Çevre Günü ve Atatürk

KONUK YAZAR | Atatürk Araştırmacısı Ahmet Gürel, Cumhuriyet Ege için yazdı...

İZMİR / Cumhuriyet

Birleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’de gerçekleştirilen BM Çevre Konferansı’nda alınan bir kararla, 5 Haziran günü “Dünya Çevre Günü” ilan edilmiştir. 5 Haziran günlü makalemde, Atatürk’ün çevreciği ile ilgili anılara yer vermiştim. 

ATATÜRK VE ÇOBAN ÇOCUK

Atatürk, Antalya’ya giderken yolda verdiği bir mola esnasında bir çocuğun söylediği türkü sesi duyar. Türkü ilgisini çekince türküyü söyleyen kişinin yanına getirilmesini emreder. Atatürk’ün yanındakiler türküyü söyleyen kişiyi bulurlar. Genç bir çoban çocuk türküyü söylemektedir. Atatürk:

“Türküyü sen mi söylüyorsun?” Diye sorduktan sonra,

“Burada da söyle de dinleyelim” der. Genç çoban türküyü bitirince Atatürk çocuğu alkışlar ve ‘biis... biis’ diye bağırır. Genç çoban ve yanındakiler anlamayınca Atatürk ‘biis’ in ne olduğunu izah eder:

“Biis demek, beğendim, tekrar söyle demektir.” Çoban bunun üzerine türküyü tekrarlar. Atatürk’te, cebinden elli lira çıkararak çobana verir. Çoban araya bakar ve:

“Biis... biis” diye bağırır. Atatürk, bu zeki cevaptan o kadar memnun olur ki, bir elli liralık daha çıkarıp verir ve yanındakilere dönerek o dönemde sürekli Türkiye’ye sataşan İtalyan diktatörü Mussoloni için:

“İmkân olsaydı da, Musolini şu sahneyi görseydi ve cevabı işitseydi, hangi millete nutuk söylediğini anlardı” der.

Sıgˆırtmac¸ Mustafa ile Yalova'da - 1930

GAZİ PAŞA’SIN!

Yazar Ercüment Ekrem Talû’dan bir anı:

“İlk Cumhurbaşkanı seçildiği günlerdeydi. Bir sabah Çankaya sırtlarında beraberce gezmeye çıkmıştık. Gazi yanına sokulan bir gençle sohbete daldı:

‘Adın ne senin?’

‘Cemil.’

‘Çankaya’da mı oturuyorsun?’

‘Yok Ayrancı’da.’

‘Okula gidiyor musun?’ Çocuk başını eğdi.

‘E… Ne okuyorsun okulda?’

‘Her şey okuyoruz.’

‘Peki, ben kimim Cemil?’ Çocuk zeki bakışlarını Gazi’nin üzerinde gezdirerek:

‘Sen Gazi Paşa’sın.’

‘Olmadı Cemil, ben Gazi Paşa değilim, beni benzettin sen.’

‘Yok, benzetmedim, iyi biliyorum. Sen Gazi Paşa’sın.’

‘Nereden biliyorsun?’ Çocuk kendinden emindi.

‘Çünkü kimse sana benzemez.’ Gazi’nin gözleri buğulandı. O eşsiz başın içinden kim bilir ne düşünceler geçti o an. 

‘Cemil, sen büyüdüğün zaman ne olacaksın? Yanıt o ufacık ağızdan düşünmeden çıkıverdi:

‘Asker olacağım.’

‘Asker olup ta ne yapacaksın?’

‘Düşman bu topraklara bir daha ayak basacak olursa onu buradan kovacağım.’ Gazi hislenmişti, bir şey diyemedi. Küçük Cemil’i kolundan tuttu, kaldırdı ve alnına sıcak bir öpücük kondurdu. Yürümeye başladık.

‘Evet, öyledir. Milletin bağrından temiz bir kuşak yetişiyor. Bu emaneti ona bırakacağım ve gözüm arkada kalmayacak.’”

BABASININ TARLASI

Salih Bozok’tan bir anı;

Bir köylü ‘Gazi Orman Çiftliği’ hudutları içindeki bir tarlayı, kendi tarlasıymış gibi sürüyor işliyordu. Onu uyardılar ama dinletemediler. Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal’e söylediler. Gazi teftişe çıktığı zaman o tarafa gitti. Yanındakiler toprağı sürmekte olan köylüyü göstererek:

“İşte budur!” Dediler. Gazi yavaş yavaş ona doğru yürür ve yaklaşınca sorar:

“Burada ne yapıyorsun?” Köylü gülümsüyordu. Son derece sevip saydığımız, fakat asla korkmadığımız bir insan karşısında nasıl durursak, köylü de öyle duruyordu. Sakin bir sesle cevap verdi:

“Tarlayı sürüyorum.”

“Tarlayı ama bu tarla senin midir?”

“Değildir.”

“Kimindir?”

“Gazi’nindir!” Köylü bu cevabı vermekle suçu kabul etmiş oluyordu. Bu itibarla dava kaybolmuş demekti. Gazi, kendi toprağına tecavüz edildiği için değil, haksızlık yapıldığı için sertlendi ve sordu:

“İyi ama sen başkasının toprağını ona sormadan ve izin alınmadan sürülüp ekilmeyeceğini bilmiyor musun?” Köylü hiç telaş etmiyordu. Aynı sakinlikle dedi ki:

“Biliyorum, fakat benim bu tarlayı sürüp ekmeye hakkım vardır!” Gazi’nin kaşları çatıldı ve büyük bir merak ve hayretle ona sordu:

“Bu hakkı nereden alıyorsun?”

“Çok basit... Gazi bizim babamız değil mi? İnsan babasının tarlasını sürüp ekerse kabahat mi işlemiş olur?” 

Gazi’nin yüzünde takdir ve sevgi duygularının en coşkununu anlatan engin bir gülümseme oldu,  köylünün sırtını okşadı ve

“Haklısın!” Diyerek uzaklaştı.

İşte Atatürk, dünyanın ilk çevrecisi değil mi? Atatürk, Yalova’da bir ağaçın dalını kestirmeyip, köşkü yürütmesi, dünyada bir ilk değil mi? Kendi emeği ve parasıyla kurduğu “Gazi Orman Çiftliği” başlı başına bir çevrecilik olayı değil mi? Gazi Orman Çiftliğinin arazisine yapı yapanlar, Atatürk’ün vasiyetini okumuyorlar mı? Çevreyi çöp deposu yapanlar, önce kendilerine sonra da ülkesine zarar vereceklerdir. Temiz çevre umudumla…

Ahmet Gürel