Mülteci sorunu mu beka tehlikesi mi?

KONUK YAZAR | Anıl Talat Eryontuk, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...

cumhuriyet.com.tr

Suriye vatandaşlarının ülkelerindeki iç savaş ortamından kaçarak, Türkiye’ye göç etmesi ve geçici sığınmacı statüsüyle burada yaşamaya başlaması ülkemizi büyük bir sığınmacı-göçmen sorunuyla baş başa bıraktı. Yıllar geçmesine rağmen de bu konuda çözüme yönelik bir politika üretilemedi.

Bu durum, Türkiye yelpazesinin her kanadında farklı tonlarda var olan göçmen karşıtlığını gitgide arttırmaktadır.

Ülkemize kaçak yollarla gelen milyonlarca Afganistan, Hindistan, Pakistan, Bangladeş uyruklu kişiler var.

Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki sadece Suriyeli sayısı Mayıs 2023 itibarıyla 3 milyon 381 bin 429 kişi oldu. 

Suriyeli sığınmacıların bir kısmı geçici barınma merkezlerinde, büyük kısmı da ülkenin değişik kentlerinde yaşamlarını sürdürmekteler.

Türkiye’de 2011 yılı öncesinde toplam mülteci sayısının 100 binin altında olduğu dikkate alınırsa, aslında son yıllarda nasıl büyük bir kitlesel göç ile karşı karşıya kaldığımız daha iyi anlaşılabilir.

Maalesef mültecilerin yüzde 92’sinden fazlası kendi istek ve iradeleri ile Türkiye’nin her tarafına dağılarak “kent mültecileri” haline gelmiştir.

Bunun sonucunda, Türkiye 2011’den bu yana, daha öncekilerle hiçbir şekilde karşılaştırılmayacak ölçüde dev bir sorunla karşı karşıya gelmiştir.

Ayrıca Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden yarısı Suriyeli, diğer yarısı da başka uyruklardan olmak üzere sayısı belirsiz birçok kişinin, Türkiye’yi “geçiş ülkesi” olarak kullandığı düşünüldüğünde ülkemizin hali içler acısıdır.

Tahminlere göre, 10 yıl sonra nüfusumuzun yüzde 10’unu Arap-Afgan kökenliler oluşturacak. Düşünsenize ciddi bir örgütlenmeye kalksalar milletvekilleri, partileri belki TBMM’de grupları bile olacaktır.

Kendi mahalleleri, iş dünyası, sendikaları, okulları, mesleki örgütleri kurulacak.

Yeni evlilikler ile çocuklar doğacak, yeni bir toplum yapısı dizayn edilecektir.

Anlayacağınız tehlike çok büyük ve derhal tedbir alınması gereken elzem bir durumdur. Zira bu saydıklarımın bazıları hali hazırda gerçekleşmiştir.

Ülkemizin yeni bir göç politikası oluşturması ve bunu sürdürülebilir halde uygulamaya koyması gerekmektedir. 

Bugünün kaçak göçmenlerinin yarının kitle hareketlerini, suç merkezlerini oluşturmayacağını kim garanti edebilir?

Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında, muhalefeti Türkiye’nin “beka sorunu” olarak göstermeye çalışan iktidarın aslında mülteci tehlikesinin beka sorunu olduğunu artık anlaması şarttır.

Mülteci istilasının önüne geçmek; milli bütünlüğün ve ulusal bağımsızlığın temel şartı olmuştur artık.

Mülteciler için oluşturulmaya çalışılan koruma sistemi ve onun yaratığı sorunlar, toplumsal kutuplaşma, ekonomik kriz, yükselen işsizlik oranları gibi var olan diğer sorunlarla birleştiğinde gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.

Mevcut koruma rejiminin sebep olduğu problemler ve sorunları aşmak; ancak yaşanan deneyimler ve mevcut göç politikalar ile uygulamaları tartışmaya açacak, halkı içine alacak bir tartışma ve müzakere sürecinin yaratılmasıyla mümkündür.

Göçmenler için yapılacak referandum hem demokrasimiz hem bekamız hem de milli bütünlüğün ve ulusal bağımsızlığın devamı açısından doğru bir seçenek olabilir diye düşünmekteyim.

Eminim ki mültecilerin ülkelerine gönderilip gönderilmeyeceğine dair yapılacak referandum da ülke iç huzuruna büyük katkı sağlayacaktır.