süre içinde hem Müslüman gruplar hem de Hristiyan gruplar Fransa’ya karşı cephe aldı. 2016’da seçimlerin yapılmasıyla Fransa, görevinin tamamlandığını açıkladı ve bölgeden çekildi. Ancak Fransa gittikten hemen sonra çatışmalar tekrar başladı.

Mali ve Nijer’de de benzer görüntüler oluştu. Azınlıklar arası dengelerin sağlanamaması, Fransa’nın politik olarak ne istediğini bilememesi, radikal örgütlerden El Kaide ve IŞİD’in de etkisiyle güç kazanması ve doğrudan sonuç alamayan askeri operasyonlar Fransız nüfuzunu azalttı. Yönetimlerde Fransa’yla iş birliği içinde olan siyasetçiler olmasına rağmen bu ülkelerde demokrasi kültürünün oturmaması ve yoksulluğun devam etmesi sabırları taşırdı. Bazı Fransız uzmanlar, Fransa’nın Afrika’da ne yapmak istediğini bilmediğini söylüyorlar. Sömürgeci görüntüsü vermeden şirketlerinin ve askeri gücünün varlığını sürdürmeye çalışıyor, işin sonunda hem bu varlığı kaybediyor hem de yerlilerin gözünde hala sömürgeci olarak gözüküyorlar. 

Fransa, en son darbenin olduğu Gabon’da “demokrasiye saygı” çağrısı yapsa da 60 yıldır aynı ailenin üyelerinin seçildiğini hatırlatmak gerekir. Ordu da son yapılan seçim sonuçlarına hile karıştığı iddiasıyla yönetime el koymuş ve Ali Bongo’yu ev hapsine mahkûm etmişti.

ABD

ABD’nin Afrika üzerindeki nüfuzu son dönemde aynı Fransa gibi düşüşe geçti. Foreign Policy gibi ABD temelli dış politika kuruluşlarında “Afrika’yı kaybettik” gibi makaleler yazıldı. Bu sürece tabii ki Ukrayna savaşı da destek oldu. Rusya’nın Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nden atılması için yapılan oylamaya sadece 10 Afrika ülkesi evet demişti. Afrika ülkelerinin yüzde 82’si ya oy kullanmamış ya da hayır demişti.  ABD, Biden hükümetiyle birlikte Afrika politikalarını yeniden dizayn etti. Bölgede Çin’in büyümesini durdurma temelli bir politika belirledi. 

Bu süre zarfında ABD’nin yanlış ata oynama durumu da oldu. Mesela Etiyopya’da çıkan iç savaşta Tigray Halk Kurtuluş Cephesi’ni (TPLF) destekledi. Eskiden Etiyopya’yı yöneten bu yapı tekrar yönetimi ele geçirmeye yaklaşsa da savaşın seyri Rusya ve Çin’in müdahalesiyle değişti. Mevcut Etiyopya hükümeti Doğu’ya artık çok daha yakın. 

ÇİN

Son birkaç yılda Çin, sınırlarının ötesinde politikalar geliştiren bir ülke konumuna geldi. Yıllardır devam eden Yemen İç Savaşı’nı bitiren diplomatik hareketlerini başını çekmesinin yanında ekonomik gücüyle de Asya’nın dışına çıkmayı başardı. Afrika’da yaptığı yatırımlar, nüfuzunu giderek arttırdı. 2014 sayılarına göre Afrika’da 1 milyonu aşkın Çinli, işçi olarak çalışıyor.

Çin’in Bir Kuşak Bir Yol Projesi’nin deniz ayağı olan Deniz İpek Yolu projesi, Doğu Afrika kıyılarında kendine yer edindi. Ancak bu Çin yatırımları Batı tarafından “borç batağı” olarak nitelendiriliyor. 2018’de Trump’ın yardımcısı Mike Pence tarafından “borç diplomasisi” olarak nitelendirilen Sri Lanka örneğinin Afrika’da gerçekleştirildiğini iddia ediyorlar. ABD Başsavcısı William Barr, Çin’in yoksul ülkelere borç verip, yeniden yapılandırmaya müsaade etmeden altyapı öğelerine el koyduğunu ve bu sayede ülkeleri ele geçirdiğini söylemişti. 

