Hatay’ın anavatana kavuşması

KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı...

cumhuriyet.com.tr

Barış yolu ile kazanılan siyasi zaferlerimizden biri de Hatay’ın Anavatana katılmasıdır. Hatay’ın Anavatan’a kavuşmasının öyküsüne kısaca göz atalım. 1. Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, Suriye’de görev yapan VII. Yıldırım Ordusu’nun da yöreden ayrılmasından sonra, İtilaf Devletleri’nin desteği ile Hicaz Emiri Faysal’ın başkanı olduğu bir Arap-Suriye hükümeti kuruldu. İngilizler, 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Antlaşması hükümlerine dayanarak 25 Kasım 1918 tarihinde İskenderun Sancağı’na bir miktar asker çıkardılar. Aynı Antlaşma hükümlerine göre, Osmanlı yönetimine bırakılmış olmasına rağmen İskenderun Sancağı’nı işgal eden İngiliz birlikleri, 5-6 gün kentte kaldıktan sonra çekilerek 7 Aralık 1918 tarihinde, Fransız askerlerine işgali devrettiler. 

Yusuf Bu¨yu¨kburc¸

Mondros Antlaşması ile bu topraklarda görevi bitmiş olan VII. Yıldırım Ordusu Komutanı Mustafa Kemal Paşa Adana’ya gelmiştir. Müttefik orduları kumandanı Mareşal Allanby nezdinde İskenderun Sancağı’nın işgalini protesto eden Mustafa Kemal Paşa, ilerde Hatay Meselesi haline gelecek olan bu konuya, o tarihten itibaren ilgi duymaya başlamıştır.

İskenderun Sancağı’nın halkından bir grubun Fransız yönetimine karşı aldığı mücadele kararı sonunda, Fransız işgalcileri ile silahlı çatışma başlamıştır. Sivas Kongresi’nde açıklanan Misak-ı Milli sınırları içinde İskenderun Sancağının bulunması bölge halkının maneviyatını yükseltti. Mustafa Kemal tarafından açıklanan bu karar, direniş hareketinin önde gelen isimlerinden Tayfur Ata Bey (Sökmen) ile Ankara arasında yapılan yazışmalarda da yer almıştır.

Yusuf Bu¨yu¨kburc¸ Hatay'ın kurtuluşunda

Bu yörede iki yıldır süregelen ve Fransız hükümetini huzursuz eden direniş hareketinin ve çatışmaların sona erdirilmesi amacıyla, Ankara Hükümeti ile 20 Ekim 1921 tarihinde Ankara Antlaşması imzalanmıştır. Ancak, 26 Ağustos 1921 tarihinde, Fransızlar bütün Suriye’yi işgal ederek, daha önce kurmuş oldukları Suriye Hükümeti’ne son vermiş ve ülkede manda yönetimini uygulamaya başlamıştır. Bu uygulama ile İskenderun Sancağı’nın kurtuluş ümitlerini gelecekte belirsiz bir zamana bırakmış olması nedeniyle Hatay’da yaşayan Türkler arasında üzüntü yarattı. 

Fransızların, İskenderun Sancağından çekilmemeleri ve sancak içindeki Türk nüfusa karşı davranışları üzerine Hatay direniş örgütü tekrar harekete geçmiştir. Merkezi Adana’da olan, Tayfur Ata Bey’in başkanı olduğu İskenderun ve Havalisi Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti, bir heyet halinde Ankara'ya giderek, Mustafa Kemal Paşa’dan bölge ile ilgilenmesini istediler. 

1922 yılında Fransızlar tarafından Suriye Devletleri Federasyonu kurulmuş ve İskenderun Sancağı bu Federasyona bağlanmıştır. Lozan Antlaşmasıyla Hatay’ın Misak-ı Milli sınırları dışında kalması yöre halkının umutsuzluğa sevk etmiştir. Hatay Meselesi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, 15 Mart 1923 günü Adana’da yaptığı konuşmada, “Kırk asırlık Türk yurdu düşman elinde esir kalamaz” sözü ile O’nun gündemden hiç düşmediğini göstermektedir. 

Fransa’nın Suriye üzerindeki manda yönetiminin sona ereceği 1935 yılından sonra, İskenderun Sancağının geleceğini, Türk nüfusun çıkarlarına uygun bir neticeye ulaştırmak amacında olan Türkler, Fransızların engelleme gayretlerine rağmen hedeflerine ulaşmak için yoğun bir propaganda faaliyetine girdiler. Bu faaliyet içinde, özellikle anavatanda gerçekleştirilmiş olan Atatürk ilke ve inkılâpları örnek alındı. Örneğin, Latin harflerini öğreten kurslar açıldı, fes yerine şapka giyilmeye başlandı ve herhangi bir faaliyet gösteremeyerek, sembolik bir kuruluş halinde kalan Halk Partisi kuruldu. Türk nüfusun yaptığı bu gayretli ve ısrarlı çalışmalar meyvelerini verdi ve bir süre sonra Fransızlar, İskenderun Sancağında Türk hâkimiyeti kavramına sıcak bakmaya başladılar. 

