Bağışlar da deprem vergisi gibi olmasın

KONUK YAZAR | Anıl Talat Eryontuk, Cumhuriyet'in Ege'si için yazdı...

İZMİR / Cumhuriyet

6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş‘ın Pazarcık ilçesini vuran deprem, hem Türkiye’de hem de komşu ülke Suriye’de yıkım ve binlerce ölüme sebep oldu. 

Depremin büyüklüğü AFAD ve Kandilli Rasathanesi tarafından 7,7 olarak kayıtlara geçerken, 1939’da ülkemizin kuzeydoğusundaki 7,8 büyüklüğündeki depremden bu yana Türkiye’nin herhangi bir yerinde meydana gelen en büyük deprem olduğu belirtildi.

Türkiye’nin, depremlerin çok aktif olduğu bir coğrafi konumda bulunduğunun, buna karşın, başta bölgedeki nüfus olmak üzere, halkımızın çoğunluğunun depreme dayanıksız yapılarda yaşadığının uzmanlar tarafından defalarca altı çizildi. 

Deprem bölgesinden gelen görüntülerde de açıkça gördüğümüz gibi sağlam bir şekilde ayakta duran binalar ve yanlarında enkaz yığınına dönüşmüş yapılar ile altlarında kalmış binlerce vatandaşımız oldu.

Bu görüntüler, bizlere depremin neden bu kadar ölümcül hal aldığını da gösterdi. 

Bir bina yıkılırken diğerinin sapasağlam ayakta durması, 1999 yılındaki Körfez ve 2011 yılındaki Van depreminde olduğu gibi tekrarlanan doğal afet karşısında alınması gereken derslerde sınıfta kaldığımızı işaret etmekte.

Başta müteahhit hataları ve devamında gelen çarpık yapılaşma, denetimsizlik, sorumsuzluk.. gibi birçok konuda ciddi çalışmalar ve düzenlemeler yapılması gerektiğini çok çok acı bir şekilde tekrar hatırladık.

Deprem ve doğal afetler konusunda alamadığımız önlemler ve acı sonuçlarına değindikten sonra yazımda yer vermek istediğim ikinci bir husus da yıllardır yaşadığımız her bir felaketin ardından düzenlenen yardım kampanyaları.

Türkiye’nin yüreğinde derin yaralar açan, yüzyılın en büyük deprem felaketinin yaşandığı günlerde yapılan böyle bir yardım organizasyonuna karşı olduğumu sanmayın lütfen!

En başta, büyük bir samimiyetle oraya gelerek elinden gelen gayreti gösteren herkese teşekkür ederek düşüncelerimi dile getirmek isterim.

Benim üzerinde durmak istediğim konu, toplanan bu kadar büyük bir yardımın nasıl yönetileceği.

Bu yardım kim eliyle yönetilecek? Yönetimde görev alacaklar kimler?

Bağışlanan yardımların depremzede vatandaşlarımıza ulaştığına dair şeffaf ve açık bir takip sistemi olacak mı?

Birçok soru var herkesin zihninde.

Örneğin Haluk Levent’in başkanlığını yaptığı Ahbap Derneği, ülkemizde meydana gelen orman yangınlarında topladığı bağışları ve nereye gittiklerini tek tek twitter ve sosyal medya hesaplarından yayınlamıştı.

Bir vatandaş olarak sormak istiyorum; “Tek Yürek Türkiye” bağış kampanyası sonuçlarından Ahbap Derneği’nde olduğu gibi bilgilendirecek miyiz?

En büyük arzumuz depremden zarar gören vatandaşların yaralarının sarıldığını görmek.

Milletçe aynı inanç ve düşünce içindeyiz.

Lakin bunun takipçisi olmak da vatandaşlık görevimiz.

Neden mi?

17 Ağustos 1999 Gölcük ile 12 Kasım 1999 Düzce depremlerinin yol açtığı ekonomik kayıpları gidermek amacıyla o yıllarda çeşitli vergiler getirilmişti.

1999'dan 2022 sonuna kadar tahsil edildiği yıllardaki nominal değeriyle  88 milyar 240 milyon TL 'deprem vergisi' toplandı. 

20 bine yakın insanın hayatını kaybettiği depremin ardından getirilen ve kamuoyunda deprem vergisi olarak bilinen "zararın giderileceği" sözüyle toplanan vergiler uçup gitti.

Akıbetini bilen var mı?

Yok ne yazık ki!

Bu nedenle vatandaş olarak her birimiz bu bağışların takipçisi olmak, bu yardımın kim eliyle yönetildiğini bilmek, yönetimde görev alacakları tanımak ve bağışlanan yardımların depremzede vatandaşlarımıza ulaşıp ulaşmadığının takipçisi olmak ile mükellefiz.

Velev ki takip etmedik?

O vakit insanın olmanın erdemini kaybederiz.

Daha ne olsun!