Ancak bir Sivil Toplum Kuruluşu olan Debt Justice’in raporuna göre Afrika ülkelerinin Batılı bankalara borcu Çin’e olan borcunun üç katına denk geliyor. Dahası, geçtiğimiz sene 23 ülkeye verdiği borçları affettiğini açıkladı. Yani Çin, Afrika üzerinde agresif bir tutum sergiliyormuş gibi gözükmek istemiyor. Altyapı yatırımlarını koruyacak Wagner benzeri özel askeri yapılara sahip olsa da aktiviteleri koruma görevlerinden öteye gitmiyor. 

RUSYA

Afrika’nın son yıllarda adeta yeni yıldızı Rusya oldu. Darbe görüntüleri izlediğimiz ülkelerde kalabalıklar arasında Rus bayrakları görmeye aşina olduk. Rusya, Orta Afrika Cumhuriyeti’nden başlayarak özellikle Sahel bölgesine denk gelen ülkelerdeki Fransız nüfuzunun azalmasını fırsat olarak değerlendirdi. Çeşitli sebeplerden ötürü isyan eden komutanlara güvenlik, silah ve eğitim sağlayarak başarılı olmalarını sağladı. Fransızların “sömürgeci” görüntüsü verme çekincesini taşımayan Wagner, aktif olduğu ülkelerdeki yer altı kaynaklarının da etrafını sardı. Hayatını yeni kaybeden Yevgeni Prigojin gibi oligarklar, ülkedeki yeraltı kaynaklarının çıkarılmasından sorumlu enerji şirketleriyle Afrika ülkelerine yerleştiler. Orta Afrika Cumhuriyeti’nin ardından Mali, Burkina Faso ve Nijer geldi.

Wagner’in son dönemde başına gelenler ise soru işaretleri yaratıyor. Rusya’nın Afrika’daki gücü olarak bilinen Wagnerlerin lider kadrosunun tamamı tek bir uçak kazasında ölünce Wagner’in akıbeti de tartışmaya açıldı. Ancak Wagner’in geçmişi de birçok kez “deri değiştirmiş” yapılar üzerine kuruluydu. Bu yapılar, Rus nüfuzunu şimdiki kadar olmasa da ciddi bir şekilde Afrika, Ortadoğu ve hatta Güney Amerika’da yayan özel askeri unsurlardan oluşuyordu. Şu anda bu ihtiyacı karşılayacak yeni isimler ve grupların ortaya çıkacağına kesin gözüyle bakılıyor.

TÜRKİYE

Afrika nüfuzu son dönemde artan ülkeler arasında Türkiye de geliyor. Türkiye; Etiyopya ve Burkina Faso’ya TB-2 Bayraktar gibi silahlar satsa da geliştirdiği nüfuzu büyük oranda insani yardımlara ve altyapı yatırımlarına borçlu. Bu süre zarfında Türkiye, darbe yönetimlerine doğrudan düşman bir tutumdan ziyade daha dengeli bir politikayı tercih etmeye başladı. Bu politika, Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında güttüğü politikayla da eşleşiyor.  

Sonuç olarak, Afrika’daki Batı nüfuzu etkisini kaybetmeye devam ediyor. Hala Batıyla iyi ilişkiler sürdüren ECOWAS’ın (Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğu) yeni darbe olan Nijer’e askeri müdahalesi halen tartışılıyor. Bu müdahale olursa, Batı Afrika’nın tamamı savaşa sürüklenebilir. Ancak ECOWAS ülkelerinin böylesi bir kıyamete çok niyetli olmadıklarını da belirtmek gerekir.