Sancakta yaşayan Türkler, Ankara’ya gönderdikleri heyetler ile Atatürk’ten daha yakın ilgi ve destek istediler. Türk hükümeti, 1936 Eylül ayında Cenevre’de yapılan Milletler Meclisi toplantısında konuyu gündeme getirerek, İskenderun sancağının bağımsızlık talebini Fransız Hükümeti’ne resmen bildirdi. Fransızlar San Remo Konferansı’nda Suriye’nin bağımsız bir devlet olmasına karar vermişlerdi. Bu sırada Hatay meselesiyle ilgilenen Türkiye de Milletler Cemiyetine başvurarak, Hatay’a bağımsızlık verilmesini istemiştir. Milletler Cemiyeti, Hatay’da Türk çoğunluğunun bulunup bulunmadığını anlamak için plebisit yapılmasına karar verdi. Türk Hükümeti bu koşulu kabul etmedi ve Milletler Cemiyeti ile ilgisini keserek, doğrudan doğruya Fransızlarla görüşmelere başladı. 

Yusuf Bu¨yu¨kburc¸ Hatay'ın Kurtuluş¸ Günün’de konuşurken

O sırada, Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’nda kalmakta ve hastalığı çok ilerlemişti. Doktorların uyarısına rağmen, 20 Mayıs 1938’de Mersin’e doğru yola çıktı. Mersin’den Tarsus’a oradan Adana’ya geçti. Hatay konusunun en kritik döneminde, sağlığı üzerindeki olumsuz düşüncelerin neticeyi etkileyeceği düşüncesiyle, sınıra kadar otomobiliyle giderek askeri birlikleri denetledi, resmigeçitlerde sürekli ayakta bekledi. Sağlıklı olduğunu hissettirmek için her şeyi denedi. Bu yaptığı güç ve gövde gösterisi onun sağlığından çok şey almıştı. Bu halini fotoğraflardan da gözlemleyebiliriz.

Hatay’daki halk da Fransızlara karşı direnmeğe başladı. 3 Temmuz 1938 tarihinde Fransa ile Türkiye, Hatay’da iki ordunun işbirliği yapması için bir anlaşma imza ettiler. Her iki devlet 2500’er kişilik askeri kuvvet göndermeyi kabul etmişlerdi. 4 Temmuz 1938 tarihinde, Türk Ordusu halkın sevinç gözyaşları arasında Hatay'a girdiler. Bu olay hasta olan Atatürk’ü pek sevindirdi. Yurdun her köşesinden aldığı tebrik telgraflarına: 

“Hatay milli meselemizin dostça tedbirlerle müspet neticeye ulaştırılmasından duyulan sevinç yerindedir” cevabını verdi. Hatay’da Türk çoğunluğuna dayanan bir cumhuriyet kuruldu. Bu devletin bayrağı tıpkı Türk bayrağı gibi, yalnız ay ve yıldızının içi kırmızıydı. Bu durum uzun zaman devam etmedi. 23 Haziran 1939 tarihinde Fransızlarla Ankara’da yapılan anlaşma ile Hatay anavatana katıldı. Hatay Türk Devleti Meclisi 29 Haziran 1939’da Hatay’ın anavatana katılmasını oy birliği ile kabul etti 30 Haziran 1939’da Hatay Türkiye Cumhuriyeti sınırları içine alındı. 

Suriye Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti temsilcilerinin katılımı ile oluşan komisyon sonucunda bugünkü sınır çizgisi tespit edildi ve TBMM'de çıkarılan 7 Temmuz 1939 tarih ve 3711 sayılı yasa ile Hatay ili oluşturuldu. Emniyet Genel Müdürlüğü ve Hatay Egemenlik Cemiyeti Genel Sekreteri  Şükrü Sökmen Süer, Hatay’ın ilk valisi oldu. 

23 Temmuz 1939 tarihinde TBMM adına Hatay’a gelen heyetle yapılan anavatana katılma törenleri yapıldı. Atatürk’ün sağlığında neticesini göremediği büyük ülküsü olan  Hatay meselesi daima karşısında olduğu bir askeri harekât yerine  arzuladığı  gibi politik yollarla kesin sonuca ulaştı ve “Kırk Asırlık Türk Yurdu” Anavatan sınırları içine alınmış oldu. Barış ve dostluk yolu ile kazanılan bu zafer yalnız ve ancak büyük Atatürk’ün eseridir. 

               Çandarlı’da 1998 yılında tanıştığım bir Hataylı büyüğümden bahsederek yazımı bitireceğim. Bu kişi 85 yaşında 2001 yılında kaybettiğimiz Yusuf Büyükburç’tu. Çandarlı’da yaşayan Büyükburç, Gazi Terbiye’den mezun bir öğretmendi. Hatay doğumlu ve Suriye vatandaşı olduğu için Türkiye’de askerlik yapmasına gerek görülmeyen Büyükburç, bir Osmanlı Paşa’sının torunuydu. 1938 yılında, Büyükburç’un israr etmesi üzerine yedek subay olarak askere alınmış ve Doğu Anadolu’da askerlik yapmıştır. 4 Temmuz 1938 tarihinde, Türk ordusunun Hatay’a girişinde görev alan Büyükburç, Hataylı olduğu için yapılan törende konuşma yaptırılmıştır. Tanıştığımın ilk günlerde TRT radyoda Hatay’ın kurtuluşunu canlı yayında anlattı. Bana hediye ettiği, anılarına ait önemli fotoğrafları yayınlıyorum. İki oğlundan biri olan Prof. Dr. Uğur Büyükburç, daha sonra Harran Üniversitesine rektör olmuştur. Ege üniversitesi ve çeşitli sağlık kurumlarına bağışlar yapan hayırsever değerli büyüğümüzü Hatay’ın kurtuluşu nedeniyle anmış oldum. Işıklar içinde kalsın.   

Ahmet GÜREL