Orda kimse var mı? İzmir: 10 Temmuz 1688: 11.45
KONUK YAZAR | Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Cumhuriyet Ege için yazdı...
İZMİR / Cumhuriyetİzmir de yine mi depremle yıkılacak?
Tarih tekerrür mü edecek?
Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp, ya da yapmayıp farklı sonuçlar beklemek ne anlama geliyor?
***
“Deprem, yer sarsıntısı, zelzele” genellikle Dünyamızı saran ve hareket etmek isteyen yer kabuğu katmanlarında yer yer var olan, fay denilen kırıklar nedeniyle oluşur. Yanardağların püskürtme yaptıkları anda oluşan sarsıntılar bunun dışındadır.
Aralarında fay, kırık olan (çatlak değil) koca yer kütlelerinden biri hareket etmek isterken, yanal yüzeylerinde bulunan kayasal pürüzler/çıkıntılar bu hareketi engeller.
Bu durum, böyle bir hareketi önleme; fay, kırık’ın içinde müthiş bir enerjinin birikmesine neden olur. Fay bu enerjiyi, zorlamayı bir noktadan sonra taşıyamaz ve kırılır.
Bu kırılmayla birlikte hareketi engellenen yer kütlesi birikmiş enerjinin gücüyle doğrusal ya da eğimli olarak ileri doğru atılır, hareket eder.
Büyük enerjilerin boşalması sırasında, büyük depremlerde bu atımlar, yer değiştirmeler 5-10 mt’yi bulur.
Bazen bu kırılmalar, komşu başka fayların kırılmasına da yol açar.
Dünyanın birçok yerinde ve ülkemizde görülen bu tür depremlerin nedeni bu fay kırılmalarıdır.
Ancak depremlerin zamanı ve yeri tam olarak bilinemez.
Fay hatlarının yer yüzünde konumları, daha önce olmuş depremlerin yer ve zamanına bakılarak tahmin edilmeye çalışılır.
Kesin olan, insan eliyle yapılmış yapılarda gerekli önlemler alınmamış ise büyük depremlerin sonuçları büyük felaketlerdir.
***
Ülkemiz 6 Şubat 2023 günü önce sabaha karşı Sofalaca-Seyit Kamil-Gaziantep, dokuz saat sonra Ekinözü-Kahramanmaraş merkezli, art arda meydana gelen iki çok, çok büyük deprem yaşadı.
Bu depremler geniş bir bölgeyi etkiledi, binlece insanımız öldü, onbinlerce konut yıkıldı, oturulmaz hale geldi.
İnsani ve maddi, inanılmaz ölçüde büyük kayıplara neden oldu bu durum!
Oysa ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu, yüzyıllardır böyle büyük depremlerle karşılaştığı biliniyor.
Bu konuda bilgi sahibi, önlem almakla sorumlu, yaptırımcı onlarca kuruluş, kişi var.
Siyasal erk tabii ki bu olgunun ilk sahibi!
Prof.Celal Şengör, Prof.Naci Görür, Prof.Ahmet Ercan gibi dünya çapında yetkin bilim insanlarımız yıllardır ülkemizin çeşitli yerlerindeki deprem riskiyle ilgili, yetkilileri, insanlarımızı uyarıyorlar.
Son yıllarda sayıları daha da artan böyle değerli bilginlerimizden, İzmir-9 Eylül Üniversitesinden Deprem Bilimci Prof. Hasan Sözbilir 20.08.2020’de, K.Maraş çevresinde yaşanan korkunç depremin öncesinde İzmir’le ilgili bakın neler demiş:
“İzmir'de bugün deprem olduğunda, yeryüzünü bir zon boyunca 10-20 kilometre kadar kırılacak 13 fay var.
Bunlardan bir tanesi, en son 330 yıl önce kırılan ve her an kırılması beklenen “İzmir Fayı”.
Bu fay Güzelbahçe'den başlıyor, Narlıdere, Balçova, Konak, Bornova, Işıklar, Pınarbaşı'na kadar uzanıyor.
Yani İzmir'in 4'te 3'ünden, hem de tamamen yerleşim alanlarından geçiyor.
Bunun dışında 12 fay daha olduğu düşündüğünde İzmirli her an patlamaya hazır bombanın üzerinde yaşıyor denebilir.”
Yaşanılan bir olayı ya da o anı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusuna “dejavu” deniyor. Fransızca olan bu sözcüğü sözlükler böyle tarif ediyor.
Bakın, 335 yıl önce, 1688 yılında İzmir’de meydana gelen depremler, bugün ülkemizde yaşananlarla nasıl paralellik gösteriyor.
