"Kırk asırlık Türk yurdu Hatay”, deprem yaralarını saracaktır

KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı...

İZMİR / Cumhuriyet

Yüce Atatürk, 15 Mayıs 1923 tarihinde Adana’ya gelir, O gün yaşananlar Zamir Damar Arıkoğlu’nun kaleminden şöyle dile getirilmiştir;

“Biraz daha yürüdük; kadın ve erkekli büyük bir kalabalık siyah giymiş ve siyah bayraklar ellerinde, başlarında Hatay devlet reisi Tayfur (Sökmen) Bey, feryat içinde Paşa’yı selamladılar. Bir kısmı da ağlıyordu. 15-16 yaşlarında baştan aşağıya siyahlar içinde bir genç kız elinde bir siyah bayrakla yaklaştı. Gazi’nin karşısında gözyaşları arasında içten gelen, bağlı bulunduğu toplumun özlem ve ıstırabını temsil eden acıklı bir dille, Hatay’ın anavatandan ayrı kalmasını, Fransızların zulüm ve işkenceleri içinde kalan 500 bin Türk’ün feci durumlarını, cehennemi hayatlarını hem ağlıyor hem de ağlatıyordu:

“Ne olur Paşam bizleri de kurtar. Bu zalim Fransızların esirliğinde bizi bırakma. Sana yalvarıyorum, bütün Hataylılar yalvarıyor; bizi de hürriyete, anavatana kavuştur” dedikten sonra hıçkıra hıçkıra ağladı.

Gazi tatlı ve gür bir sesle:

“Türk milleti hiçbir zaman mahkûmiyette ve esarette kalamaz; rahat olunuz” dedi. Bu şekilde bütün topluluğu ve hepimizi görülmedik bir sevince gark etti.”

Gazeteci İsmail Habib Sevük ise;

“Hatay kurtuldu. Fakat Hatay’ı kurtaran, Muzaffer Şef, bir daha kalkmamak üzere yataktadır. Hatay, Hatay!... Seni kurtaran aynı zamanda senin şehidin oldu.”

Hatay, son depremde çok acılar yaşadı, başta  “Hatay Devleti Millet Meclisi Binası” olmak üzere, bir çok yapı yıkıldı, bu yapılar yerine gelir, ama depremde kaybettiğimiz Hataylılar geriye gelmez. 

O sırada, Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda kalmaktadır ve hastalığı çok ilerlemiştir. Doktorların uyarısına rağmen, 20 Mayıs 1938 tarihinde Adana’ya gelir. Hatay konusunun en kritik döneminde, sağlığı üzerindeki olumsuz düşüncelerin sonucu etkileyeceği düşüncesiyle, sınıra kadar otomobiliyle giderek askeri birliklerin resmi geçişini ayakta izler. Sağlıklı olduğunu hissettirmek için her şeyi denerken yaptığı güç ve gövde gösterisi onun sağlığından çok şey alır.

4 Temmuz 1938 tarihinde, Türk ordusunun halkın sevinç gözyaşları arasında Hatay’a girmesi, hasta olan Atatürk’ü pek sevindirir. Yurdun her köşesinden aldığı tebrik telgraflarına, “Hatay milli meselemizin dostça tedbirlerle müspet neticeye ulaştırılmasından duyulan sevinç yerindedir” cevabını verir. 

Yusuf Büyükburç, Hatay'ın Kurtuluşu Günü konuşurken

Hatay’da Türk çoğunluğuna dayanan bir cumhuriyet kurulmuş ve bayrağı tıpkı Türk bayrağına benzetilmiştir. Bayrağın, ay ve yıldızının içi kırmızı yapılır. 23 Haziran 1939 tarihinde, Fransızlarla Ankara’da yapılan anlaşma ile Hatay, anavatana katılır ve 30 Haziran 1939 tarihinde ise Hatay, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine alınır.

23 Temmuz 1939 tarihinde TBMM adına Hatay’a gelen heyetle birlikte anavatana katılma törenleri yapılır. Çandarlı’da 1998 yılında tanıştığım bir Hataylı büyüğümden bahsederek yazımı bitireceğim. Bu kişi 85 yaşında 2001 yılında kaybettiğimiz Yusuf Büyükburç’tu. Erol Büyükburç’un amcası olan Yusuf Büyükburç, 4 Temmuz 1938 tarihinde, Türk ordusunun Hatay’a girişinde görev alan yedek subaydır. Hataylı olduğu için yapılan törende konuşma yaptırılmıştır. 

Yusuf Bu¨yu¨kburc¸, Dr. Ahnet Tarım Dı·nlenme Tesı·sı·’nde

50 yıllık bir inşaat mühendisi olarak, bugün, kayıplarımız anısına hesap sorma zamanıdır, diyorum. Hiç bir Hataylı’nın, mülkünü satıp, Ata toprağını terk etmemesi gerekir. 20 Mayıs 1938 tarihinde Adana’da Atatürk’ün şu sözünü Hataylılar unutmaz, biliyorum; "Kırk asırlık Türk yurdu ecnebi elinde kalamaz." Ecnebilere satılamaz, diyorum.

18 Şubat 2023

Hatay’ın Anavatana Kavuşması

Ahmet GÜREL

Atatürk Araştırmacısı

ADD GYK Üyesi