Tarih, İzmir’de önümüzdeki günlerde, yıllarda yaşanması çok muhtemel bir depremle ilgili nasıl korkutucu, ürkünç bir resim çiziyor!
İzmir’i “dejavu” mu bekliyor?
***
***
Osmanlı döneminde İzmir’de daha önce de birçok deprem olmasıyla birlikte en şiddetli deprem 1688 yılında yaşanmıştı.
İzmir üzerine çok değerli çalışmaları olan Prof.Mübahat S.Kütükoğlu’nun verdiği bilgilere göre 1688 yılı yaz aylarında İzmir iki büyük depremlerle sarsıldı.
İlk deprem 30 Haziran 1688’de yaşandı.
Bu şiddetli sarsıntıda, İzmir Körfezine giriş çıkışlarda gemi trafiğini kontrol eden, İzmir-Balçova’nın İnciraltı yöresindeki Sancak Kale yıkıldı.
Tarihçi Sinan Meydan’a göre, Sancak Kale’nin bulunduğu yer depremin etkisiyle anakaradan 30 mt ayrıldı, orada bir adacık oluştu.
Öyleyse, demek ki 335 yıl önceki ilk deprem, ilk fayın kırılması, Prof. Sözbilir’in sözünü ettiği, Güzelbahçe, Narlıdere, Balçova’dan başlayıp, kuzeye, İzmir’in en meskun alanlarına giden, “İzmir Fayı” olarak adlandırılan fayın başladığı yerde oldu.
Sancak Kale İzmir körfezinin en dar yerinde, 1666 yılında Köprülü Mehmet Paşa emriyle inşa edilmişti.
Depremde yıkılan bu askeri yapının yanı sıra kalenin topları bile denize gömülmüştü.
İzmir’in Narlıdere ilçesinin sırtını dayadığı Çatalkaya Dağı ile İzmir Körfezinin arasındaki düzlüğün, İnciraltı dahil, yumuşak bir zemine sahip olduğu muhtemeldir.
Bu tür gevşek zeminler şiddetli sarsıntıyla karşılaştıklarında sıvılaşırlar, sıvı tepkisi verirler, hiçbir yük taşıyamazlar ve üzerindeki yapıların bir kısmı suya batarmış gibi toprağa gömülürler.
Sancak Kale ve topları böyle bir zemine sahip İnciraltı’nda, belki de bu nedenle toprağa, denize batmış olmalılar.
Sancak Kale mevkii
İzmir’de 1688 yılı yazının ikinci büyük depremi ilkinden onbir gün sonra geldi.
Belki K.Maraş’taki gibi 30 Haziran’daki ilk depremde kırılan, kayan fay ikinciyi tetiklemişti
Bu sarsıntının 7.0 şiddeti civarında olduğu düşünülüyor.
Dönemin Fransız Konsolosluğunun raporlarını yayınlayan İngiliz deprem bilgini Prof. Nicholas N.Ambraseys’in verdiği bilgiye göre, 10 Temmuz 11.45’de yaşanan deprem 30 saniye sürdü. Bu sarsıntı İzmir’in yerle bir olmasına yetti.
İzmir depremleriyle ilgili kapsamlı bir kitap yazan Prof.Melih Tınay’ın aktarımıyla; “bu deprem sonucunda İzmir’de 17 caminin 14’ü yıkılmış, 3’ü ise ağır hasar görmüştü.
Gayrimüslimlere ait kiliseler çökmüş, özellikle liman civarındaki ticaret hanları yıkılmıştı. Yaklaşık 700 tüccar hayatını kaybetmişti.
Tarihçi Sinan Meydan’a göre depremle birlikte İzmir’de kara 60 cm çökmüş, oluşan tsunami nedeniyle limanda bulunan gemiler alt üst olmuştu.
Cumhuriyet Döneminin ilk İzmir gazetelerinden biri olan Hizmet’te, 1928 yılında, yazar Hakkı Nezihi benzer bilgiler veriyordu:
“10 Temmuz 1688 depreminde İzmir’de korkunç bir deprem oldu.
Depremin ilk sarsıntılarıyla birlikte yer yarılmış, bu yarıklardan kaynar halde siyah pis kokan su çıkmıştı.
Yarıklar üzerinde ölü balıkların bulunması bu suyun deniz suyu olduğu hakkında bir kanaat uyandırmıştı.
Bu deprem ve ardından çıkan yangın İzmir kentinin canını aldı. İzmir bir yığın taş, bir küme kül haline geldi.
Bu muazzam bela sırasında onbeş, onaltı bin kadar insan öldü. Bu felaket en çok Türk halka zarar vermişti.
Büyük camilerin, mescitlerin hemen çoğu, üç Katolik kilisesi, büyük Rum katedrali önce yıkıldılar, sonra yandılar.
Bu felaketle kent evlerinin dörtte üçü harap olmuştu. Dörtte biri de oturulmayacak kadar hasar görmüştü.
Eğer bu felaket gündüz olmayıp gece, halkın uyuduğu saatlerde olsaydı, kent sakinlerinin hemen hepsi yıkıntı altında kalıp mahvolurlardı.”
Hakkı Nezihi’nin yazarı olduğu, ilk olarak 1925’de “Yanık Yurt” adıyla yayına başlayan gazete, daha sonra “Hizmet Yanık Yurt” adıyla yayınına devam etmişti.
Cumhuriyet döneminde İzmir’in ilk basın organlarından biri olan bu gazetenin yöneticileri, 1922 yangınıyla yanmış bir kente dönüşmüş güzel İzmir’in o durumundan çok etkilenmiş olmalılar ki gazetelerine “Yanık Yurt” adını vermişlerdi.
Neler görmemişti ki bu İzmir?
1924 İzmir depremi
***
İzmir’in 16-17. Yüzyılla birlikte Akdeniz havzasında önemli bir ticaret kenti haline gelmesi, kentin giderek kozmopolit bir merkeze dönüşmesi yabancı basının da İzmir’e olan ilgisini arttırmıştı.
İzmir’in yaşadığı felaket Avrupa’da da yankılanıyordu.
Prof.Melih Tınal’ın, Yrd.Doç.Erkan Serçe’den aktardığına göre; İngiltere’de yayınlanan “London Gazetta” adlı gazeteye, İstanbul’dan gönderilen bir okur mektubu da İzmir’in depremdeki acıklı halini anlatıyordu:
“İzmir’de haziranın otuzunda, öğleye doğru saat 11 ile12 arasında bir dakika içinde şehirdeki bütün evleri yerle bir eden bir deprem meydana geldi….
Depremden dört saat sonra Frenk Sokağındaki bir Ceneviz evinde yangın başladı. Rüzgarın şiddetiyle Frenk Sokağı (bugünkü Alsancak-Kordonboyu) yerle bir oldu.
Aynı şekilde şehrin geri kalan kısımları da kısa zamanda…. tepe kısımlar hariç tamamen kül oldu.
En iyimser tahminle 5.000 kişi telef oldu. Bazıları bu sayının iki katı olduğunu söylüyor...
Ölenler arasında Doğu’nun en ünlü Yahudilerinden haham Aaron Aben Haim, birkaç papazla birlikte kilisede dua eden Rumların İzmir metropoliti de vardı.”
1928 İzmir Depremi
Yapımı depremden kısa bir zaman önce, 1675 yılında, Köprülü Ahmet Paşa tarafından başlatılan, Kara Mustafa Paşa tarafından 1677 yıllarında tamamlanan (Büyük) Vezir Han da depremden nasibini aldı.
Han, büyük tüccarların mekanıydı ve depolarında, yok olduklarında İzmir ekonomisini sarsacak ölçüde kıymetli mallar vardı.
Deprem sırasında çıkan ve hemen yayılan büyük yangında, yerli yabancı tüccarların depolarındaki bu malların çoğu kurtarılamamış, yanmıştı.
Bu tür felaketlerde yangın depremin kardeşi gibiydi!
Adnan Menderes Üniversitesinden Doç. Bülent Çelik’in Ege Üniversitesinden Prof.Bozkurt Ersoy’dan aktardığına göre, (Büyük) Vezir Han, bugünkü Mimar Kemalettin Caddesi ile 1326 ve 1330 sokakların kesiştiği köşede bulunuyordu.
Prof.Mübahat S.Kütükoğlu 1688 depremlerinde durumu şöyle özetliyor:
“Depremin şehre verdiği zarar daha çok Türk mahallelerinde olmuştu.
Fransız raporlarına göre 16-19.000 kişi ölmüştü. Deprem cumartesi günü olduğu için yabancılar şehir dışındaydı ve depremden fazla kayıp vermemişlerdi.
Depremden sonra başlayan yangında Frenk Sokağı (Alsancak-Kordon boyu) ve Ermeni Mahallesi (Alsancak-Kahramanlar) büyük zarar görmüştü.
Evlerin ahşap olması nedeniyle şehrin hemen hemen yarısı yok olmuş, taştan yapılmış camiler, hanlar, kiliseler bile depremden etkilenmiş, kentte salgın hastalık tehlikesi belirmişti.
Yabancılar İzmir’i terk ederek limandaki gemilere sığınmışlar, bir kısmı Sakız adası, Halep ve Lübnan-Sayda’ya göç etmişti.”
Depremin olduğu zamanda Osmanlı Ülkesinin padişahı II.Süleyman idi.
Yine Prof.Melih Tınal’ın verdiği bilgiye göre, Payitaht İstanbul İzmir depreminde ölenlerin malları üzerinde, varisleri bakımından padişahın çıkarlarını gözetmek (el koymak) amacıyla, Osmanlının önemli devlet adamlarından olan bir Kapıcıbaşı’nı İzmir’e göndermişti.
Prof.Necmi Ülker’in kaydına göre, “deprem alanında temmuz ayının sonuna kadar altın ve gümüş para çıkarılabiliyordu.
Fransız, İngiliz, Hollandalı tüccarların deprem nedeniyle kaybettikleri para muhtemelen 1 milyon dolardı. Yalnız İngilizler 300 bin dolar kaybetmişlerdi.
Deprem ortamında oluşan otorite boşluğunda yağmacılık almış yürümüştü. Payitaht, İzmir’deki bu kargaşa ortamını önlemek için Dergah-ı Ali Kaptancıbaşısı Ahmet Efendiyi kente göndermişti”.
Felaketleri kendi çıkarları için fırsata dönüştürmeye kalkışanlar her dönemde vardır!
1828 İzmir Depremi
Prof.Melih Tınal, artçı depremlerin İzmir’de 31 Temmuz 1688 gününe kadar devam ettiğini bildiriyor:
“Bu ortamda halk korku içindeydi. Kente herhangi bir yardım gelmiyordu. Depremden ve ardından çıkan yangından canını kurtaranlar kendilerini güvenli gördükleri boş meydanlara atmıştı.”
Ortalık sakinleştiğinde İzmir’in tamamen bir harabe haline geldiği görülmüştü.
Şehrin yeniden inşası elbette zordu.
Prof.Mübahat S.Kütükoğlu, “deprem sonrasında, İzmir ticaretinde büyük krizle karşılaşıldığını, kentte ekonominin yeniden canlandırılması için yabancı tüccarların mali destek sağladığını belirtir:
Birkaç yıl içinde Sancak Kale, hanlarıyla birlikte şehrin birçok yeri yeniden inşa edilmişti”.
Depremlerin nedeni bilinmediği için tekrar başa dönülmüştü.
Deprem bakımından İzmir için çok büyük tehlike yaratan gevşek, dayanıksız zemin üzerine yapılaşmaya devam edilmişti.
İzmir, bu yıkıcı sarsıntıların ardından, 1739 ve 1778’de de bu depreme yakın şiddette ve çeşitli can ve mal kaybına yok açan orta büyüklükte depremler yaşadı.
Bu ölçekten daha küçük sarsıntılar, tarih içinde İzmir fayları üzerinde meydana geldi, hala geliyor.
****
Evet, tarih bize 30 haziran ve 10 temmuz 1866’da İzmir’de meydana gelen olayların ayrıntılarını, değerli bilim insanlarının kalemlerinden böyle anlatıyor.
Yaşanmış olaylar ne kadar çok K.Maraş’ta günümüzde yaşananlara benziyor.
O zamanlar, M.S.Kütükoğlunun verdiği bilgiye göre 1676’da nüfusu 55 bin olan İzmir’de ne kadar çok insanın canı yanmış. Nüfus 1699’da 24 bine inmiş.
2020 İzmir-Bayraklı Depremi Sonucu
Değerli bilim insanlarımız: Prof. Celal Şengör, Prof. Naci Görür, Prof.Ahmet Ercan, Prof. Sözbilir, daha niceleri yıllardır kamuoyunu çarpıcı bir şekilde uyarıyor:
İzmir çevresinde Güzelbahçe’den, Narlıdere, Balçova, Konak, Bornova, Pınarbaşı’na kadar uzanan fay, birden ya da parça parça, Doğa yasaları uyarınca kırılabilir.
Bu olması önlenemez kırılma ile ortaya çıkacak müthiş bir enerjinin yarattığı yer hareketi inanılmaz yıkıntılara yol açabilir.
Umulur ki Türkiye’nin, İzmir’in yetkilileri, ilgilileri gerekli önlemleri almışlardır, alacaklardır.
Zaman çok hızlı geçiyor!
Zaman tükeniyor!
Yıkılan yapıların altında yok olan insan hayatlarının geri gelmesi olanaksız, varlıkların yerine konması kolay değil!
Yıkılan yapıların altında kalıp ölmek ne acı!
Yıkılan yapıların altında kalıp yardım beklemek ne zor!
Yıkıntılar arasında “orda kimse var mı” seslerini duymak ne ürpertici!
Oysa bunları önlemek için insanın aklı da var maddi ve manevi gücü de!
Sefa Taşkın
17.02.2023
Karşıyaka/İzmir